Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2017/41
Karar No: 2019/186
Karar Tarihi: 21.02.2019

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/41 Esas 2019/186 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2017/41 E.  ,  2019/186 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi



    Taraflar arasındaki “maddi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Konya 1. Sulh Hukuk Mahkemesince asıl davanın reddine ve birleşen davanın kabulüne dair verilen 11.11.2010 tarihli ve 2008/2153 E., 2010/1871 K. sayılı karar, birleşen davada davalı banka vekili tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 11.09.2012 tarihli ve 2011/5677 E., 2012/12993 K. sayılı kararı ile;
    “…Davacı vekili, müvekkilinin gıda mamulleri üzerine ticaret yaptığını, davalılardan ... tarafından keşide edilen 20.10.2008 tarihli 6.000,00 TL bedelli, davalı...... A.Ş. namına düzenlenmiş Garanti Bankası"na ait çekin son hamili olan ..."den alacağına karşılık ciro yolu ile devraldığını, diğer davalıların ciranta olduğunu, çekin bankaya ibrazı sırasında çekin tarihinde tahrifat olduğu belirtilerek bedelinin ödenmediğini, müvekkilinin alacağını tahsil edemediğini ileri sürerek 20.10.2008 tarihinden itibaren ticari reeskont faizi, %10 çek tazminatı ve %0,3 çek komisyonu ile birlikte 6.000,00 TL"nın davalılardan müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir.
    Davalı banka vekili, müvekkilinin çek borcundan kaynaklı herhangi bir yükümlülüğünün bulunmadığını, çek keşidecisinin yükümlü olduğunu, çek üzerinde tahrifat gerçekleşmiş olsa dahi tekrar tahsilinin mümkün olmadığını, bu durumun davacıya izah edilmesine rağmen çek aslının teslimden kaçınıldığını, dava konusu edilen çeke ilişkin suç duyurusunda bulunulduğunu, zira çekin bankadan çalınmış olabileceğini, çekin daha önce bankaya ibraz edilerek 22.10.2007 tarihinde tahsil edildiğini, davacının uğradığı zarar ile müvekkili banka arasında herhangi bir illiyet bağı bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
    Davalı ..., çekin vade tarihinin 20.10.2007 olmasına rağmen 2008 olarak tahrif edildiğini, çekin 22.10.2007 tarihinde tahsil edildiğini savunarak davanın reddini etmiştir.
    Davalı şirket vekili, çekin tahsil edilerek çek yaprağının bankaya teslim edildiğini, bedeli ödenen çek yaprağının çalınması nedeniyle müvekkilinin kusurunun bulunmadığını savunarak davanın reddini talep etmiştir.
    Mahkemece, Konya 3. Sulh Hukuk Mahkemesindeki ... ve banka aleyhine açılan dava dosyası birleştirilerek, dava konusu edilen ve keşidecisi ... olan diğer davalı...... Telekomünikasyon A.Ş. adına düzenlenen çekin lehtar tarafından süresinde bankaya ibraz edildiği ve ödendiği, bu nedenle keşideci ve lehtarın mevcut olayda herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığı, ancak tahsil edilen çekin davalı bankanın kusuru ile yeniden tedavüle çıktığı, keşide tarihi tahrif edilerek bir kısım davalılardan davacıya ulaştığı, bankanın objektif özen borcunun gereği olarak hafif kusurlarından dolayı sorumlu olduğu, çekin sadece keşide tarihinin tahrif edilmesi nedeniyle daha önce tahsil edildiğinin anlaşılmasının mümkün olmadığı, çekin hangi aşamada diğer davalıların ellerine geçtiği ve bankadan ne şekilde çıktığının belirlenemediği gerekçeleriyle davalı banka yönünden davanın kabulüne, 6.000,00 TL"nın 20.10.2008 tarihinden itibaren ticari faizi ile birlikte tahsiline, diğer davalılara ilişkin davanın reddine karar verilmiştir.
    Kararı, davalı banka vekili temyiz etmiştir.
