14. Hukuk Dairesi 2014/15944 E. , 2016/1335 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 16.07.2013 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil, alacak istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen açılmamış sayılmasına kısmen reddine dair verilen 17.07.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, inanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil, ikinci kademede tazminat isteğine ilişkindir.
Davalı, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, alacak taleplerine ilişkin davanın açılmamış sayılmasına, tapu iptali ve tescil ile tazminat davasının reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
İnançlı işlemler, inananın teminat oluşturmak veya yönetilmek üzere mal varlığı kapsamındaki bir şey veya hakkını, inanılana devretmesi ve inanılanın da inanç anlaşmasındaki koşullara uygun olarak inanç konusu şeyi kullanmasını, amaç gerçekleştiğinde ise belirlenen şekilde inanana iade etmesini içeren işlemlerdir.
İnançlı bir işlem ile inanan, sahibi olduğu bir mülkiyet veya alacak hakkını inanılana kazandırıcı bir işlemle devretmekte ancak borçlandırıcı bir sözleşme ile de onu bazı yükümlülükler altına sokmaktadır.
İnançlı işlemin taraflarını, inanan ve inanılan oluşturur. Bir hakkı ya da nesneyi, güvendiği bir kişiye inançlı olarak devreden kimseye “inanan” adı verilir. Devredilen hak veya nesneyi, kendisine ait bir hak olarak kendi yararına, doğrudan doğruya ve dolaylı olarak kullanan kişiye de “inanılan” denir. İnananın, inanılana inançlı olarak kazandırdığı hak ya da nesne ise “inanç konusu şey” olarak nitelenir. İnançlı bir işlemde, kazandırıcı işlemin tarafları ile borç doğuran anlaşmanın tarafları aynıdır.
İnançlı işlemde inanılan, hakkını kullanırken kararlaştırılan koşullara uymayı, amaç gerçekleşince veya süre dolunca hak veya nesneyi tekrar inanana (veya onun gösterdiği üçüncü kişiye) devretmeyi yüklenmektedir. İnançlı işlem, kazandırmayı yapan kişiye yani inanana belirli şartlar gerçekleşince, kazandırmanın iadesini isteme hakkı sağlayan bir sözleşmedir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi istenebilir.
İnanç sözleşmesi, 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak, yazılı delille kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır.
Açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, taraflar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı tarafın elinden çıkmış (inanılan tarafından el ile yazılmış fakat imzalanmamış olan bir senet veya mektup, daktilo veya bilgisayarla yazılmış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan belge, usulüne uygun onanmamış parmak izli veya mühürlü senetler gibi) “delil başlangıcı” niteliğinde bir belge varsa 6100 sayılı HMK’nın 202. maddesi uyarınca inanç sözleşmesi “tanık” dahil her türlü delille ispat edilebilir.
Yazılı delil veya “delil başlangıcı” yoksa inanç sözleşmesinin ikrar (HMK m. 188) yemin (HMK m. 225 vd) gibi kesin delillerle de ispat edilmesi olanaklıdır. Davacının yemin deliline dayanması halinde mahkemenin davacıya bu hakkını hatırlatması gerekir.
Somut olayda; davacı birinci kademede tapu iptali ve tescil, mümkün olmadığı takdirde ikinci kademede tazminat isteminde bulunmuştur. Mahkemece, tapu iptali ve tescil talebi kabul edilmediği için tazminat isteminin incelenmesi gerekir.
Dava dilekçesinde dava değeri 1.000 TL olarak belirtilmiştir. Mahkemece, 26.02.2014 tarihli 4. celsede 1.372.000,00 TL üzerinden 23.434,00 TL nisbi harç yatırması için 2 haftalık kesin süre verilmiştir. Harcın süresinde yatırılmaması üzerine mahkemece, 30.04.2014 tarihli 5. celsede, alacak davasının 12.03.2014 tarihi itibariyle işlemden kaldırılmasına karar verilmiştir. 3 aylık yasal süre içinde yenilenmeyen alacak davasının, 12.06.2014 itibariyle açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
Davacı vekili, 29.01.2014 tarihli duruşmada, tazminat isteminin hangi alacaklardan oluştuğunu açıklamış ise de; usulüne uygun bir ıslah talebi bulunmamaktadır. Bu nedenle, tazminat istemi yönünden dava dilekçesinde belirtilen 1.000,00 TL esas alınmalıdır.
Yukarıda açıklanan hususlar doğrultusunda mahkemece, tazminat yönünden işin esasına girilerek bir değerlendirme yapılması gerekirken davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenlerle hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 03.02.2016 tarihinde oybirliği ile karar verildi.