1. Hukuk Dairesi 2014/19997 E. , 2017/2646 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 16.05.2017 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz edenler vekili Avukat ... geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilenler vekili Avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa tenkis ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakan anneleri ...ın kayden maliki olduğu 4468 ada 29 parsel sayılı taşınmazını 12.09.1978 tarihinde satış suretiyle davalı oğullarına temlik ettiğini, işlemin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı, bedelsiz ve muvazaalı olduğunu, anılan taşınmazda daha sonra inşa edilen binadaki 5, 7 ve 12 numaralı bağımsız bölümlerin davalılar adına tescil edildiğini ileri sürerek tapu iptali ve tescile, mümkün olmazsa tenkis ve ecrimisile karar verilmesini istemişlerdir.
Davalılar, taşınmazı bedeli karşılığında satın aldıklarını belirterek davanın reddini savunuşlardır.
Mahkemece, muvazaa olgusunun kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, mirasbırakan Naciye Kubat’ın kayden maliki olduğu çekişme konusu 4468 ada 12 parsel sayılı taşınmazını 10.09.1978 tarihinde satış suretiyle davalı oğullarına temlik ettiği, 1911 doğumlu murisin 30.03.3011 tarihinde ölümü ile geriye mirasçı olarak davacı kızları ... ve ..., davalı oğulları ... ile dava dışı kızı ...’ün kaldığı, başkaca mirasçının bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Dava dilekçesi ve yargılama sırasındaki beyanlarda, davacıların tescil taleplerinin mirası payları oranında mı tüm mirasçılar adına mı olduğu konusunda bir açıklık bulunmamaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki; 6100 sayılı HMK"nun 31. maddesinde "Hakim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırılabilir, soru sorabilir, delil gösterilmesini isteyebilir" hükmü düzenlenmiştir.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706., Türk Borçlar Kanunun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olayda, mahkemece yukarıda belirtilen ilkeleri kapsar biçimde hükme yeterli bir inceleme ve araştırma yapıldığını söyleme imkanı bulunmamaktadır.
Hal böyle olunca, öncelikle davacı tarafa ...nun 31. maddesi kapsamında neticei taleplerine ilişkin açıklama yaptırılarak kendi miras payları oranında mı, yoksa tüm mirasçılar adına mı tapu iptali ve tescil talep ettiklerinin açıklattırılması ve sonucuna göre yukarıda belirtilen ilkeler de dikkate alınarak bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davacılar vekilinin temyiz itirazı yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 02.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edenler vekili için 1.480.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenlerden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 16.05.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.