    Dava, daha önce davalı muhatap bankaya ibraz edilerek tahsil edilen, ancak keşide tarihinde değişiklik yapılıp yeniden tedavüle konulan çeke dayalı alacak istemine ilişkindir. Dava konusu, keşidecisi davalı ... ve lehdarı davalı...... Telekomünikasyon A.Ş., keşide tarihi 20.10.2007 olan, 6.000,00 TL bedelli çekin 22.10.2007 tarihinde lehdar tarafından davalı bankanın Hasanpaşa Şubesi"ne ibraz edilerek çek bedelinin tahsil edildiği, akabinde, anlaşılamayan bir şekilde çekin davalı bankadan çıkarılıp keşide tarihinin 20.10.2008 olarak değiştirildiği uyuşmazlık konusu değildir. Davacı tarafın, bu çeki 04.10.2008 tarihinde mal sattığı ... isimli şahıstan devraldığını bildirdiği, nitekim çek incelendiğinde de ... tarafından davacıya ciro edildiği anlaşılmıştır.
    Somut olayda, daha önce tahsil edilen çekin, tekrar tedavüle konulması nedeniyle davalı bankanın kusurundan söz edilebilirse de; davacı tarafın öncelikle bu çeki ciro yoluyla devraldığı ve ticari ilişkisi bulunan kendi âkidi, davalı ... aleyhine dava açarak veya takipte bulunarak, alacağını bu şahıstan talep etmesi ve alacağını tahsil edememesi durumunda davalı banka aleyhine husumet yönelterek talepte bulunması gerekirken, yalnızca davalı bankanın kusurlu olduğu kabul edilerek, banka aleyhine açılan davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamış bozmayı gerektirmiştir…”
    gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.


    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Asıl ve birleşen dava; muhatap bankaya ibraz edilerek tahsil edilen ancak daha sonra muhatap bankanın elinden çıkarak keşide tarihinde değişiklik yapılıp yeniden tedavüle konulan çeke dayalı maddi tazminat istemine ilişkindir.
    Asıl ve birleşen davada davacı vekili; davalılardan ... tarafından keşide edilen 20.10.2008 tarihli 6.000,00TL bedelli, davalı...... Telekomünikasyon ve Dayanıklı Tüketim Mamulleri Pazarlama A.Ş. lehine düzenlenen ve davalı ..."na ait çekin müvekkili tarafından davalılardan ..."den alacağına karşılık ciro yolu ile devralındığını, diğer davalıların ciranta olduğunu, çekin bankaya ibrazı sırasında çek tarihinde tahrifat olduğundan bahisle davalı banka tarafından ödeme yapılmadığını, bu nedenle müvekkilinin alacağını tahsil edemediğini, dava konusu çekin davalı bankanın kusuru ile yeniden tedavüle çıktığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 20.10.2008 tarihinden itibaren ticari reeskont faizi, %10 çek tazminatı ve %0,3 çek komisyonu ile birlikte 6.000,00TL"nin ve 209,50TL ihtar masrafının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Asıl davada davalı ...; davaya konu çekin 22.10.2007 tarihinde davalı bankaca ödendiğini, çekin vade tarihinin 20.10.2007 olduğunu, ancak vade tarihinin 20.10.2008 olarak tahrif edildiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
    Asıl davada davalı...... Telekomünikasyon ve Dayanıklı Tüketim Mamulleri Pazarlama A.Ş. vekili; müvekkili lehine düzenlenen çekin 22.10.2007 tarihinde tahsil edilerek çek yaprağının bankaya teslim edildiğini, bedeli ödenen çek yaprağının bankadan çalınarak tekrar tedavüle konulmasında müvekkilinin kusurunun bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
    Birleşen davada Garanti Bankası A.Ş. vekili; müvekkilinin dava konusu çek nedeniyle herhangi bir yükümlülüğünün bulunmadığını, çekin daha önceden tahsil edildiğini, bu hususun davacıya açıklandığını, ancak davacı tarafın çek aslını teslimden kaçındığını, dava konusu edilen çeke ilişkin suç duyurusunda bulunulduğunu, müvekkilince davacıya çekin bankada kaybedildiğine dair bilgi verilmediğini, davacının uğradığı zarar ile müvekkili banka arasında herhangi bir illiyet bağının bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
    Diğer davalılar, usulüne uygun yapılan tebligata rağmen davaya cevap vermemiş, duruşmalara katılmamışlardır.
