11. Hukuk Dairesi 2016/1930 E. , 2016/3383 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TÜKETİCİ MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada... Tüketici Mahkemesi’nce verilen 22/06/2015 tarih ve 2015/629-2015/633 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... Kalkan tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalı şirket nezdinde 25.02.2013 tarihli bir yıllık “Gelir Koruma Sigortası İşsizlik Teminatı” sigorta poliçesi yaptırdığını, müvekkilinin uzun yıllar çalıştığı işyerinden 31.10.2013 tarihinde işyeri kapanışı nedeniyle ayrılmak zorunda kaldığını, süresinde yapılan talebe rağmen davalı vekilinin poliçe uyarınca ödemesi gereken miktarı müvekkiline ödemediğini, bunun üzerine davalı aleyhine icra takibi başlatıldığını, davalının itirazı nedeniyle takibin durduğunu ileri sürerek, itirazın iptali ile takibin devamına, alacağın % 20"sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece, iddia ve dosya kapsamına göre; taraflar arasındaki ihtilafın davacının taraf olduğu işsizlik sigortası gereğince işsizlik tazminatından kaynaklandığı, davacının mesleki faaliyetini garanti altına almak amacıyla sigorta yaptırdığı, davacının mesleki amaçla hareket etmesi nedeniyle 6502 sayılı Kanun"un 3/k maddesi anlamında tüketici sıfatını haiz olmadığı, bu nedenle Türk Ticaret Kanunu"nun 4,5, 1401 ve devamı maddeleri gereğince davaya bakma görevinin, asliye ticaret mahkemesine ait olduğu gerekçesiyle, davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, gelir koruma sigortası poliçesine dayalı olarak işsizlik teminat bedelinin tahsili amacıyla başlatılan takibe vaki itirazın iptali davasıdır. Mahkemece, sigorta yaptırmaktaki amacının mesleki faaliyetini güvence altına almak olduğundan bahisle davacının tüketici sayılamayacağı, TTK"nın 4, 5 , 1401 ve devamı maddeleri uyarınca davaya bakma görevinin asliye ticaret mahkemesine ait olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir.
6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun"un 2. maddesinde Kanun"un kapsamının tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamalar olduğu açıklanmış, 3/1. maddesinde ise tüketici işlemi; “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder.” şeklinde tanımlanmıştır. Yasa koyucu bu hükümle tüketicinin taraf
olduğu sigorta sözleşmelerini tüketici işlemi olarak kabul etmiştir. Aynı Yasa"nın 73. maddesinde ise, anılan kanundan kaynaklanan uyuşmazlıkların tüketici mahkemesinin görevine girdiği düzenlenmiş, 83. maddesinde ise, taraflardan birinin tüketici olduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olmasının, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve anılan kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceği belirtilmiştir.
Somut olayda; her ne kadar davacının mesleki amaçlarla hareket ettiği, bu nedenle işlemin tüketici işlemi olarak kabul edilemeyeceği gerekçesiyle sonuca gidilmiş ise de; gelir koruma sigortası ile amaçlanan mesleki faaliyetin korunması olmayıp, gelirin korunmasıdır. Zira mesleki faaliyetin korunması amacıyla uygulanan mesleki sorumluluk sigortaları; mesleğin icrası sırasında özen yükümlülüğüne aykırı davaranışlar nedeniyle ortaya çıkan mali kayıplara teminat vermekte ve bu yolla sigortalının mesleki faaliyeti sırasında üçüncü kişilere verdiği zararların tazminini sağlamaktadır. Bu itibarla, mahkemece dava konusu sözleşmenin nitelendirmesi yapılırken, sözleşmenin sigortalının işsiz kalma rizikosu nedeniyle gelirden mahrumiyetini önlemeye yönelik bir sözleşme olduğu, bu haliyle sigortalının tüketici, yapılan işlemin de tüketici işlemi olduğu düşünülerek işin esasına girilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile usul ve yasaya aykırı kararın BOZULMASINA, 28/03/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.