Esas No: 2021/17414
Karar No: 2022/5983
Karar Tarihi: 20.04.2022
Yargıtay 6. Ceza Dairesi 2021/17414 Esas 2022/5983 Karar Sayılı İlamı
6. Ceza Dairesi 2021/17414 E. , 2022/5983 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SUÇ : Nitelikli yağma
HÜKÜM : İstinaf başvurusunun esastan reddi
Bölge Adliye Mahkemesince kurulan hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
I-Sanık ... hakkında 20.05.2015 ve 30.06.2016 tarihli eylemler nedeniyle kurulan hükümler ile sanık ... ... hakkında 30.06.2016 tarihli eylem nedeniyle kurulan hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
5271 sayılı CMK'nın “Temyiz nedeni" başlıklı 288. maddesi uyarınca;
(1 )Temyiz, ancak hükmün hukuka aykırı olması nedenine dayanır.
(2) Bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması hukuka aykırılıktır."
Aynı Kanun’un “Hukuka kesin aykırılık hâlleri” başlıklı 289. maddesi uyarınca;
(1) Temyiz dilekçesi veya beyanında gösterilmiş olmasa da aşağıda yazılı hâllerde hukuka kesin aykırılık var sayılır:
a) Mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkül etmemiş olması.
b) Hâkimlik görevini yapmaktan kanun gereğince yasaklanmış hâkimin hükme katılması.
c) Geçerli şüphe nedeniyle hakkında ret istemi öne sürülmüş olup da bu istem kabul olunduğu hâlde hâkimin hükme katılması veya bu istemin kanuna aykırı olarak reddedilip hâkimin hükme katılması.
d) Mahkemenin kanuna aykırı olarak davaya bakmaya kendini görevli veya yetkili görmesi.
e) Cumhuriyet savcısı veya duruşmada kanunen mutlaka hazır bulunması gereken diğer kişilerin yokluğunda duruşma yapılması.
f) Duruşmalı olarak verilen hükümde açıklık kuralının ihlâl edilmesi.
g) Hükmün 230 uncu madde gereğince gerekçeyi içermemesi.
h) Hüküm için önemli olan hususlarda mahkeme kararı ile savunma hakkının sınırlandırılmış olması.
i) Hükmün hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delile dayanması.
Temyiz başvurusunun içeriği" başlıklı 294. maddesi uyarınca;
(l)Temyiz eden, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorundadır.
(2) Temyiz sebebi ancak hükmün hukuki yönüne ilişkin olabilir."
Temyiz isteminin reddi" başlıklı 298. maddesi uyarınca;
Yargıtay, süresinde temyiz başvurusunda bulunulmadığını, hükmün temyiz edilemez olduğunu, temyiz edenin buna hakkı olmadığını ya da temyiz dilekçesinin temyiz sebeplerini içermediğini saptarsa, temyiz istemini reddeder.
Nihayet “Temyiz isteminin esastan reddi veya hükmün bozulması" başlıklı 302. maddesi uyarınca;
(1) Bölge adliye mahkemesinin temyiz olunan hükmünün Yargıtayca hukuka uygun bulunması hâlinde temyiz isteminin esastan reddine karar verilir.
(2) Yargıtay, temyiz edilen hükmü, temyiz başvurusunda gösterilen, hükmü etkileyecek nitelikteki hukuka aykırılıklar nedeniyle bozar. Bozma sebepleri ilâmda ayrı ayrı gösterilir.
(3) Hüküm, temyiz dilekçesinde gösterilen sebeplerle bozulduğunda, dilekçede açıklanmış olmasa bile saptanan bütün diğer hukuka aykırılık hâlleri de ilâmda gösterilir.
(4) Hükmün bozulmasına neden olan hukuka aykırılık, bu hükme esas olarak saptanan işlemlerden kaynaklanmış ise, bunlar da aynı zamanda bozulur.
(5) 289 uncu madde hükümleri saklıdır.
Yukarıda özetlenen mevzuat hükümleri uyarınca, istinaf sonrası temyiz incelemesi sebebe bağlı olup hukuksal denetimle sınırlıdır. Temyizde kural olarak maddi vaka denetimi, diğer bir ifadeyle sübut denetimi yapılamaz.
