1. Hukuk Dairesi 2014/22505 E. , 2017/2604 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...’in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, elatmanın önlenmesi isteğine ilişkindir.
Davacı, maliki olduğu 5440 ada, 10 parsel sayılı taşınmazına davalının 13 adet ağaç dikmek suretiyle müdahale ettiğini ileri sürerek haksız elatmasının önlenmesini istemiştir.
Davalı, davacının taşınmazına bir müdahalesinin bulunmadığını, sözü edilen ağaçları imar uygulamasından önce dikildiğini, imar uygulaması sonucunda dava konusu parselin davacıya verildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddianın sabit olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacıya tarafa ait taşınmaza dikilen 13 adet ağacın davalı tarafından dikildiğinin iddia edildiği, davalının ise ağaçların imar uygulamasından önce dikildiğini ve dikenin kendisi olmadığını belirttiği anlaşılmaktadır.
Yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüz"ün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı üzerinde bulunduğu arza bağlıdır. Bu husus M.K.nun 684. maddesinde açıkca vurgulanmıştır. Ne var ki, yürürlükten kalkmış olan 6785 sayılı yasanın l605 sayılı yasa ile değişik 42/c ve halen yürürlükte bulunan 3l94 sayılı imar yasasının l8. maddelerinde özel hükümler getirilmek suretiyle ayrılmaz parça (mütemmim cüz) olan yapı ile arz arasındaki hukuki ilişki kesilmiş bazı durumlarda yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı yada ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerine kullanma imkanı sağlanmıştır.
Öte yandan, zeminin maliki olan kişinin taşınmazı bizzat kullanma yetkisi sınırlanmış, ayrılmaz parça (mütemmim cüz) durumunda olan yapı üzerinde tasarruf etme gücü özel yasa ile kısıtlanmıştır.
298l sayılı yasanın 3290 sayılı yasa ile değişik l0/c maddesi de aynı doğrultuda hüküm getirmiştir.
Gerçekten, bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşaa etmiş imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamaz. İşte bu nedenle yukarıda değinildiği gibi yasa koyucu imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğunu duymuştur.
Mahkemece yapılan inceleme ve değerlendirme hükme elverişli değildir.
O halde mahkemece yukarıda açıklanan nedenlerle dava konusu taşınmaza dair tüm tedavüllü tapu kayıtlarının getirtilip, imar uygulaması yapılıp yapılmadığı, taşınmazın imar uygulaması sonucu davacı adına tescil edilip edilmediği imar uygulaması sonucu oluşmuş ise davalının imardan önce taşınmazda mülkiyet hakkının bulunup bulunmadığının belirlenmesi, taraflar tanık deliline dayanmış olup, dinletecekleri tanıkların isimlerini bildirmeleri için süre verilmeli ve bildirildiğinde dinlenmeli,ağaçları kimin diktiği hususu tereddüt bırakmayacak şekilde belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken noksan incelemeyle yetinilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davalı vekilinin temyiz itirazı bu yönüyle yerindedir. Kabulüyle,hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 15.05.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.