    Yerel mahkemece; dava konusu çekin lehtar tarafından süresinde bankaya ibraz edilmesi ile ödendiği, bu nedenle keşideci ve lehtarın mevcut olayda herhangi bir sorumluluklarının bulunmadığı, ancak tahsil edilen çekin davalı bankanın kusuru ile yeniden tedavüle çıktığı, keşide tarihi tahrif edilerek bir kısım davalılardan davacıya ulaştığı, bankanın objektif özen borcunun gereği olarak hafif kusurlarından bile sorumlu olduğu, çekin sadece keşide tarihinin tahrif edilmesi nedeniyle daha önce tahsil edildiğinin anlaşılmasının mümkün olmadığı, çekin hangi aşamada diğer davalıların ellerine geçtiği ve bankadan ne şekilde çıktığının belirlenemediği gerekçesiyle davalı banka yönünden davanın kabulü ile 6.000,00TL"nin 20.10.2008 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalı bankadan tahsiline, diğer davalılara ilişkin davanın reddine karar verilmiştir.
    Birleşen davada davalı banka vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
    Yerel mahkemece, önceki kararda dayanılan gerekçeler genişletilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
    Direnme kararı, birleşen davada davalı banka vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; birleşen davaya konu maddi tazminat için davacı tarafça öncelikle çeki ciro eden ve ticari ilişkisinin bulunduğu cirantadan tahsili yoluna gitmesi ve tahsil edemediği takdirde davalı banka aleyhine husumet yöneltilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
    Uyuşmazlığın çözümü için haksız fiilin unsurlarının ortaya konulmasında yarar bulunmaktadır. Zira birleşen davada davalı bankaya haksız fiil hükümleri gereğince husumet yöneltilmiştir.
    Bilindiği üzere, kusur sorumluluğu, bir kimsenin hukuka aykırı ve kusurlu bir davranışla sözleşme dışında diğer bir kimseye vermiş olduğu zararın giderilmesini düzenleyen sorumluluk türüdür. Bu sorumlulukta kusur, sorumluluğun kurucu unsuru olarak düzenlenmiştir (Eren, Fikret; Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2017, s. 594). Kusur sorumluluğunda bir zararı başkasına tazmin ettirmek, ancak zarar onun kusurlu bir fiilinden doğmuş ise mümkündür (Tandoğan, Haluk; Türk Mes’uliyet Hukuku, Ankara, 1967, s. 89). Kusur sorumluluğuna doktrin ve uygulamada eş anlamda olmak üzere “haksız fiil sorumluluğu” veya “sübjektif sorumluluk” da denilmektedir.
    Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (818 sayılı BK) 41/1. maddesi; “Gerek kasten gerek ihmal ve teseyyüp yahut tedbirsizlik ile haksız bir surette diğer kimseye bir zarar ika eden şahıs, o zararın tazminine mecburdur” hükmünü haizdir. Özel bir sorumluluk hükmüyle düzenlenmemiş bütün hâllerde bir kimse için haksız fiil sorumluluğunun söz konusu olması 818 sayılı BK’nın 41/1. maddesindeki şartların gerçekleşmesine bağlıdır. Buna göre haksız fiil sorumluluğunun kurucu unsurları fiil, zarar, uygun illiyet bağı ve hukuka aykırılıktır.
    Haksız fiil sorumluluğunun varlığından bahsedilebilmesi için mutlaka hukuka aykırı ve kusurlu davranışla uygun illiyet bağı içinde olan bir zararın doğması gerekir. Fiilin hukuka aykırı olmasına hatta davranışın kusurlu bulunmasına rağmen bir zarar meydana gelmemişse failin ceza sorumluluğu olsa bile haksız fiil sorumluluğundan bahsedilemeyecektir.
