
Esas No: 2014/676
Karar No: 2016/262
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2014/676 Esas 2016/262 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :... Asliye Ceza
Sanık ..."nın konut dokunulmazlığının ihlali suçundan TCK"nun 116/1. maddesi uyarınca altı ay hapis, hırsızlık suçundan aynı kanunun 142/1, 53/1 ve 63. maddeleri gereğince iki yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin, ... Asliye Ceza Mahkemesince verilen ... gün ve ... sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine .... Ceza Dairesince ... gün ve ... - ... sayı ile;
"Kolluk tarafından yapılan çalışmalar sonucu sanığın bazı şahıslara elektronik eşya sattığının öğrenilmesi üzerine, kendisine televizyon satılan tanığın evinde mahkeme kararıyla yapılan aramada, müştekiye ait cins ve özellikleri yazılı televizyonun ele geçirildiği ve tanık ..."nün televizyonu fotoğrafından teşhis ettiği sanığın kendisine sattığını beyan ettiği, sanığın adı geçen şahsı tanıdığına ilişkin beyanlarının çelişkili olduğunun anlaşılması karşısında tebliğnamenin bozma isteyen görüşü benimsenmemiş, mala zarar verme suçundan zamanaşımı içerisinde işlem yapılması olanaklı kabul edilmiştir.
Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hâkimin takdirine göre, temyiz talepleri yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle, usul ve yasaya uygun bulunan hükümlerin tebliğnameye aykırı olarak onanmasına" karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise ... gün ve ... sayı ile;
"Uyuşmazlık, sanığın üzerine atılı suçları işleyip işlemediğine yani sübuta ilişkindir. Somut olay incelendiğinde; ilçe merkezinde ikamet eden müştekinin evine kapı kilidi kırılmak suretiyle girilip televizyon, video oynatıcı, hoparlör, hafıza kartı, uyku seti, yatak örtüsü, otuz çift patik çorap alınmasından sonra yapılan soruşturmada, kendisine nasıl ulaşıldığına ilişkin dosya içerisinde herhangi bir bilgi veya belge bulunmayan tanığın evinde mahkeme kararı ile arama yapılarak çok sayıda benzer elektronik eşyanın yanında, müştekinin evinden çalınan televizyon ele geçirilmiştir. Televizyonun ele geçirilmesi ve hırsızlık olayının polis tarafından bilinmesi sebebiyle nasıl temin ettiği sorulduğunda, adlarını bilmediği şahısların evine getirip sattığını, sonraki beyanında pazaryerinde satın aldığını savunduğu, eşkâl bilgilerinden sanığa ulaşıldığında fotoğrafından televizyonu satan kişi olarak sanığı teşhis ettiği anlaşılmaktadır.
Sanık suçlamaları kabul etmemiş, olay yerinde yapılan araştırma sonucu müştekinin kızınınkinden başka parmak izi veya teknik delil elde edilememiştir. Bu duruma göre sanığın atılı suçu işlediğini kabule götürecek, evinde suça konu televizyon bulunan tanığın önce evine getirildiğinde satın aldığı, sonrasında pazaryerinde satın aldığı şeklinde çelişkili beyanından başka delil yoktur. Esasen tanık suça konu teşkil ettiği müştekinin teşhisiyle kesinlik kazanan televizyonun evinde ele geçmesi nedeniyle hırsızlık, kabulüne göre ise suç eşyasını satın alma suçunun şüphelisi durumundadır ve nitekim hakkında ek kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir. Bu sebeple, tanığın beyanları kendisi de soruşturma ve kovuşturma tehdidi altında olduğu için atfı cürüm mahiyetinde değerlendirilip hükme esas alınmamalıdır. Zira bu tanığın isnadını doğrulayan sanığın atılı suçu işlediğini gösteren başka bir yan delil mevcut olmayıp, tanığın beyanı mahkûmiyete yeterli değildir" görüşüyle itiraz kanun yoluna müracaat ederek, Özel Daire onama kararının kaldırılması ve yerel mahkeme hükmünün bozulması isteminde bulunmuştur.
CMK"nun 308/1. maddesi uyarınca inceleme yapan Özel Dairece, 17.09.2014 gün ve 27680-25862 sayı ile itirazın yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daireyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın konut dokunulmazlığının ihlali ve nitelikli hırsızlık eylemlerinin sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Katılanın evine hırsız girdiği, televizyon, video oynatıcı, hoparlör, hafıza kartı, yatak örtüsü takımı, uyku seti ile otuz çift çorabının çalındığını belirterek şikâyetçi olduğu,
Olay mahallinde yapılan araştırma sonucu alınan parmak izlerinin katılanın kızına ait olduğunun belirlendiği,
Kolluk görevlileri tarafından yapılan araştırma sonucu elinde ilçede meydana gelen hırsızlık suçuna konu olabilecek bazı eşyalar bulunduğu tespit edilen ve tanık olarak dinlenen ... isimli şahsın ikametgâhında sulh ceza mahkemesinden alınan karar uyarınca yapılan arama neticesi bulunan ve katılana ait olduğu belirlenen televizyona el konulduğu, adı geçen şahıs hakkında hırsızlık suçunu işlediğine ilişkin, cezalandırılmasını gerektirir somut ve yeterli delil elde edilemediğinden ek kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği,
Katılanın arama sonucu ele geçirilen televizyonun kendisine ait olduğunu belirleyip faturasını ibraz ettiği,
Kolluk görevlilerince yalnızca sanığın fotoğrafı gösterilmek suretiyle gerçekleştirilen teşhis işlemi sonucunda düzenlenen tutanakta; ilçede meydana gelen hırsızlık olayları ile ilgili yapılan araştırma neticesi, bir evde çok miktarda çalıntı elektronik eşya bulunduğu, eşyaların ... tarafından getirildiği, söz konusu eşyalar arasında bulunan renkli televizyonun ... isimli şahsa satıldığının bildirilmesi üzerine sulh ceza mahkemesinden alınan arama kararına istinaden adı geçen şahsın evinde yapılan arama neticesi bulunan televizyona el konulduğu, evrakın incelenmesinde söz konusu televizyona ilişkin çalıntı kaydı bulunduğu, asayiş büro amirliğine çağrılan şikâyetçinin televizyonun kendisine ait olduğunu tespit edip satış faturasını ibraz ettiği bilgilerine yer verildiği,
Tanık ..."nün teşhis işlemi esnasında; suça konu televizyonu kendisine satan şahısları görmesi durumunda tanıyıp teşhis edebileceğini, ancak isimlerini bilmediğini belirtmesi üzerine, müdafii hazır bulunduğu halde kendisine sanığa ait olup sistemde kayıtlı bulunan fotoğraf gösterildiğinde, televizyonu kendisine satan şahsın, eşkâl bilgilerini verdiği ve fotoğrafını gördüğü şahıs olduğunu, kendisiyle yüzleşebileceğini, birebir görmesi halinde canlı olarak da teşhis edebileceğini belirttiği,
Kollukta; polis tarafından evinde arama yapılarak bazı eşyalarının alındığını eşinden öğrendiğini, ertesi gün karakola gittiğini, evinde yapılan arama neticesi bulunan televizyonu bir hafta önce evinin bulunduğu mahallede işten geldiği akşamüstü şahsen tanıdığı, isimlerini bilmediği, ancak görmesi halinde teşhis edebileceği biri onsekiz yaşlarında, orta boylu, esmer, sakallı, orta kilolu, diğeri uzun boylu, yirmi yaşlarında, düz siyah saçlı, saçlarının arkası uzun, zayıf yapılı iki kişinin, annelerinin hasta olması nedeniyle paraya ihtiyaçları olduğunu satmak istediklerini söylemeleri üzerine pazarlık yaparak satın aldığını, televizyonun çalıntı olduğunu bilmediğini, fotoğrafları gösterilen sanık dışındaki şahısları tanımadığını söylediği,
Talimat duruşmasında; pazaryerinde seyyar halı ve kilim sattığı sırada sanığın yanına gelip satılık televizyon olduğunu söylediğini, televizyona ihtiyacı olduğu için pazarlık sonucu 250 Liraya satın aldığını, televizyonun hırsızlık suçuna konu olduğunu bilmediğini, talimat mahkemesince gösterilen fotoğrafın sanığa ait olduğunu, sanığı alışveriş yaparken gördüğünü, daha önceden tanımadığını, kendisine televizyon satan şahsın sanık olduğunu ifade ettiği,