Dairemize göre, ilk derece mahkemesi ve son tahlilde istinaf mahkemesinin maddi vaka konusundaki kabulü akla, mantığa, ilme ve fenne aykırı ise bu durumda istisnaen maddi vaka yani sübut konusuna girilebilir.
Bir örnekle açıklamak gerekirse; ilk derece mahkemesi ve istinaf, sanığın mağdurun kendisine “hödük” demesine kızarak ona karşı kasten yaralama suçunu işlediğini kabul etmiş, bu sebeple sanık hakkında haksız tahrik altında kasten nitelikli yaralama suçundan verilen cezada indirim yapılmış ve katılan da “Ben ... hödük demedim. O nedenle haksız tahrik indirimi yapılmamalıydı" biçiminde bir gerekçeyle hükmü temyiz olsun. İlk derece ve istinaf mahkemesince hödük denildiğinin kabul edilmesi konusunun irdelenmesi bir maddi vaka denetimi yani sübut denetimi olup, kural olarak temyiz denetiminde bu konuya girilmemelidir.
Ancak; “hödük” kelimesinin ne manaya geldiği, bu sözün haksız fiil teşkil edip etmediği, somut olayda tahrik hükümlerinin nasıl yorumlanıp, uygulandığı hususlarının denetlenmesi ise; hukuksal denetimdir ve temyizde yapılması gereken de budur.
Mağdur temyiz dilekçesinde, "... doğuştan sağır dilsizim, bu sebeple hödük demem mümkün değil deyip, dilekçe ekinde de buna dair sağlık kurulu raporu ibraz etmiş ise, bu kabul; akla, mantığa, ilme ve fenne aykırı olacağından artık vaka denetimi yapılabileceği düşüncesindeyiz.
Nitekim bu düşüncelerden hareketle Yargıtay 13. Ceza Dairesi 24.05.2018 günlü, 2017/5297 esas ve 2018/8102 sayılı kararıyla, sanık müdafiinin müvekkili hakkında 5237 sayılı TCK'nın 143. maddesinin uygulanmaması gerektiğini temyiz nedeni yaptığı olayda, ilk derece mahkemesi ve istinaf ceza dairesinin 27.01.2015 günü, suçun işlendiği saat dilimi olarak kabul ettiği 18.30-21.00 saatleri arasının değil de gündüz sayılabilecek başka bir saatin suç saati olarak kabul edilip edilmemesini, yani suç saatine ilişkin sübut konusunu denetlemenin bir maddi vaka denetimi olacağını, temyiz denetiminde bunun yapılamayacağını, suçun işlendiği kabul edilen saatin TCK'nın 6/1-e. maddesi uyarınca gece vakti olup olmadığı, buna bağlı olarak aynı Kanun'un 143. maddesinin somut olayda uygulanması gerekip gerekmediği, gerekiyorsa doğru uygulanıp uygulanmadığının denetlenmesinin ise, hukuksal denetim olduğunu, hukuksal denetimle sınırlı inceleme sonunda, somut olayda, suç saati alarak kabul edilen saatin gece vakti olduğunu ve uygulamanın hukuka uygun olarak yapıldığını tespit ederek temyiz isteminin esastan reddiyle hükmün onanmasına karar vermiştir.
İstinaf sonrası temyizde önemli olan diğer bir konuda, temyiz incelemesinin sebebe bağlı ve sebeple sınırlı olarak yapılmasıdır.
CMK'nın 298. maddesi uyarınca, temyiz istemi sebep içermiyorsa reddi gerekir.
Ancak, CMK'nın 289. maddesinin âmir hükmü uyarınca temyiz dilekçesinde bu maddedeki sebeplere dayanılmasa da, temyiz incelemesi sebebi yapılan husus incelenirken 289. maddede tadadi olarak sayılan hukuka kesin aykırılık hallerinin tespit edilmesi hâlinde hükmün (varsa diğer sebeplere ilâveten) bu sebeple(de) bozulması gerekir.
Dairemiz, 5271 sayılı CMK'nın 302/3. maddesi uyarınca, temyiz dilekçesi ve beyanında gösterilen sebep yerinde ise, diğer bir ifadeyle ileri sürülen hukuka aykırılığı varit kabul ettiği taktirde hükmü bu yönden bozmakta, varsa ileri sürülmeyen bütün diğer hukuka aykırılık hâllerini de kararında göstermektedir.