    Haksız fiil sorumluluğunu doğuran zarar, bir kimsenin mal varlığında rızası dışında meydana gelen azalmadır. Zarar, haksız fiil öncesi durum ile sonraki durumun mukayesesi sonucunda doğacak eksilme şeklindeki farktan ibarettir. Başka bir deyişle zarar, mal varlığının aktifinin azalmasından, yoksun kalınan kazançtan veya pasifin artmasından ileri gelebilir.
    Zararın belirlendiği tarihe kadar gerçekleşmiş olan zarara mevcut zarar denir. Zararın belirlendiği tarihe kadar henüz gerçekleşmemiş olan fakat başka bir maddi olgu eklenmeksizin olayın normal gelişimine uygun olarak gerçekleşmesi beklenen zarar ise müstakbel zarardır. Ayrıca henüz mevcut olmayan fakat riskli bir olgunun ilavesi ile gelecekte gerçekleşme ihtimali olan zarar ise muhtemel zarardır. Hukuk düzeni kural olarak mevcut zararın tazminini düzenlemiş, ancak bazı durumlarda, örneğin ölüm hâlinde destekten yoksun kalma zararı gibi müstakbel zararın tazminini de düzenlemiş bulunmaktadır. Buna karşılık muhtemel zararda ise riskli olgu gerçekleşmedikçe zararın tazmini mümkün değildir. Başka bir deyişle muhtemel zararın varlığı hâlinde hiçbir şekilde haksız fiil sorumluluğuna başvurulamayacaktır (Antalya, O. Gökhan; Borçlar Hukuku Genel Hükümler C. II, İstanbul, 2007, s. 105).
    Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; dava konusu, keşidecisi ... ve lehtarı...... Telekomünikasyon A.Ş. ve keşide tarihi 20.10.2007 olan, 6.000,00TL bedelli çekin 22.10.2007 tarihinde lehtar tarafından davalı bankanın Hasanpaşa Şubesi"ne ibraz edilerek çek bedelinin tahsil edildiği, ancak davalı banka tarafından çek bedelinin tahsil edildiğine dair çek üzerinde gerekli işlemlerin yapılmadığı, akabinde ise anlaşılamayan bir şekilde çekin davalı bankadan çıkartılarak keşide tarihinin 20.10.2008 olarak değiştirilip tekrar tedavüle konulduğu anlaşılmaktadır.
    Birleşen davada davacı vekili, davalı bankanın kendisine ibraz edilen ve karşılığı ödenen çek için gerekli işlemleri yapmaması ve çeki muhafaza edememesi nedeniyle keşide tarihinin değiştirilerek tekrar tedavüle sokulmasında kusurlu olduğunu ileri sürerek çek nedeniyle oluşan maddi zararının tazminini davalı bankadan talep etmekte olup, tahrif edilmiş çeke dayalı olarak bir talepte bulunmamaktadır. Bu hâliyle birleşen davada davalı bankaya karşı kusur sorumluluğuna dayalı olarak husumet yöneltildiği uyuşmazlık konusu değildir. Bu durumda her davanın açıldığı tarihteki duruma göre sonuçlandırılması gerektiği gözetildiğinde birleşen dava tarihi itibariyle davacının henüz bir zararı doğmamıştır. Zira davacı dava konusu çeki ciro yoluyla devraldığı ve ticari ilişkisi bulunduğu kendi âkidinden sözleşme ilişkisi çerçevesinde talep edebilme hakkına sahiptir.
    Bu itibarla daha önce tahsil edilen çekin, tekrar tedavüle konulması nedeniyle davalı bankanın kusurundan söz edilebilirse de; davacı tarafın öncelikle bu çeki ciro yoluyla devraldığı ve ticari ilişkisi bulunan kendi âkidi aleyhine dava açarak veya takipte bulunarak, alacağını bu şahıstan talep etmesi gerekmektedir. Buna karşılık alacağını tahsil edememesi durumunda ise davacının davalı bankanın kusuru nedeniyle mevcut bir zararının oluştuğunun kabulü gerekir. Bu hâliyle dava tarihi itibariyle davacının zararı muhtemel zarar niteliğinde olup, dava tarihi itibariyle mevcut bir zarar söz konusu olmadığından davalı bankanın haksız fiil sorumluluğundan söz edilemeyecektir. Başka deyişle davalı banka aleyhine açılan birleşen dava erken açılan dava niteliğindedir.
    Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında; davacının kendi âkidine karşı temel borç ilişkisine dayalı olarak dava hakkının varlığından söz edilerek dava tarihi itibariyle bankanın sorumlu olmadığı sonucuna varılamayacağı, davacının bankanın kusurlu davranışı ile çeke dayalı olarak alacağını tahsil etmesinin mümkün olmaması nedeniyle davacının zararının oluştuğu, bu nedenle direnme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş, Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
    Hâl böyle olunca; yerel mahkemece Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
    Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
    SONUÇ: Birleşen davada davalı banka vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3. maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, aynı Kanun’un 440/III-2 maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 21.02.2019 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.



    KARŞI OY

    Asıl ve birleşen davada davacı vekili keşidecisi davalılardan ... olup, diğer davalı...... Telekomünikasyon lehine düzenlenen 20.10.2008 tarihli 6.000TL bedelli çekin son hamili olan davalı ...’den alacağına karşılık ciro yolu ile devraldığını, diğer davalıların ciranta olduğunu, çeki bankaya ibraz ettiğinde, muhatap Garanti Bankası’nca çek arkasına “İşbu çek tarihinde tahrifat olduğundan hiçbir işlem yapılamamıştır.” şeklinde 30.10.2008 tarihli ibraz şerhinin yazılarak ödeme yapılmadığını, alacağını tahsil edememesi nedeniyle fazlaya ilişkin hakları saklı kalma kaydı ile 20.10.2008 tarihinden itibaren ticari reeskont faizi %10 çek teminatı ve %0,3 çek komisyonu ile birlikte 6.000TL’nin ve 209TL ihtar masrafının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Sözkonusu çekin 22.10.2007 tarihinde çek lehtarına bankaya ibraz ile ödendiği, çekin bankada muhafaza edilir iken çalındığı, çek arkasındaki lehtara atfen atılı bulunan imzanın sahte olduğu, 20.10.2008 çek keşide tarihindeki “8” rakamının öncesinde “7” olup, tahrif edilerek tedavüle sokulduğundan ilk ciranta ... aleyhinde nitelikli dolandırıcılık ve sahtecilikten Konya 2. Ağır Ceza Mahkemesinde iddianame ile dava açıldığı, dava sonunda suç konusu çekin 22.10.2007 tarihinde bankaya ibraz ile tedavül kabiliyetini ve çek niteliğini kaybettiğinden sanığın özel belgede sahtecilik suçundan cezalandırılmasına karar verildiği, kararın Yargıtay 15. Ceza Dairesince eksik inceleme nedeniyle bozulduğu görülmektedir.
    Mahkemece, davanın banka yönünden kabulüne karar verilmiş, kararın davalı banka vekilince temyizi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince “…daha önce tahsil edilen çekin tekrar tedavüle konulması nedeni ile davalı bankanın kusurundan söz edilebilir ise de; davacı tarafın öncelikle bu çeki ciro yolu ile devraldığı ve ticari ilişkisi bulunan kendi akidi, davalı ... aleyhine dava açarak veya takipte bulunarak alacağını bu şahıstan talep etmesi ve alacağını tahsil edememesi durumunda davalı banka aleyhine husumet yönelterek talepte bulunması gerekirken yalnızca davalı bankanın kusurlu olduğu kabul edilerek banka aleyhine açılan davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.” gerekçesi ile kararın bozulmasına karar verilmiş, mahkemece aynı gerekçeler ile direnme kararı verilmiş ve direnme kararının banka vekilince temyizi üzerine dosya Hukuk Genel Kurulu önüne gelmiştir.
    Davalı banka temyiz dilekçesinde bankanın, davacının zararı ile ilgili hiçbir kusurunun olmadığını, bankanın dolandırılmaya çalışıldığını, davacının tazmin talebini kendisine tahrif edilmiş çeki teslim eden ...’den talep edilmesi gerektiğini ileri sürmektedir.
