20. Hukuk Dairesi 2016/37 E. , 2017/5509 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı ... vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili 13.05.2014 tarihli dilekçe ile müvekkilinin kayden maliki olduğu ... ili ... ilçesi ... Beldesi 131 ada 17 ve 19 parsel sayılı taşınmazların ... olduğu gerekçesiyle bedelsiz olarak hükmen tapularının iptaline karar verildiğini, tapuların iptal edilmesi sebebiyle zararın oluştuğunu, tapu iptali ve tescil davasında haksız yere yargılama gideri ve vekalet ücreti ödendiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin haklarını saklı tutup şimdilik 5.000 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ...den tahsiline karar verilmesi istemiyle dava açmıştır. Daha sonra 12.06.2015 tarihli ıslah dilekçesiyle toplam 32.585,51 TL tazminatın 5.000TL"sinin dava tarihinden, kalanının ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsilini istemiştir.
Davalı ...; davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; tapu kayıtlarının bedelsiz iptal edilemeyeceği, tapusu iptal edilen taşınmazın dava tarihindeki değerine hükmedileceği, tapu iptali ve tescil davasında yapılan giderlerin istenemeyeceği gerekçesiyle davacının davasının kısmen kabulüne, toplam 32.575,51 TL tazminat bedelinin, 4.990,00 TL"sinin dava tarihi olan 12/05/2014 tarihinden itibaren, 27.585,51 TL"sine ıslah tarihi olan 12/06/2015 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalı ...den alınarak davacı tarafa verilmesine, davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine karar verilmiş, hüküm davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tapu kaydının mahkeme kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uğranılan zararın, 4721 sayılı TMK"nın 1007.maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan inceleme, araştırma ve uygulama hükme yeterli değildir. Şöyle ki; dosya içeriği ve toplanan delillerden; 2003 yılında yapılan kadastro sırasında dava konusu 131 ada 17 sayılı parsel 1607 m2, 131 ada 19 sayılı parsel ise 3446 m2 yüzölçümü ile tapu kaydı uygulanarak tarla vasfı ile davacı adına tespit ve tescil edildiği, daha sonra ... Yönetimi tarafından açılan, dava sonucu 131 ada 17 sayılı parselin ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/95 Esas-2007/65 karar sayılı kararı ile 131 ada 19 sayılı parselin ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/105 Esas-2007/64 karar sayılı kararı ile ... olduğu gerekçesiyle tapu kaydının iptaline, ... niteliği ile ... adına tapuya tesciline karar verildiği, her iki kararın 14/09/2007 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın ise 12/05/2014 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.
4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi gereğince, tapu sicilinin yanlış tutulması nedeniyle zarara uğrayan kişinin bütün zararlarından Devlet sorumludur. Tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse, tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar; tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı, zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı, zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse, aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 05.03.2003 gün ve 2003/19-152 E. - 2003/125 K.; 29.09.2010 gün ve 2010/14-386 E. - 2010/427 K.; 15.12.2010 gün ve 2010/13-618 E. - 2010/668 K. sayılı kararı). Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise, tazminat miktarının
belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup, bu tarih ise zararın meydana geldiği tarihtir. 4721 sayılı TMK’nın 705/2. maddesi uyarınca tapu iptali ve tescil istekli davaların kesinleştiği tarih itibariyle mülkiyet hakkı sona ereceğinden bu tarih itibariyle tapusu iptal edilen gerçek ve tüzel kişilerin zararı oluşacaktır. Dolayısıyla bu tür bir dava, taşınmazların mülkiyetlerinin yitirilmesine ilişkin iptal ve tescil davasının kesinleştiği tarihten sonra açılabileceğinden, mülkiyetin kaybedildiği tarih itibariyle de taşınmazların değerinin tespit edilmesi gerektiği kuşkusuzdur. Zararın meydana geldiği tarihe göre, tapusu iptal edilen gayrimenkulün niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise gelir metodu yöntemi ile, arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
Bu bilgiler ışığında somut olaya bakıldığında; Devlet ormanları özel mülkiyete konu olamayacak ise de, genel arazi kadastrosu sırasında taşınmazlar hakkında kadastro tespit tutanağı düzenlenerek tapu kütüğünün gerçek kişi adına oluşturulduğu, bu şekilde tapu sicili hatalı olarak tutulduğundan, TMK"nın 1007. maddesi kapsamında Devletin kusursuz sorumluluğunun bulunduğu ve davacının gerçek zararının tazmininin gerektiği açıktır. Tapusu iptal edilen taşınmazların arazi niteliğinde oldukları hususunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Ancak, gerçek zararın, tapu iptal kararının kesinleşme günündeki net gelir metoduna göre hesaplanması zorunlu iken, mahkemece dava tarihi olan 2014 yılı resmî rakamları esas alınarak yapılan değerlendirmeye göre hüküm kurulması doğru değildir.