Burada son olarak açıklamak gerekirse;
Hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delilin hükme dayanak yapılması nedeniyle hüküm temyiz edilmiş veya başka bir sebepten temyiz edilmiş olmakla birlikte bu husus temyiz incelemesi sonucu tespit edilmiş ise, CMK'nın 289/1-i maddesi uyarınca hükmün bozulması gerekir. Burada kalan delillere göre, sübutun yeniden değerlendirilmesi gerektiği şeklinde bir bozma, mevzuatımıza uygun tam bir hukuksal denetimdir. Ancak bunu yapmak yerine, kalan delillerin de mahkûmiyete yeteceğini değerlendirip temyiz istemini esastan reddetmek ya da kalan delillere göre beraat kararı vermek gerekir diyerek hükmü bozmak ya da 303/1-a maddesine göre düzelterek onamak tam bir vaka denetimidir.
Bu izahattan sonra somut olaya gelecek olursak:
... Cumhuriyet Başsavcılığının 15.07.2016 günlü ve 2016/15670 esas sayılı iddianamesiyle özetle, sanıkların 2015 yılı Mayıs ayı içerisinde önceden anlaşıp müştekiyi korkutarak tehditle 14.000 TL parasını aldıkları, 2016 yılı Haziran ayı içerisinde de yine müştekiyi korkutmak suretiyle ondan 11.000 TL para almaya çalıştıkları ancak müştekinin bu parayı vermeyip şikayette bulunduğu ve ikinci eylemin teşebbüs aşamasında kaldığından bahisle, sanıkların 5237 sayılı TCK'nın 149/1-c, 149/1-c, 35/2. maddeleri uyarınca nitelikli yağma ve nitelikli yağmaya teşebbüs suçundan cezalandırılmaları iddiasıyla iş bu kamu davası açılmıştır.
İlk derece mahkemesinin 07.03.2017 günlü kararıyla, sanıkların 2015 yılındaki eylemlerinden dolayı TCK'nın 149/1-c, 53. 58 (tekerrür hükmü sanık ... hk.) maddeleri uyarınca ayrı ayrı 8 yıl 4 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına, 30.06.2016 tarihli eylemlerinden dolayı ise; TCK'nın 149/1-c, 35/2, 62, 53, ve 58 (tekerrür hükmü sanık ... hk.) maddeleri uyarınca ayrı ayrı 4 yıl 7 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına karar verilmiş, bu karar sanıklar müdafiileri tarafından ve süresinde temyiz edildiği dosya içeriğinden anlaşılmıştır.
Ayrıca sanık müdafîilerinin temyiz dilekçelerinin hukuki sebep içerdiği değerlendirilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, müştekinin ifadelerine göre ve özetle, sanık ... ...'ın müştekiden tehditle 25.000 TL para istediği, bu paranın 14.000 TL'sini 20/05/2015 tarihinde gasp ettikten yaklaşık bir yıl sonra (30/06/2016 tarihinde) kalan 11.000 TL'yi aynı şekilde tehditle almaya teşebbüs ettiğinden, özgüleme nedeniyle sanık hakkında tek bir yağma suçundan ceza verilmesi yerine iki ayrı yağma suçundan mahkumiyet hükmü kurulması ve sanık ... ...'ın 04/03/2015-14/08/2015 tarihleri arasında ... E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda başka bir suçtan tutuklu olduğu anlaşıldığı halde, sanığın 20/05/2015 tarihinde işlenen yağma suçundan beraati yerine mahkumiyetine karar verilmesi dolayısıyla kararın bozulması,
Sanık ...'ın abisi olan diğer sanık ...'in 30/06/2016 tarihinde işlediği yağmaya teşebbüs fiiline müşterek fail olarak katılma hususu sübuta erdiğinden bu suçtan verilen mahkumiyet hükmünün ise onanması gerektiği görüşündedir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ile Dairemiz arasında oluşan ve çözümlenmesi gereken ilk uyuşmazlık; sanık ...'in eylemlerinin “özgüleme nedeniyle" tek bir yağma suçu olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
