
Esas No: 2017/7865
Karar No: 2020/5
Karar Tarihi: 13.01.2020
Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2017/7865 Esas 2020/5 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar vekili, 21.10.2005 havale tarihli dilekçesiyle....ilçesi, .... mevkiî 2061 parselin kuzeyinde 12510 m2 ve 8478 m2 yüzölçümündeki taşınmazlar ile 2061 parselin güneybatısında bulunan 5830 m2’lik taşınmazın tapuda kayıtlı olmadığını, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının müvekkilleri yararına oluştuğunu, bu nedenle taşınmazların müvekkilleri adına eşit hisse nispetinde tapuya tescilini talep ve dava etmiş, 23.10.2007 tarihli ıslah dilekçesiyle 2060 parselin güneybatısında yer alan taşınmazın keşif sonucu ortaya çıkan (E) harfiyle gösterilen 6048,23 m2’lik yerin ve diğer taşınmazların müvekkilleri adına tescilini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece davacıların (B) ile gösterilen 2227,68 m²"lik yer ile (C) ile gösterilen 1848,94 m²"lik yere ilişkin davasının reddine, (A) ile gösterilen 8376,56 m²"lik, (D) ile gösterilen 8179,02 m²’lik ve (E) ile gösterilen 6048,23 m²’lik yerlere ilişkin davasının kabulü ile bu kısımlardan (A) ile gösterilen taşınmazın zeytinlik vasfı ile, (D) ve (E) ile belirtilen taşınmazların kuru tarla vasfıyla davacılar Mehmet oğlu ... ile Mehmet oğlu ... adlarına eşit hisse nisbetinde müştereken tapuya kayıt ve tescillerine karar verilmiş, hüküm davalı Hazine tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 21.02.2013 tarih 2012/8864 -2013/ 1603 E.-K. sayılı ilamı ile bozulmasına karar verilmiştir.
Hükmüne uyulan bozma ilamında özetle; “Mahkemece, yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli değildir. Şöyle ki; hükme dayanak alınan uzman orman bilirkişi raporunda çekişmeli taşınmazın durumu memleket haritasında incelenmekle birlikte memleket haritasının ölçeği ile çekişmeli taşınmazın fen bilirkişi raporuna ekli koordinatlı krokisinin ölçekleri denkleştirilerek birbirini üzerine aplike edilmek suretiyle taşınmazların konumu gösterilmemiştir. Fenni bilirkişi ... tarafından çekişmeli (A), (B), (C), (D) ve (E) ile gösterilen taşınmazların memleket haritası üzerinde konumunu gösterilmiş olup bu haritada çekişmeli (A), (B), (C) ve (D) ile gösterilen taşınmazların tamamen veya kısmen yeşil orman alanı içinde kaldığı gözlenmektedir. Bu durumda, karara dayanak alınan uzman bilirkişi raporu çekişmeli yerlerin öncesinin orman niteliğini belirlemeye yeterli ve kanaat verici olmayıp, bu rapora dayanılarak hüküm kurulamaz. Bundan ayrı; çekişmeli taşınmaza komşu 2061 ve 2024 parsel sayılı taşınmazların dayanağı olan Ocak 1948 tarih 74 nolu tapu kaydının asliye hukuk mahkemesinin 01.04.1947 tarih 101 sayılı kararıyla, 2059 parselin dayanağı olan Eylül 1954 tarih 74 nolu tapu kaydının yine asliye hukuk mahkemesinin 02.03.1954 tarih 107/107 sayılı kararıyla oluştuğu anlaşıldığından Asliye Hukuk Mahkemesinin 01.04.1947 tarih 101 Esas ve asliye hukuk mahkemesinin 02.03.1954 tarih 107/107 Esas - Karar sayılı dava dosyaları getirtilerek çekişmeli taşınmazları ne şekilde gösterdiği araştırılmamıştır.
O halde; mahkemece, eski tarihli memleket haritası, 1970 ve 1980"li yıllara ait hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı, komşu parsellerin kadastro tespit tutanakları ve varsa dayanak belgeleri ile asliye hukuk mahkemesinin 01.04.1947 tarih 101 Esas ve asliye hukuk mahkemesinin 02.03.1954 tarih 107/107 Esas - Karar sayılı dava dosyaları ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında bu konuda uzman serbest orman mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi, bir ziraat mühendisi ve bir fen elemanı aracılığıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmazlar ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazların öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yok edilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapıları, bitki örtüleri ve çevreleri incelenmeli; kesinleşmiş orman kadastrosu bulunmadığından, yukarıda değinilen diğer belgeler fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği, çekişmeli taşınmazların hükme dayanak yapılan fen bilirkişi raporunun ekindeki koordinatlı krokisinin ölçeğine, yine koordinatlı krokinin ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazların konumunu haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalı,1970 -1980"li yıllarda hava fotoğraflarında ne şekilde nitelendirildiği ve tarım arazisi olarak kullanılıp kullanılmadığı belirlenmeli; çekişmeli taşınmazlar mahkeme hakimince gözlemlenmeli, taşınmazlar üzerinde neler bulunduğu keşif tutanağına yazılmalı, böylelikle çekişmeli taşınmazların orman sayılan yerlerden olup olmadığı kesin olarak tespit edilmelidir.
