14. Hukuk Dairesi 2014/15668 E. , 2016/1468 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, asıl davada davalı ... aleyhine 27.08.2012 gününde birleştirilen davada davalı ... aleyhine 14.09.2012 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil olmazsa tazminat istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; asıl ve birleştirilen davanın reddine dair verilen 03.07.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Asıl ve birleşen dava, inanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa tazminat istemlerine ilişkindir.
Davacı, asıl davada yurt dışında çalıştığı için ileride geri verilmek üzere davalı babası ... adına tescil edilen davaya konu 58 parsel sayılı taşınmaz ve üzerine yapılan iki katlı evin bedelinin yurt dışından babasına gönderdiği para ile karşılandığını, davalının taşınmazın mülkiyetinin naklinden kaçındığını, birleştirilen davada ise dava konusu 58 parsel sayılı taşınmazı babası ... hakkında dava açılacağını anlayınca muvazaalı olarak kardeşi olan davalı ..."ye devrettiğini ileri sürerek, asıl ve birleştirilen davada 58 parsel sayılı taşınmazın davalılar adına olan tapu kaydının iptali ile adına tescilini, tescil mümkün olmadığı takdirde sebepsiz zenginleşme hükümleri gereğince taşınmaz ve üzerindeki evin bedelinin davalılardan alınmasına karar verilmesini istemiştir.
Asıl davada davalı ..., kızı ..."nin gönderdiği para ile taşınmazın satın alındığını ve üzerine ev yapıldığını davacının herhangi bir katkısının olmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Birleştirilen davada davalı ..., davalı babasının savunmalarını doğrulamış; yurt dışından babası ..."a gönderdiği para ile taşınmazın alındığını üzerine ev yapıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, asıl davanın pasif husumet yokluğundan reddine, birleştirilen davanın ise davacının taşınmazın yapımıyla ilgili olarak para gönderdiğini kanıtlayamadığı gerekçesiyle reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı temyiz etmiştir.
İnançlı işlemler, inananın teminat oluşturmak veya yönetilmek üzere mal varlığı kapsamındaki bir şey veya hakkını, inanılana devretmesi ve inanılanın da inanç anlaşmasındaki koşullara uygun olarak inanç konusu şeyi kullanmasını, amaç gerçekleştiğinde ise belirlenen şekilde inanana iade etmesini içeren işlemlerdir.
İnanç sözleşmesi, 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak, yazılı delille kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır.
Yazılı delil veya "delil başlangıcı" yoksa inanç sözleşmesinin ikrar (HMK m. 188) yemin (HMK m. 225 v.d.) gibi kesin delillerle de ispat edilmesi olanaklıdır. Davacının yemin deliline dayanması halinde hakimin davacıya bu hakkını hatırlatması gerekir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 09.12.2015 tarihli, 2014/14-516 - 2015/2838 kararı da bu doğrultudadır.)
Somut uyuşmazlıkta, taraflar arasında dava konusu taşınmazın mülkiyetinin nakline ilişkin olarak düzenlenmiş 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında açıklandığı biçimde yazılı bir belge bulunmamaktadır. Ancak, davacı dava dilekçesinde açıkca "yemin" deliline dayandığından kendisine, davalıya yemin teklif etme hakkı bulunduğu, yemin delilini kullanıp kullanamayacağı hatırlatılarak sonucuna göre bir hüküm kurulmalıdır.
Mahkemece, belirtilen husus gözetilmeden davanın davanın esasının karara bağlanması doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelemesine yer olmadığına, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 04.02.2016 tarihinde oybirliği ile karar veridi.