10/05/2015-19/05/2015 tarihleri arasında kendisini "..." olarak tanıtan sanık ...'in mağduru defalarca arayarak "Ben ...'ım, annen ... bana bir şahıs vurdurttu, ben annen ... ile 50 bin TL'ye anlaşarak bu işi yaptım bu paranın 25 bin TL'sini annen bana verdi, geri kalan 25 bin TL alacağımı alamadan annen vefat etti, kalan 25 bin TL'yi ben senden gerek vurarak, gerek keserek her şekilde alırım" şeklinde özetlenebilecek sözlerle mağduru tehdit ettiği, mağdurun 20/05/2015 tarihinde bu kişiye 14.000 TL'yi vermek zorunda kaldığı,
27/06/2016 ve 28/06/2016 tarihlerinde ise, sanık ...'in adına kayıtlı ... nolu telefon hattından mağduru tekrar arayıp tehditlerine devam ederek ona "bana 11.000 TL daha borçlusun, onu da istiyorum, getirmezsen peşine düşerim, seni yaralarım ya da öldürürüm, bu şekilde o parayı senden alırım" diyerek onu tehdit ettiği ve tehdit içerikli mesaj çektiği,
Aynı şekilde sanık ...'ın da 30/06/2016 günü saat 12.43 sıralarında kullandığı ... nolu hattan mağduru arayıp onu tehdit etmek suretiyle parayı istediği, mağdurun biraz zaman verin, sana o parayı getireceğim diyerek zaman kazanmaya çalıştığı ve ... Cumhuriyet Başsavcılığına olayla ilgili olarak şikayette bulunduğu, bunun üzerine polisin tertibat alarak paraları almaya gelen sanıklardan ...'i 30/06/2016 tarihinde saat 23:50'de yakaladığı, ...'ın ise olay yerinden kaçtığı, mağdurun iddiaları, tanık beyanı, olay yeri inceleme ve yakalama tutanakları, HTS kayıtları, sanık ...'in ikrarı ve sanık ...'ın ikinci olaya katıldığına dair tevilli ikrarı ile tüm dosya kapsamından anlaşılmaktadır.
Ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun, Dairemizce de benimsenen 20/05/2014 tarihli 2014/6-617 esas ve 2014/271 sayılı kararında açıklandığı ve Yargıtay'ın müstekâr uygulamalarında da belirtildiği üzere, sanık ya da sanıkların iradelerinin baştan itibaren mağdur ya da mağdurlardan belirli bir miktar parayı almaya özgülenmesi durumunda, değişik zamanlarda birden fazla fiil işlenmiş olsa ya da birden fazla mağdura karşı işlense bile, sanık ya da sanıkların eylemlerinin tek bir nitelikli yağma suçunu oluşturduğunun kabulü gerekir. Diğer bir ifadeyle sözü edilen içtihat uyarınca, belli bir miktara özgüleme varsa her biri müstakil yağma suçunu teşkil eden fiiller farklı zamanlarda işlenmiş olsa ve/veya birden fazla mağdura(örneğin iş ortağı, kardeş gibi) karşı işlenmiş olsa bile, fail ya da faillerin tek bir yağma suçundan sorumlu tutulması gerekecektir.
Bilindiği üzere, 5237 sayılı TCK'nın 43. maddesinin birinci fıkrasında zincirleme suç, ikinci fıkrasında ise, aynı neviden fikri içtima düzenlemelerine yer verilmiştir. Son fıkrasında da, gerçek içtima kuralına dair bu istisnai düzenlemelerin, yani zincirleme suç ve aynı neviden fikri içtima hükümlerinin kasten öldürme, kasten yaralama, işkence ve yağma suçlarında uygulanamayacağı belirtilmiştir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun yukarıda sözü edilen içtihadına konu olayda: ilk derece mahkemesince, sanık tarafından 21 gün arayla gerçekleştirilen iki ayrı yağma fiilinden dolayı, iki kez nitelikli yağma suçundan mahkûmiyetine karar verilmiş olup, suç ve cezada orantılılık ile hakkaniyet ilkeleri uyarınca, ağır ve orantısız cezalara hükmedilmesinin önüne geçilmek istenmiş ve özgüleme nedeniyle tek bir nitelikli yağma suçundan mahkûmiyete hükmedilmesiyle yetinilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. Böylelikle, yağma suçlarında özgüleme halinde “hukuki anlamda fiilin tekliği" kavramı ve kapsamı daha geniş yorumlanmıştır.