    Yargıtay 11. Hukuk Dairesi bozma kararında bankanın somut olayda kusurunun olduğunu kabul etmiş olup, bu husus Özel Daire ile mahkeme arasında çekişmeli değildir. Uyuşmazlık konusu, davacının alacağını bankadan talep etmeden önce çeki kendisine ciro eden ve ticari ilişkisinin bulunduğu ...’den talep etmesinin gerekip gerekmediği noktasındadır.
    Davacının bankanın kusurlu davranışı ile çeke dayalı olarak alacağını tahsil etmesi mümkün olmadığından zarar oluşmuştur. Davacı cirantası davalı ... aleyhine temel borç ilişkisine dayalı olarak dava açma hakkının varlığından söz edilerek bankanın bu aşamada sorumlu bulunmadığı sonucuna varılamaz.
    6762 sayılı TTK’nın 724. maddesi “sahte veya tahrif edilmiş bir çekin ödenmiş olmasından doğan zarar muhataba ait olur” hükmü düzenlenmiştir. Bankanın kusurlu davranışı nedeniyle çek sahte konuma gelmiş çeki bu durumu bilmeyerek ciro ile alan davacının çeki tahsil edememesinden kaynaklanan zarardan muhatap banka sorumludur. Bankanın haksız fiil kurallarına göre sorumluluğu sözkonusudur.
    6762 sayılı TTK’nın 730. maddesinin göndermesi ile çekler hakkında da uygulanması gereken 660. maddesi ödeme için ilk defa ibraz edilen poliçedeki tahrifatta sorumluluğu düzenlemekte olup, çek daha önce lehterin muhatap bankaya ibrazı ve ödenmesi ile kambiyo ilişkisi hem çek alacaklısı hemde çekin borçluları yönünden sona erdiğinden ve çek niteliğini kaybettiğinden bu hükmün olayda uygulanma imkanı yoktur.
    Çek nitelikli bir havaledir. Çeki keşide eden kişi, banka ile yapmış olduğu çek sözleşmesi ile bankaya çek hesabından adına ödeme yetkisi vermiş olmaktadır. Çek muhataba bağlı ödeme aracıdır. Çekin dolaşıma çıkması ve kamunun güvenini kazanmasındaki esaslı unsur muhatap bankalardır. Çek bir ödeme aracıdır.
    6762 sayılı TTK’nın 645. maddesine göre kıymetli evrak öyle senetlerdir ki bunların içerdikleri hak, senetten ayrı olarak ileri sürülemediği gibi başkalarına da devredilemez. Hak senetten ayrı olarak talep edilemez. Çek ödeme amacı ile muhatap bankaya ibraz edilir. 6762 sayılı TTK 701 maddesine göre muhatap lehine ciro makbuz hükmündedir. Somut olayda davaya konu çekin önce bankaya ibraz edilip ödendiği, çekin bankada muhafazası gerekirken kendinden beklenen özen ve basireti göstermemesi nedeni ile çekin tekrar tedavüle çıkmasına sebep olduğu hususu çekişmesizdir. Davacı, bankanın özen yükümlülüğünü yerine getirmemesi nedeniyle uğranılan zararın tazminini istemektedir. Çek lehtar tarafından süresinde bankaya ibraz edilmiş ve karşılığı lehtara ödenmiştir. Ancak, ödenmiş çek bankanın özensiz davranışı nedeniyle tekrar tedavüle çıkmıştır. Bu durum çeki sahte hâle getirmiştir. Bu durumu bilmeyen davacı ile bu çeki ciro ile aldığı cirantaya bir kusur yüklenemez. Çeki alacağına karşılık ciro ile alan davacının alacağını çeki ibraz ederek tahsil edememesinden banka sorumlu olup, davanın kabulü kararı hukuka uygundur. Zararın tazmini için öncelikle temel borç ilişkisine dayalı olarak davacının kendi cirantasına başvurmasını haklı gösteren bir kanun hükmü bulunmamaktadır. Bu nedenlerle mahkemenin direnme kararının onanması görüşünde olduğumdan, sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi