19. Hukuk Dairesi 2015/6296 E. , 2015/13058 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki asıl ve birleşen menfi tespit davalarının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davaların reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde asıl ve birleşen dava davacısı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- K A R A R -
Asıl davada davacı şirket vekili, müvekkili şirket aleyhine davalı ... tarafından 07.10.2009 ve 05.10.2009 keşide tarihli, her biri 183.494,00. TL bedelli çeklere dayalı olarak icra takibine girişildiğini, çeklerdeki keşideci imzalarının keşide tarihi itibari ile müvekkili şirket yetkilisine ait olmadığını, müvekkili şirketin ortağı bir dönem yetkilisi olan ...."nın yetkisi olmadığı halde bedelsiz olan çekleri (birleşen davanın davalı şirketi) ..."ne keşide ettiğini, çeklerin adı geçen paravan şirketin cirosu ile ..."nın kardeşinin ortağı olduğu davalı şirketin eline geçtiğini ve icra takibine konu yapıldığını, diğer yandan dava konusu icra takibinin hemen sonrasında ..."nın müvekkili şirketteki hisselerini 22.10.2009 tarihli sözleşme ile devrettiğini, hisse devir bedelinin 23 adet sıralı bono ile ödenmesinin kararlaştırıldığını, bu bonoların ödenmesi ile dava konusu icra takibinin sona erdirileceğinin beyan edilmesi üzerine taraflar arasında bu kez 28.04.2010 tarihli sözleşmenin düzenlendiğini, sözleşmede kararlaştırılan ödemelerin müvekkili tarafından yerine getirildiğini, buna rağmen davalı şirketin icra takibine devam ettiğini ileri sürerek, icra takibine konu çekler nedeniyle borçlu olunmadığının tespitine ve % 40 kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı şirket vekili, dava konusu çeklerin davacı keşideci şirketin yetkilisi ... tarafından faturalı borcuna karşılık lehtar ..."ne ileri tarihli olarak keşide edildiğini, çeklere ait tahsilat makbuzunun davacı şirket kayıtlarında yer aldığını, kaldı ki müvekkili şirketin çekleri ciro yoluyla edindiğini, iyi niyetli hamil olduğunu, davacı tarafından belirtilen protokolün geçerlilik kazanmadığını, yürürlüğe girmediğini, davacının iddialarının gerçeği yansıtmadığını belirterek davanın reddine ve %40 tazminata karar verilmesini istemiştir.
Birleşen davada davacı şirket vekili, asıl davanın davalısı ... şirketinin hamili olduğu ve müvekkili aleyhine adı geçen şirket tarafından icra takibine konu yapılan 2 adet çekin müvekkili şirket ile davalı ... arasındaki akaryakıt alımına ilişkin düzenlenen faturalara karşılık verildiğini, fakat yakıt alımının gerçekleşmediğini, bu anlamda çeklerin bedelsiz kaldığını, yanlar arasında gerçekte hiçbir hukuki ilişki bulunmadığı halde sırf şirketin mal varlığını boşaltmak ve kendine menfaat temin etmek amacıyla müvekkili şirket adına önceki yetkili ortağı tarafından davalı şirket lehine çek keşide edildiğini, çeklerin tahsilini sağlamak için de asıl davanın davalısı ..."ne ciro edildiğini ileri sürerek çekler nedeniyle müvekkili şirketin davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı ..., davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece yapılan yargılama ve toplanan deliller doğrultusunda, dava ve takibe konu çeklerdeki imzanın davacı şirket yetkilisine ait olmadığı iddia edilmiş ise de; dava konusu çeklere dayalı takibin kesinleşmesinden yaklaşık 6 ay sonra davacı borçlu şirket ile davalı alacaklı şirketin vekili ve dava dışı ...."ne ait kaşe ve imzayı da içeren 28.04.2010 tarihli protokol ile borç kabul edilip protokolde kararlaştırılan edimlerin yerine getirildiği, dolayısıyla sözkonusu protokolün davacı tarafça borcun kabulü ve ikrarı niteliğinde kesin delil hükmünde olduğu, borcu kabul eden davacı borçlunun daha sonradan çeklerdeki imzanın şirket yetkilisine ait olmadığı iddiasına dayalı dahi olsa borçlu bulunmadığını ileri sürerek menfi tespit davası açamayacağı, birleşen davada ise; davalı şirket çeklerde ciro yolu ile hamil olup borcu kabul eden davacı borçlu şirketin üçüncü kişiye karşı açtığı menfi tespit davasınında dinlenemeyeceği gerekçesiyle asıl ve birleşen davanın reddine, asıl davada davalının %40 tazminat istemi yönünden koşulları bulunmadığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, hüküm asıl ve birleşen dava davacısı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere ve özellikle birleşen davanın davalısının dava konusu çeklerde lehtar olup, hamil olduğuna ilişkin yerel mahkeme gerekçesinin maddi hataya dayanmasına ve çeklerin lehtar bakımından karşılıksız olduğu iddiasının davacı tarafça usulen kanıtlanamamış bulunmasına göre, asıl ve birleşen dava davacısı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenden alınmasına, 19.10.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.