
Esas No: 2013/21210
Karar No: 2014/6626
Karar Tarihi: 30.04.2014
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2013/21210 Esas 2014/6626 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : GEMLİK 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/05/2013
NUMARASI : 2010/874-2013/506
Taraflar arasında görülen alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin davalının malik sıfatıyla zilyed olduğu Kütahya merkez .. Beldesi .. mevkiinde bulunan 5.000 m2 alana sahip tarla vasfındaki taşınmazı 15.07.1991 tanzim tarihli harici satış sözleşmesine istinaden 16.000 Alman Markı karşılığında satın aldığını, davaya konu 16.000 Alman Markının müvekkili davacı tarafından davalı Ş. S.."e ödenmesine rağmen satışa konu taşınmazın davalı adına tapuda kayıtlı olmaması nedeniyle tapuda satış yapılamadığını, davalı adına tescil yapıldıktan sonra da davacı adına devrinin yapılmadığını, davalının dava dışı Ö.Y.."e satarak tapuda satış ve devir yaptığını, satış bedeli olarak davalıya ödenen 16.000 Alman Markı karşılığı tutarın da sözleşmede öngörülen faiz ve ferileriyle birlikte müvekkiline iade edilmediğini, davalının sebepsiz zenginleştiğini ileri sürerek, 15.07.1991 tarihli harici satış sözleşmesine istinaden davalı tarafa ödenen 16.000 Alman Markı karşılığı 24.212,00 TL"nin sözleşmede öngörülen faiz ve ferileri ile birlikte davalıdan alınarak davacı müvekkiline verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, satış sözleşmesinin sahte satış sözleşmesi olduğunu, anılan sözleşmedeki imzanın kendisine ait olmadığını, davacıya tarlanın tapuda satışını vermek için defalarca söylediğini, davacının toplulaştırma sırasındaki değerlendirme sonucunda tarlanın küçülmesinden kendisini sorumlu tuttuğunu ve tarlanın tapusunu almak istemediğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, "..taşınmazların bulunduğu köyde kadastro çalışmalarının ilana çıkarılarak kesinleştiği tarih 01/07/1992 toplulaştırma işlemi ise 2005 yılında olmuştur. Toplulaştırma yeniden tespit değil var olan arazilerin birleştirilmesi olduğundan tespit üzerine yapılan işlemdir. Bu nedenle, söz konusu köyde dava konusu taşınmaz hangisi olursa olsun bütün taşınmazlar yönünden davalı adına tespiti ve tapuya kaydından itibaren borç muaccel hale gelmiştir. Davaya konu taşınmazın Ş.. S.. adına tespit edildiği daha sonra davalının taşınmazları 3. kişilere sattığı anlaşılmaktadır. Tüm delillere göre zaman aşımı başlangıç tarihi bu nedenle mülkiyeti devretme borcu doğduğu Kadastronun kesinleştiği ve tapu kaydının davalı adına işlendiği tarihten itibaren başladığı gözönünde bulundurulduğunda eldeki davanın da 11/01/2010 tarihinde açıldığı dikkate alındığında kadastro tespitinin kesinleşmesi ve davalı adına tapuda tescilinden itibaren 10 yıllık genel zamanaşımı dolduğundan" gerekçesiyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Somut olayda, taraflar arasında imzalanan 15.07.1991 tarihli Tarla Satış Senedi bulunduğu, satışa konu tarlanın .... mevkii, kuzeyi çayır ve dere, güneyi İ. S.., doğusu A. B.., batısı H. B.. ve A. D., H. S.., A. Ç.. tarlalarıyla çevrili sulak tarla olduğunun belirtildiği, 5.000 m2 tarla karşılığı 16.000 Alman Markı karşılığı bedelin nakden Ş.. S.."e teslim edildiği, satıcı Ş.. S.."in kadastrodan tapusunu aldığında derhal alıcıya satış yapılacağının belirtildiği anlaşılmaktadır.
Her ne kadar; davalı 15.07.1991 tarihli sözleşmedeki imzanın kendisine ait olmadığını belirmiş ise de, 31.01.2013 tarihli Adli Tıp Raporu ile sözleşmedeki imzanın Ş.. S.."in eli ürünü olduğu tespit edilmiştir.
Dava konusu 15.07.1991 tarihli Tarla Satış Senedinde satışa konu olan tarlanın hangi tarla olduğu mahkemece belirlenmemiştir. Ancak sözleşmeye konu Köprüören Pireçayırı Mevkinde bulunan tarlaların da kadastro çalışmalarına dahil olduğu ve kadastro çalışmalarının 01.07.1992 tarihinde kesinleştiği, 3083 sayılı Yasaya göre toplulaştırma işleminin 06.12.2005 tarihinde yapıldığı anlaşılmaktadır.
Zamanaşımı süresinin ifanın imkansız hale geldiği tarihten itibaren dikkate alınması gerektiği, sözleşmeye konu tarlanın hangi tarla olduğunun tespiti yapılmadığından 3. kişiye satılıp satılmadığının dosya kapsamından anlaşılamadığı, ancak satışı yapılmış olsa dahi satış tarihinin toplulaştırma işlem tarihinden sonra olacağı dikkate alınarak, toplulaştırma işleminin yapıldığı 06.12.2005 tarihinde ifanın imkansız hale geldiğinin kabulü gerekmektedir.
TBK.nun 146.maddesinde (818 sayılı BK md.125) sözleşmeye dayanan alacakların, başka türlü hüküm mevcut olmadığı takdirde 10 yıllık zamanaşımına tabi olduğu hükme bağlanmıştır. Dava konusu ihtilafta uygulanacak zamanaşımı süresi, taraflar arasında sözleşme ilişkisi bulunması nedeniyle TBK"nun 146. maddesi gereğince 10 yıl olup, dava tarihine kadar geçen sürede, zamanaşımı süresi dolmamıştır.
Bu nedenle davanın esasına girilip, taraf delilleri toplanarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, mahkemece zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 30.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.