Ayrıca, çekişmeli taşınmazlar tapulama dışı bırakıldıklarına göre, tapulama paftası ile komşu parsellerin tümünün tutanak ve dayanakları getirtilip uygulanarak, ne sebeple tapulama dışı kaldıkları araştırılıp, komşu parsel tutanak ve dayanaklarının, bu taşınmazları sınır olarak nasıl nitelendirdikleri ve zilyetlik yolu ile kazanılabilecek yerlerden olup olmadığı belirlenmeli, taşınmazların orman olduğundan kadastro dışı bırakıldıklarının belirlenmesi halinde çekişmeli taşınmazların orman sayılacağı, ormanlar üzerinde sürdürülen zilyetliğin süresi ne kadar olursa olsun hukuken değer taşımayacağı, Yargıtay H.G.K."nun 24.10.2001 gün, 2001/8 - 464/751 ile 12.05.2004 gün 2004/8 - 242 - 292 sayılı kararlarının da bu yönde olduğu gözetilmelidir.
Yukarıda açıklanan yöntemle yapılacak araştırma sonucu, taşınmazların orman sayılan yerlerden olmadığı belirlendiği takdirde, bu kez, zilyetlik yolu ile kazanma koşullarının (Medenî Kanunun 713, 3402 sayılı Kanununun 14. ve 17. maddelerindeki şartların) araştırılması gerekir. Bu cümleden olarak, yapılacak keşifte imar ihya üzerinde durulup, bu konuda ve zilyetliğin tespiti yönünden tanık beyanlarına başvurulmalı, tarafların bildirecekleri zilyetlik tanıkları taşınmaz başında dinlenmeli, çekişmeli yerlerin öncesinin ne olduğu, imar ve ihyanın hangi tarihte tamamlanıp bittiği, zilyetliğin nasıl ve hangi tarihten başlayıp kimler tarafından, kaç yıl, ne şekilde sürdürüldüğü, davacının bağımsız 20 yıl zilyetliğinin bulunup bulunmadığı sorulup, yeterli ve kesin yanıtlar alınmalıdır.
Toprak bilgisine sahip tarım uzman bilirkişi görevlendirilip, taşınmazdan muhtelif toprak numuneleri alınıp, ilgili kurumda incelettirilip, tarım toprağı olup olmadığı ve tarım toprağı ise, kaç yıldır, ne şekilde kullanıldığı saptanıp; bu yolda, bilimsel verilere dayalı kapsamlı rapor düzenlettirilmelidir.
3402 sayılı Kanunun 14. maddesindeki kısıtlamalar nedeniyle davacıların dava tarihine kadar bağımsız 20 yıllık zilyetliğinin bulunmaması halinde eklemeli zilyedinin zilyetlik yolu ile kazandıkları toprak bulunup bulunmadığı; varsa, cinsi ve miktarı ilgili tapu ve kadastro müdürlüklerinden ayrı ayrı araştırılıp, başka tescil davası olup olmadığı da mahkeme yazı işleri müdürlüğünden sorularak, anılan maddede vurgulanan 40/100 dönüm sınırlamasının aşılıp aşılmadığı saptanmalı, oluşacak sonuca göre karar verilmelidir.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.” gereğine değinilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyulduktan sonra yapılan yargılama sonucu dava konusu (A), (B), (C), (D), (E) harfleri ile gösterilen taşınmazların orman sayılan yerlerden olduğu gerekçesiyle davanın reddine, fen bilirkişisi Mehmet Döğel, kadastro mühendisi Mustafa Şen"in 18/01/2015 tarihli raporlarının ekli krokisinde (A), (B), (C), (D), (E) harfleri ile gösterilen taşınmazların orman vasfı ile Hazine adına tesciline karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medenî Kanununun 713. maddesi hükmü uyarınca tescil istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce orman kadastrosu yapılmamıştır. Genel arazi kadastrosu işlemi 1964 - 1967 yıllarında yapılmış ve sonuçları 01/07/1967- 31/07/1967 tarihleri arasında ilân edilmiş ve kesinleşmiştir. Kesinleşme tarihi ile davanın açıldığı tarih arasında 20 yıllık süre geçmiştir.
İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye ve zilyetlikle kazanılacak yerlerden olmadığı belirlenerek hüküm kurulduğuna göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenlere yükletilmesine 13/01/2020 gününde oy birliği ile karar verildi.