17. Hukuk Dairesi 2015/14440 E. , 2018/7469 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki maddi tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili; 17/12/2003 günü davalıların işleteni ve sürücüsü olduğu araç ile davacının yolcu olduğu aracın karıştığı çift taraflı kaza sonucu davacının yaralandığını belirterek fazlaya ilişkin hakları kalmak kaydıyla maruz kalınan cismani zarar nedeniyle çalışmaya muktedir olmamasından ve ileride iktisaden maruz kalacağı mahrumiyetten dolayı 7.000,00 TL ve masraflardan dolayı da 1.000,00 TL olmak üzere toplam 8.000,00 TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren yasal faiziyle davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili; 22/09/2014 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 31.813,30 TL"ye yükseltmiştir.
Davalılar vekili; davalı ..."ın kazanın oluşumunda kusurunun olmadığını, davacının olay sırasında emniyet kemeri takmamakla müterafik kusurlu olduğunu, davacının devlet memuru olduğunu ve hiçbir şekilde işten kalma zararı olmadığını, maluliyetinin bulunmadığını, yapılan tedavi giderlerinin tamamını SGK"dan karşıladığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre davanın kısmen kabulü ile 20.394,85 TL"nin olay tarihi olan 17.12.2003 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılar ... ve ..."dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiş; hüküm davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, özellikle oluşa uygun olarak düzenlenen uzman bilirkişi raporunda belirtilen kusur oranının, maluliyet oranının ve maddi tazminata ilişkin hesaplamanın hükme esas alınmasında bir usulsüzlük bulunmamasına göre, davalılar vekilinin aşağıdaki bendin dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava, trafik kazası sonucu oluşan cismani zarar nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir.
818 sayılı BK.nun 41. maddesinde haksız fiil tanımlanmış, 60. maddesinde de haksız fiilden zarar görenin bundan kaynaklanan zararın tazmini istemi ile açacağı davaların, zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren 1 yıl ve herhalde haksız fiil tarihinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi bulunduğu belirtilmiştir.
Buna karşılık, 2918 sayılı KTK.nun 109/1.maddesinde "Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar." hükmüne, yine aynı kanunun 109/2 maddesinde ise, "dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise, bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir." hükmüne yer verilmiştir.
2918 sayılı Kanunun anılan madde hükmünde, gözden kaçırılmaması gereken husus, ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin, tazminat talebi ile açılacak davalar için de geçerli olabilmesinin, sadece eylemin Ceza Kanununa göre suç sayılması koşuluna bağlanmış bulunmasıdır. Bu düzenlemenin iki ayrı sonucu bulunmaktadır. Söz konusu
yasa hükmü, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece eylemin aynı zamanda bir suç oluşturmasını yeterli görmekte; bunun dışında, fail hakkında mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı, hatta böyle bir ceza davasının açılması ya da zarar görenin o davada tazminat yönünden bir talepte bulunmuş olması koşulu aranmamaktadır. Dahası, söz konusu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından sürücü ve diğer sorumlulular (örneğin işleten) arasında bir ayrım da yapılmamış, böylece kuralın bunların tümü için geçerli olduğu, hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür. (HGK"nın 10.10.2001 gün 2001/19-652-705 ve HGK"nın 16.04.2008 gün, 2008/4-326-325 sayılı kararları ile uzamış ceza zamanaşımı benimsenmiştir.
Somut olayda; davaya konu trafik kazası 17.12.2003 tarihinde gerçekleşmiştir. Yolcu olan davacının %5,2 maluliyetinin bulunduğu olayda ceza zamanaşımı süresi 765 Sayılı TCK"nın 459/3. ve 102/4. maddelerine göre 5 yıldır. Olayda gelişen durum bulunmayıp, dosya kapsamında alınan hesap bilirkişi raporu uyarınca davacı vekili tarafından 22.09.2014 tarihinde ıslah edilmiş, davalılar vekilleri tarafından süresi içerisinde ıslah zamanaşımı itirazında bulunulmuştur. 5 yıllık ceza zamanaşımı süresinin dolmuş olmasına göre, dava ıslah zamanaşımına uğramış olmaktadır. O halde mahkemece davada ıslah edilen kısım yönünden davalılar vekillerinin ıslah zamanaşımı itirazının kabulüne karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalılar lehine BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalılara geri verilmesine 06/09/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.