Sanığın kollukta; suça konu olan televizyonu kendisinden satın aldığını beyan eden ... isimli şahsı mahalleden komşusu olması nedeniyle tanıdığını, ancak samimi olmadığını, kendisine kesinlikle televizyon satmadığını, suçlamaları kabul etmediğini,
Cumhuriyet savcılığında; kimsenin evine girmediğini, suçlamaları kabul etmediğini, ... isimli şahsı tanımadığını, kendisini fotoğrafından tanıyıp kesin olarak teşhis ettiğine ilişkin beyanını kabul etmediğini, bu konuda yanlışlık yapmış olabileceğini,
Sorguda; şikâyetçinin evinden hırsızlık yapmadığını, tanığın kendisini fotoğraflardan teşhis etmesine rağmen bu konuda bir yanlışlık yaptığını, yüz yüze geldiklerinde televizyonu satan şahsın kendisi olmadığını söyleyebileceğini,
Duruşmada; suçlamayı kabul etmediğini, kimseye televizyon satmadığını, müştekiyi ve televizyonu kendisinden satın aldığını söyleyen şahsı tanımadığını, teşhis tutanağını kabul etmediğini savunduğu,
Anlaşılmaktadır.
Amacı her somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden birisi de öğreti ve uygulamada; "suçsuzluk" ya da "masumiyet karinesi" olarak adlandırılan ve Latince; "in dubio pro reo" olarak da ifade edilen "şüpheden sanık yararlanır" ilkesidir. Bu ilkenin özü bir ceza davasında sanığın cezalandırılmasına karar verilebilmesi bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık lehine değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği ve gerçekleştirilme biçimi konusunda şüphe belirmesi durumunda da geçerlidir. Sanığın üzerine atılı bulunan suçlardan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye yer vermeyecek kesinlikle ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olay ve iddialar aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti, toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp, diğer bir kısmı gözardı edilerek ulaşılan kanaatlere değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı, bu ispat hiçbir şüphe veya başka türlü oluşa imkân vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa ihtimale dayanılarak sanığın mahkûmiyetine karar vermek, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm kurmak anlamına gelecektir.
Ceza yargılaması, failin suçu işlediği yönünde ve hakkında kamu davası açılmasını gerektirir nitelikte şüphe bulunup bulunmadığının tespit edildiği soruşturma evresi ile başlar ve kamu davası açılmasını gerektirir yeterlilikte delil elde edilememesi veya en azından kuşku bulunamaması halinde kovuşturmaya yer olmadığına, dava açılmasını gerektirir yeterlilikte bir şüphe veya delil bulunması halinde ise iddianame tanzim olunarak açılan kamu davasının yapılan yargılaması neticesinde kanunda belirtilen hükümlerden birinin verilmesi ve hükmün kesinleşmesi ile sona erer. Kovuşturma evresi sonucunda mahkemece değerlendirilen deliller, suçun var olduğu ve yargılamaya konu olan fiilin sanık tarafından işlendiği hususunda yeterli vicdani kanaat oluşturuyorsa mahkûmiyet hükmü kurulacak, aksi durumda sanığın beraatına karar verilecektir.
Ceza yargılamasında maddi gerçeğe ulaşmada kullanılan kanıtlardan biri de "beyan" delilidir. Beyan; tanığa, sanığa veya sanığın dışındaki taraflardan birine ait olabilir. Özellikle tanık veya suça iştirak edenlerden birisinin anlatımı, eylem hakkında bilgisi bulunan kişilerin beyanı olması, soruşturmayı esaslı surette kolaylaştırması ve özgür iradeyle verilip gerçeğe de uygun bulunduğunun saptanması durumunda hâkimin vicdani kanaatinin oluşmasında olumlu katkısının bulunması itibariyle önemli bir sübut vasıtasıdır.
