Esas No: 2015/14166
Karar No: 2016/1477
Karar Tarihi: 04.02.2016
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2015/14166 Esas 2016/1477 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 19.11.2012 gününde verilen dilekçe ile komşuluk hukukuna aykırı davranışın giderilmesi, bozma ilamına uyularak istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 25.05.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Dava komşuluk hukukuna aykırılık nedeniyle zararın giderilmesi ve elatmanın önlenmesi talebine ilişkindir.
Davacı 2040 parsel sayılı taşınmazın maliki olduğunu, taşınmazda kendisine ait bir ev bulunduğunu, davalılara ait 2190 parsel sayılı taşınmazda davalıların murisi tarafından yapılan kaçak yapı nedeniyle yağmur sularının evine zarar verdiğini belirterek komşuluk hukukuna aykırı davranışın giderilmesini ve elatmanın önlenmesini talep etmiştir.
Davalılar ise söz konusu zararın ... Genel Müdürlüğünün yol çalışması başlatması nedeniyle oluştuğunu, davanın reddini istemiştir.
TMK m. 683 deki "Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir" hükmü ile mülkiyet hakkının kanunla toplum yararına kısıtlanabileceği temel ilke olarak kabul edilmiştir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında, mülkiyet hakkının nasıl korunacağı hükme bağlanmış, 730 ve 737. maddeleriyle de taşınmaz malikinin başkalarına zarar vermesinin önlenmesi hedeflenmiştir.
Yapma, kaçınma, katlanma olarak özetlenebilecek bu sınırlamaların önemli bir bölümü TMK’nun "komşu hakkı" başlığı altında, 737 ile 750. maddelerinde düzenlenmiş, 751 ile 761. maddelerinde de yine malikin yapması ve katlanması gereken hususlar belirtilmiştir.
Elatmanın önlenmesi davası açılabilmesi için kural olarak zararın doğmuş olması gerekir. İleride zarar doğacağından bahisle dava açılamayacağından bu şekilde açılan davalar reddedilmelidir. Ancak, istisnai durumlarda, henüz zarar doğmadığı halde, yakın gelecekte zarar doğacağı pek muhtemel veya muhakkak ise, davacıya zarar tehlikesinin önlenmesi davasını açma hakkı tanınmalı, zararın doğması beklenmemelidir.
Kendi kendine akan sulardan doğan komşuluk ilişkileri hakkında özel hüküm getirilmesi ihtiyacı duyularak, Türk Medeni Kanununa 742 ve 743. madde hükümleri konulmuştur. Bu sular yağmur, kar ve önü tutulmamış kaynak suları gibi öteden beri akan sulardır. Alttaki komşu taşınmaz maliki engeller yaparak bu suların arazisine girmesini önleyemeyeceği gibi, üstteki arazi sahibi de kendisine lazım olan sudan fazlasını kendi arazisinde tutamaz. Ancak, söz konusu kaynağın suyu o taşınmaza yetecek kadar ise, alttaki taşınmaz sahibi o kaynaktan su isteyemez. Ne var ki, kaynağın suyu öteden beri çıktığı taşınmazın sınırlarını aşıyor ve alttaki komşu taşınmaza ulaşıyorsa, üstteki taşınmaz maliki buna engel olamaz.
Bu kurallara uymayan komşu taşınmaz malikine karşı açılan elatmanın önlenmesi davalarında, davalı kendi taşınmazı içerisinde suların doğal mecrasını değiştirip, davacının taşınmazını sel suları ile karşı karşıya getirirse, henüz yağmur yağıp zarar meydana gelmese dahi davacının açtığı elatmanın önlenmesi ve eski hale getirme davası kabul edilmelidir. Zira doğacak tehlike ve zarar, bir önlem alınmasına meydan bırakmayacak şekilde ani ve bir anda doğacak, telafisi zor veya imkansız zarara sebebiyet verecektir.
Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince; davacı, davalıların murisi adına kayıtlı taşınmazdan akan suların taşınmazına zarar verdiğini ileri sürerek önce ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/5-6 D.İş sayılı dosyasında delil tespiti yaptırarak bu davayı açmıştır.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda tespit dosyasındaki deliller değerlendirilerek davanın kabulüne karar verildiği görülmüştür. Ancak hükmü temyiz eden davalılar vekili tespit tarihinden sonra davaya konu taşınmazda çevre düzenlemesi ve kaldırım yapıldığını, davacı tarafın zararının sona erdiğini ve davanın konusuz kaldığını savunmuştur.
Bu durumda mahkemece dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde keşif yapılarak davalıların savunmalarında belirttikleri hususlar değerlendirilerek dairemizin yukarıda belirtilen ilkeleri doğrultusunda inceleme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken sadece davacı tarafça yaptırılan tespit dosyasındaki delillerle yetinilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
04.02.2016 gününde oybirliği ile karar verildi.