4. Hukuk Dairesi 2013/15545 E. , 2014/9484 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Ankara 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 16/07/2013
NUMARASI : 2013/140-2013/469
Davacı V.. A.. vekili Avukat D. Ç.. tarafından, davalı M.. M.. aleyhine 29/03/2013 gününde verilen dilekçe ile manevi taziminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 16/07/2013 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, basın yoluyla kişilik haklarının ihlaline dayalı manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, istemin reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, davalı tarafından yapılan basın açıklaması sırasında davalının kendisi hakkında ""....ağzından salyalar akarak koşan kim..."" şeklinde hakaret içeren sözler kullandığını belirterek, manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
Davalı vekili, insanların da hayvanlar gibi salyalarının bulunduğu, müvekkilinin heyecan ve panik halini anlatmak için bu tabirleri kullandığını, hakaret kastının bulunmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davacının konumu itibariyle sert eleştirilere katlanması gerektiği ve davalının tahkir kastının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasasının 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Dava konusu basın açıklamasında kullanılan ifadeler değerlendirildiğinde; her ne kadar mahkemece, davalının sarfettiği ifadelerin sert eleştiri niteliğinde olduğu gerekçesiyle davacının kişilik haklarına saldırı oluşturmadığı benimsenmiş ise de; davalı tarafından kullanılan ""....ağzından salyalar akarak koşan kim..."" şeklindeki sözlerin davalının kişisel değer yargısı niteliğinde olmayıp, eleştiri sınırlarını aşan küçültücü ve hakaret niteliğinde olduğu, davacının kişilik haklarına saldırı amacı taşıdığı, eleştiri sınırlarını aştığı anlaşılmaktadır.
Açıklanan gerekçelerle uygun bir manevi tazminata karar verilmesi gerekirken istemin tümden reddine karar verilmiş olması doğru değildir. Bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 09/06/2014 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün onanması görüşünde olduğumdan sayın çoğunluğun bozma kararına katılmıyorum. 09/06/2014