Ceza Muhakemesi Kanununun "Delilleri Takdir Yetkisi" başlıklı 217. maddesinde de;
"1) Hâkim, kararını ancak duruşmaya getirilmiş ve huzurunda tartışılmış delillere dayandırabilir. Bu deliller hâkimin vicdanî kanaatiyle serbestçe takdir edilir.
2) Yüklenen suç, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir" hükmü yer almaktadır.
Buna göre, vicdani delil sisteminin geçerli olduğu ceza yargılaması hukukumuzda, özgür iradeye dayalı olan tanık veya suça iştirak edenlerin beyanlarının da, dosyada varlığını koruyan diğer bütün deliller gibi hâkim tarafından serbestçe takdir edilip değerlendirilmesi gerekmektedir.
Uyuşmazlık konusunda isabetli bir hukuki sonuca ulaşılabilmesi bakımından teşhis işlemi üzerinde de kısaca durulması gerekmektedir.
Teşhis işlemi; 02.06.2007 tarih ve 5681 sayılı Kanunun 5. maddesiyle 2559 sayılı Polis Vazife Ve Selahiyet Kanununun Ek 6. maddesinde yapılan değişiklikle mevzuatımıza girmiş, anılan maddede teşhis işleminin ne şekilde gerçekleştirileceği;
"Polis, olaydaki failin gözaltına alınan şüpheli ile aynı kişi olup olmadığının belirlenmesi bakımından zorunlu olması halinde, Cumhuriyet savcısının talimatıyla teşhis yaptırabilir. ...
İşleme başlanmadan önce teşhiste bulunacak kişinin faili tarif eden beyanları tutanağa bağlanır.
Teşhis işlemine tâbi tutulan kişilerin birden fazla ve aynı cinsten olması, aralarında yaş, boy, ağırlık, giyinme gibi görünüşe ilişkin hususlarda benzerlik bulunması gerekir. Teşhis için gerekli olması halinde şüphelinin görünüşü ile ilgili gerekli değişiklikler yapılabilir. Teşhis işlemine tâbi tutulan kişilerin her birinde teşhis sırasında bir numara bulundurulur.
Teşhiste bulunan kişi ile teşhis işlemine tâbi tutulan kişilerin birbirini görmemesi gerekir.
Teşhis işlemi en az iki kez tekrarlanır ve teşhiste bulunması istenen kişiye şüphelinin teşhis edilecek kişiler arasında yer almıyor olabileceği hatırlatılır.
Teşhis işlemine tâbi tutulan kişilerin, bu işlem sırasında birlikte fotoğrafları çekilerek veya görüntüleri kayda alınarak, soruşturma dosyasına konur.
Şüphelinin fotoğrafı üzerinden de teşhis yaptırılabilir. Ancak tek bir fotoğraf veya aynı kişinin farklı fotoğrafları üzerinden teşhis yaptırılamaz. Değişik kişilerin fotoğraflarının aynı büyüklük ve özellikte olmaları gerekir.
Teşhis işlemi tutanağa bağlanır" şeklinde ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.
Teşhis işlemi, uygulamada özellikle hırsızlık ve yağma gibi bir kısım suçlarda yaygın şekilde başvurulan beyana dayalı bir delildir. Anılan suçlarda eylemin sabit olup olmadığı ya da suçun sanık tarafından işlenip işlenmediği hususu, çoğu zaman yalnızca mağdur veya tanık anlatımlarından hareket edilerek ulaşılan delillerle belirlenebilmektedir. Bu nedenle mağdur ya da tanık anlatımlarının doğruluğunun, elde edilen diğer tüm deliller değerlendirilerek her türlü şüpheden uzak şekilde ispatı gerekir. Teşhise dayalı olarak sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi için, teşhis işleminin kanuna ve usulüne uygun olarak her türlü şüpheyi ortadan kaldıracak biçimde gerçekleştirilmesi gereklidir.
