8. Hukuk Dairesi 2010/2211 E. , 2010/5211 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali ve Tescil
... ile ... aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair ... Sulh Hukuk Mahkemesinden verilen 22.12.2008 gün ve 159/150 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, dava dilekçesinde; kadastro tesbit çalışmaları sırasında 141 ada 42 sayılı parselin davalı ... adına tesbit ve tescil edildiğini, dava konusu taşınmazın ortak miras bırakan babaları ...’den kaldığını, yalnızca davalı adına tesbitin hatalı yapıldığını, taşınmazın tapu kaydının iptali ile miras payı oranında vekil edeni adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı davanın reddine karar verilmesini savunmuş ve taşınmazın değerinin 7000 TL olduğunu belirterek görevsizlik kararı verilmesini istemiştir.
Mahkemece; “Taksim ve paylaşımın var olup olmadığının uyuşmazlık konusu olduğunu, dava konusu taşınmazın taksim ve paylaşma olgusu söz konusu olmadan mirasçıların elbirliği halinde mülkiyetinde bulunduğu hususunun ispat edilemediği, davalı ve kök muris ...’in 20 yılı aşkın bir süredir davasız ve aralıksız olarak taşınmazı zilyetliklerinde bulundurdukları” gerekçe gösterilmek suretiyle davanın reddine karar verilmesi üzerine hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik ve muristen intikal hukuksal sebeplerine dayalı olarak TMK.nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14.maddesi gereğince açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin kısmen tapu iptali ve tescil davasıdır.
Mahkemece, gösterilen gerekçe yerinde bulunmamaktadır. Açıkçası red gerekçesi tam olarak anlaşılamamaktadır. Mahkemelerin gerekçesini açık yazmaları Anayasanın 141 ve HUMK.nun 388 ve devamı maddelerinin gereğidir. Taşınmazın ortak miras bırakan (tarafların babası) ...’den kaldığı keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanık beyanlarıyla sabittir. Davacı taşınmazın babasından kaldığını, paylaşımın yapılmadığını belirterek payı oranında iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur. Tanık ve tesbit bilirkişisi olarak dinlenen murisin oğlu ..., taşınmazın babasından miras kaldığını belirtmiş, sadece 6 kardeş arasında paylaşımın yapıldığını bildirmiştir. Dosya arasında bulunan nüfus aile kayıt tablosuna göre, ...’in 17.09.1992 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak eşi ..., çocukları ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ..’yi bıraktığı belirlenmiştir. Çocuklarından Mustafa’nın 1955 yılında, Ali’nin 06.04.2007 tarihinde öldükleri görülmüştür.Ölenlerin mirasçılarının olup olmadığı dosyadaki bilgilerden anlaşılamamaktadır. Veraset belgesi ise dosya arasında yoktur. Mirasçı ...’in beyanıyla 6 kişi arasında paylaşım yapıldığına göre, tüm mirasçıların yapılan paylaşıma katılmadıkları açıktır. Yöntemine uygun bir biçimde yapılmış bir paylaşımdan söz edilebilmesi için tüm mirasçıların o paylaşıma katılmış olmaları zorunludur. Paylaşım yapılmış ise terekede bulunan taşınmazların hangi mirasçıya hangi yer ve mevkideki taşınmazın ya da ada ve parselin düştüğü açık bir biçimde yerel bilirkişi ve tanıklardan sorularak açıklığa kavuşturulması gerekir. Tüm mirasçıların katılımıyla yapılmış bir paylaşım olup olmadığı da aynı biçimde belirlenmelidir. Yöntemine uygun bir biçimde yapılan paylaşımda dava konusu taşınmaz davalı ...’a düşmüş ise davanın reddine, mirasçılar arasında paylaşım yapılmamış ve dava konusu parsel paylaşıma konu edilmemiş ise bu taşınmaz üzerinde tüm mirasçıların TMK.nun 701 ve 702.maddeleri gereğince elbirliği mülkiyeti söz konusu olacağından ve dava da mirasçılar arasında açılıp yürüyen bir davanın da olduğu gözetilerek davacının miras payı oranında iptal ve tescile karar verilmesi düşünülmelidir. Terekeye dahil bir taşınmaz üzerinde bir veya birkaç mirsçının sürdürdüğü zilyetlik ilke olarak tüm mirasçılar adına sürdürülmüş sayılır.
Şu halde öncelikle ortak miras bırakan ...’e ait veraset belgesinin alınması için davacı tarafa süre ve imkan tanınması, veraset belgesi dosyaya sunulduktan sonra yukarıda açıklandığı biçimde paylaşımın yapılıp yapılmadığının saptanmasına çalışılması ve toplanacak delillere göre bir karar verilmesi gerekirken anlaşılamayan gerekçeyle hüküm kurulmuş bulunması usul ve kanuna aykırıdır. Davanın değeri ve mahkemenin görevide davacının payına göre belirlenmelidir.
Davacı vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulüyle yerel mahkeme hükmünün açıklanan nedenlerle ve HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA ve 17,15 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine 01.11.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.