Bu açıklamalardan sonra somut olayda, sanık ...'in mağdurdan tehditle 14.000 TL'sı aldıktan 1 yıl 1 ay 10 gün gibi oldukça uzun bir süre geçtikten sonra ikinci fiili işlemesi, diğer bir ifadeyle mağdurdan tehditle 11.000 TL daha almaya teşebbüs etmesi nedeniyle, özgülemeden ve tek bir yağma suçunun işlendiğinden bahsedilemiyeceğinden ve yağma kastının yenilendiği kabul edildiğinden, sanık hakkında tek bir yağma suçundan ceza verilmesi gerektiğine ilişkin tebliğnamedeki bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.
Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hâkimler Kurulunun takdirine göre sanıklar müdafiilerinin temyiz itirazları yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan sanık ...’in nitelikli yağma ve nitelikli yağmaya teşebbüs suçları ile sanık ...'ın nitelikli yağmaya teşebbbüs suçundan verilen mahkûmiyet hükümlerinin tebliğnameye aykırı olarak ONANMASINA,
II-Sanık ... hakkında 20.05.2015 tarihli eylem nedeniyle kurulan hükme yönelik temyiz itirazının incelenmesine gelince;
Kararımızın "I-" no.'lu bölümünde belirtildiği üzere, istinaf sonrası temyiz denetimi kural olarak, sebebe bağlı ve hukuki denetimle sınırlı olarak yapılır.
Ancak. Dairemize göre; ilme, fenne, akla ve mantığa aykırı bir kabul varsa sübut denetimi, diğer bir ifadeyle vaka denetimi de yapılabilir.
Bu kapsamda somut olay değerlendirildiğinde;
İlk derece mahkemesi tarafından, mağdurun "kendisini telefonla tehdit edip para isteyenin ismini ‘...' olarak tanıttığı...", 20/05/2015 günü tehditlere boyun eğerek 14.000 TL'sını alan sanıklar ... ve ... ile tanımadığı 3. bir kişiye verdiği..." ve benzeri beyanları ile bu beyanı doğrulayan eniştesi tanık ...'in anlatımlarına itibar ederek sanık ...'ın da 20/05/2015 tarihinde işlenen nitelikli yağma suçunun sübuta erdiği kabul edilmiş ve Bölge Adliye Mahkemesince sanık müdafiinin istinaf başvurusu reddedilmiş ise de;
Sanık ..., yargılamanın bütün aşamalarında, birinci yağma suçunun işlendiği tarihlerde başka bir suçtan tutuklu olarak cezaevinde olduğunu savunmuş, bu savunma. E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunun cevabi yazısı ve UYAP kayıtlarıyla doğrulanmıştır.
Üstelik sanık ...'in; kendisini ... olarak tanıtıp, 10/05/2015 ilâ 19/05/2015 arasında mağdurun telefonu aramak suretiyle gerçekleştirilen tehdit telefonlarını, kardeşi ...'ın kullandığı telefondan yaptığı yönünde ikrar içeren beyanları da mevcuttur.
Bir kimse aynı anda iki yerde birden olamayacağından, 10/05/2015 ilâ 19/05/2015 tarihlerinde gerçekleştirilen telefon aramalarını sanık ...'ın yaptığı sabit addedilemeyeceği gibi, 20/05/2015 tarihinde mağdurdan tehditle parayı alan üç kişiden birinin sanık ... olduğu hususunun sübuta erdiği de kabul edilemez.
Açıklanan nedenlerle,
UYAP kayıtlarından, sanık ......'ın 04/03/2015-14/08/2015 tarihleri arasında ... E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda başka bir suçtan tutuklu olduğu anlaşıldığı halde, atılı suçtan beraati yerine, sanığın 20/05/2015 tarihinde işlenen nitelikli yağma suçuna katıldığının kabul edilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazı bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle 5271 sayılı CMK'nın 302/2. maddesi uyarınca tebliğnameye uygun olarak BOZULMASINA, dosyanın gereğinin ifası için ... 5. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmesine, 20/04/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.