Uyuşmazlık konusu bu açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde;
Olay tarihinde katılanın evine girilerek bir adet televizyon, video oynatıcı, hoparlör, hafıza kartı, uyku seti, yatak örtüsü takımı ile otuz çift çocuk çorabı çalındığı, televizyonun ... isimli şahsa satıldığı, kolluk görevlileri tarafından gerçekleştirilen araştırma ve mahkeme kararıyla adı geçen şahsın evinde yapılan aramada suça konu olan televizyonun bulunduğu, soruşturma aşamasında şüpheli, yargılama evresinde tanık sıfatıyla ifadesi alınan ..."nün aşamalarda çelişkili beyanlarda bulunduğu, kolluk görevlileri tarafından yalnızca sanığın fotoğrafı gösterilerek yapılan ve kanuna uygun olarak gerçekleştirilmediği hususunda herhangi bir tartışma bulunmayan teşhis işlemi esnasında suça konu televizyonu kendisine satan şahıslardan birisinin, fotoğraftaki şahıs olduğunu, söz konusu kişileri görmesi halinde teşhis edebileceğini, ancak isimlerini bilmediğini, kollukta; bir hafta önce akşamüzeri işten geldiği saatlerde evinin bulunduğu mahallede şahsen tanıdığı, adlarını bilmediği, ancak görmesi durumunda teşhis edebileceği iki kişinin, annelerinin hasta olması nedeniyle paraya ihtiyaçları olduğunu söylemeleri üzerine televizyonu pazarlık yaparak satın aldığını belirttiği, talimat duruşmasında ise önceki ifadelerinden farklı olarak; pazaryerinde halı ve kilim sattığı sırada sanığın yanına gelip satılık televizyonu bulunduğunu söylediğini, televizyona ihtiyacı olduğu için pazarlık sonucu satın aldığını, sanığı alışveriş yaparken gördüğünü, ancak daha önceden tanımadığını belirttiği anlaşılmaktadır.
Görgü tanığı bulunmayan olayda, sanık aleyhine değerlendirilebilecek tek delil, suça konu televizyonun evinde bulunduğu tanığın beyanlarıdır. Olay mahallinde yapılan araştırma neticesinde sanığa ait parmak izi ya da başka bir emareye rastlanmamış, sanık tüm aşamalarda üzerine atılı suçlamayı kabul etmemiş, savunmalarının aksi her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delillerle ispatlanamamıştır. Tanık çelişkili beyanlarda bulunmuş, teşhis işlemi de; "Şüphelinin fotoğrafı üzerinden de teşhis yaptırılabilir. Ancak tek bir fotoğraf veya aynı kişinin farklı fotoğrafları üzerinden teşhis yaptırılamaz. Değişik kişilerin fotoğraflarının aynı büyüklük ve özellikte olmaları gerekir." şeklindeki yasal düzenlemelere aykırı olarak, yalnızca sanığın, fotoğrafı gösterilmek suretiyle gerçekleştirilmiştir. Bu durum karşısında kanuna ve usulüne aykırı olarak yapılan teşhis işlemi ile kendisi de aynı suçların şüphelisi konumunda bulunan tanığın aşamalarda çelişkili ifadeleri dışında üzerine atılı suçları işlediğini ispatlar mahiyette, cezalandırılmasına yetecek, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı herhangi bir delil elde edilemeyen sanığın beraatı yerine cezalandırılmasına karar verilmesinde isabet bulunmamaktadır.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Daire onama kararının kaldırılmasına, yerel mahkeme mahkûmiyet hükmünün, üzerine atılı suçları işlediği hususunda, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmayan sanığın beraatına karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk Görüşüne Katılmayan Sekiz Genel Kurul Üyesi; "sanığın hırsızlık ve konut dokunulmazlığının ihlali suçlarını işlediği sabit bulunduğundan itirazın reddine karar verilmesi gerektiği" düşüncesiyle karşıoy kullanmıştır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- .... Ceza Dairesinin ... gün ve ...-... sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3- ... Asliye Ceza Mahkemesinin ... gün ve ... sayılı mahkûmiyet hükmünün, atılı suçları işlediği hususunda, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmayan sanığın beraatına karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
4- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 03.05.2016 günü yapılan müzakerede yeterli yasal çoğunluk sağlanamadığından 24.05.2016 tarihinde yapılan ikinci oturumda oyçokluğuyla karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için destek@ictihatlar.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.