Diğer taraftan hükme dayanak yapılan bilirkişi kurulu tarafından düzenlenen raporda; çekişmeli taşınmazların arsa niteliğinde bulunmadıkları, 131 ada 17 parselin tamamında, 131 ada 19 parselin ise 1946 m2 kısmında meşe, gürgen, kayın vb. ... ağaçlarının, kalan 1500 m2 yüzölçümlü bölümünde ise 25-30 yaşlarında kapama fındık ağaçlarının yer aldığı açıklanıp ... ağaçlarının bulunduğu alanın ... ağaçlarının kerestelik tomruk geliri ve yakacak odun geliri üzerinden, kalan kesimi yönünde ise fındıklık geliri üzerinden dava tarihindeki değerleri belirlenmiştir.
Yine hükme dayanak yapılan raporda çekişmeli taşınmazlardan 131 ada 17 sayılı parselin tamamının, 131 ada 19 sayılı parselin ise 1946 m2 yüzölçümlü kesimindeki ağaçların dikme olmayıp doğal yollarla oluşan ... ağaçlarının bulunduğu belirtildiği halde anılan kesimin arazi niteliği itibariyle çevredeki ekilebilir ürünler araştırılıp net gelir metodu ile gerçek değerinin tespit edilmesi gerekirken ... ağaçlarının kerestelik tomruk geliri ve yakacak odun geliri üzerinden m2 birim fiyatının belirlenmesi de doğru görülmemiştir.
O halde çekişmeli taşınmazlar arazi niteliğinde olduklarından çevrede yetiştirilen ürünlerin münavebesi, dekar başına ortalama verim, toptan satış fiyatı ve üretim maliyeti resmî verileri ilçe tarım müdürlüğünden getirtildikten sonra konunun uzmanı bilirkişiler aracılığıyla yeniden keşif yapılarak, taşınmazların sulu-kuru olup olmadıkları, bitki örtüsü, yerleşim alanlarına uzaklıkları, iklim şartları, arazilerin toprak ve topoğrafik yapıları ve bölgelerindeki konumları gözetilerek 131 ada 17 parselin tamamı ve 131 ada 19 parselin ağaçlık olan bölümü yönünden tarla niteliği itibariyle, 131 ada 19 parselin kalan kesimi kapama fındık bahçesi ise fındıklık olarak, kapama fındık bahçesi niteliğinde değil ise tarla niteliği itibariyle çevredeki ekilebilir ürünler araştırılıp elde edilen verilere uygun biçimde değerlendirme yapılıp net gelir yöntemiyle üzerindeki fındık ağaçların ise değerlendirme tarihindeki ilçe tarım müdürlüğü verilerine göre maktu değerlerinin tespit edilmesi, tapu iptali ve tescil davalarının kesinleştiği tarihteki gerçek değerlerinin hesaplattırılması, taşınmazların varsa mütemmim cüzleri, muhdesat ve sökülemeyen teferruatlarının değerleri bayındırlık birim fiyatları ve yıpranma oranları gözetilerek değerlendirme tarihine göre tespit ettirilmesi, bu şekilde tapusu iptal edilen taşınmazların zemin değeri, var ise üzerindeki mütemmim cüz, muhdesat ve sökülemeyen teferruatlarının değerleri esas alınarak tapu sahibinin oluşan gerçek zararının saptanması gerekirken eksik inceleme ve araştırma sonucu verilen karar usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 15/06/2017 günü oy birliği ile karar verildi.