11. Ceza Dairesi 2016/10673 E. , 2017/8613 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği, nitelikli dolandırıcılık
HÜKÜM : Sanık ... hakkında sahtecilik suçundan; düşme, mahkumiyet
Nitelikli dolandırıcılık suçundan; beraat, mahkumiyet, düşme
Sanık ... hakkında sahtecilik suçundan; düşme, mahkumiyet
Nitelikli dolandırıcılık suçundan; beraat, mahkumiyet, düşme
Sanık ... hakkında nitelikli dolandırıcılık suçundan; düşme, mahkumiyet
Sanık ... hakkında sahtecilik suçundan; düşme, mahkumiyet, beraat
Nitelikli dolandırıcılık suçundan; beraat
Hükmolunan cezaların türü ve süresine göre sanıklar müdafiinin duruşmalı inceleme isteminin koşulları bulunmadığından, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK"nın 318. maddesi uyarınca reddine oybirliğiyle karar verildikten sonra gereği görüşüldü:
Sanık ... hakkında, ..."ın 2004, 2005 tarihli DGD başvurusuna konu sahte belgeleri imzalamak suretiyle nitelikli dolandırıcılık suçundan 17.05.2011 tarihli, 2011/2735 esas sayılı iddianame ile açılan ve Erzurum 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2011/107 esas, 2011/145 sayılı karar ile ana dosya ile birleşen dosyada, 06.12.2011 tarihli bozma öncesi kararda eylemlerin mükerrer olduğundan bahisle verilen red kararına yönelik katılan vekilinin aleyhe temyizi nedeniyle Dairemizin 04.02.2014 tarihli ilamı ile kararın bozulduğu, bozma ilamına da uyulduğu halde, sanık ... üzerine atılı suçtan bir karar verilmediği görülmekle, mahallinde bir karar verilmesi mümkün görülmüştür.
I-Sanık ... hakkında 2005, 2006, 2007 yıllarında nitelikli dolandırıcılık, sanık ... hakkında 2005 yılında nitelikli dolandırıcılık suçlarından verilen mahkumiyet kararlarına yönelik sanıklar müdafiinin; sanık ..."ın, ..."ın eylemlerine iştirak iddiası ile 2004, 2005, 2006, 2007 yıllarında, sanık ..."ın 2004, 2005 yıllarında ..."ın eylemlerine iştirak suretiyle nitelikli dolandırıcılık suçlarından haklarında verilen beraat kararlarına ve sanıklar ......, ... haklarında 2004 yılında nitelikli dolandırıcılık suçundan verilen düşme kararlarına yönelik katılan vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Bozma kararına uyularak yapılan yargılamada, sanık ... hakkında 2005, 2006, 2007 yıllarında nitelikli dolandırıcılık, sanık ... hakkında 2005 yılında nitelikli dolandırıcılık suçlarından toplanan deliller karar yerinde incelenip, yüklenen suçun sübutu kabul, soruşturma ve kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin, cezayı azaltıcı sebebin nitelik ve derecesi takdir kılınmış, savunmaları inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümlerde bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan ve sanık ..."ın ..."ın eylemlerine iştirak iddiası ile 2004, 2005, 2006, 2007 yıllarında, sanık ..."ın 2004, 2005 yıllarında nitelikli dolandırıcılık suçları yönünden, yüklenen suçun sanıklar tarafından işlendiğinin sabit olmadığı, dosya içeriğine uygun şekilde gerekçeleri gösterilerek mahkemece kabul ve takdir kılınmış olduğundan; ..., ..., ... haklarında 2004 yılında nitelikli dolandırıcılık suçu bakımından ise, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 7. ve 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 9. maddeleri hükümleri karşısında, sanıklara yüklenen suçun yasada gerektirdiği cezasının türü ve üst sınırına göre, suç tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan ve sanıklar lehine olan 765 Sayılı TCK"nın 102/4, 104/2. maddelerinde öngörülen zamanaşımı, suç tarihinden hüküm tarihine kadar gerçekleştiğinden kamu davasının düşürüldüğü, gerekçeleri gösterilerek mahkemece kabul ve takdir kılınmış olduğundan, sanıklar müdafii ve katılan vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin istem gibi ONANMASINA, oybirliği ile,
II-Sanık ... hakkında, ...l"ın 2005, 2006, 2007 yıllarında nitelikli dolandırıcılık eylemlerine iştirak etmek suçundan verilen hükme yönelik sanık müdafiinin temyiz itirazlarının incelenmesinde ise;
Bozmaya uyularak yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre sanık müdafiinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Sanık hakkında nitelikli dolandırıcılık suçundan kurulan 06.12.2011 tarih, 2011/58 esas, 2011/244 karar sayılı neticeten 3 yıl 1 ay 15 gün hapis ve 1.660,00TL. adli para cezasına ilşkin mahkumiyet hükmüne yönelik aleyhe temyiz bulunmadığı ve sanık hakkında hükmedilen önceki hapis ve para cezasının kazanılmış hak teşkil ettiği gözetilmeden, sadece hapis cezası yönünden kazanılmış hakkı dikkate alınarak fazla para cezası tayin edilmesi,
Yasaya aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK"nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA; ancak yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu hususun 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan sanık hakkında “nitelikli dolandırıcılık” suçundan kurulan hüküm fıkrasına "CMUK"nın 326/son maddesi uyarınca sanığın kazanılmış hakkı gözetilerek sonuç itibarıyla 3 yıl 1 ay 15 gün hapis ve 1.660,00 TL. adli para cezasıyla cezalandırılmasına" cümlesi eklenmek suretiyle, sair yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, oybirliği ile,
III-Sanık ... hakkında, 2002 ve 2003 yıllarında, sanıklar ... ve ...ın eylemlerine iştirak suretiyle nitelikli dolandırıcılık suçlarından verilen beraat hükümlerine yönelik katılan vekilinin temyiz itirazlarının incelemesine gelince;
5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 7 ve 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 9. maddeleri hükümleri uyarınca; sanığa yüklenen suçun yasada gerektirdiği cezasının türü ve üst sınırına göre, suç tarihinde yürürlükte bulunan ve lehe olan 765 sayılı TCK’nın 102/4, 104/2. maddelerinde öngörülen dava zamanaşımının, suç tarihlerinden hüküm tarihine kadar gerçekleştiği gözetilmeden, yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması,
Yasaya aykırı, katılan vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, sair yönleri incelenmeyen hükümlerin 5320 sayılı yasanın 8/1. maddesi gereğince 1412 Sayılı CMUK"nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA; ancak bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden aynı yasanın 322. maddesinde öngörülen yetkiye dayanılarak karar verilmesi mümkün olduğundan sanık haklarındaki kamu davasının gerçekleşen zamanaşımı nedeniyle 765 Sayılı TCK"nın 102/4, 104/2. ve 5271 sayılı Yasa"nın 223/8. maddeleri uyarınca DÜŞÜRÜLMESİNE, oybirliği ile,
IV- Sanık ..."ın kendi adına düzenlediği belgeler nedeniyle 2004, 2005, 2006, 2007 yıllarında ve sanık ..."ın 2004, 2005 yıllarındaki eylemlerine iştirak suretiyle; sanık ..."ın kendi adına düzenlenen 2004, 2005 yıllarında ve sanık ..."ın 2004, 2005, 2006, 2007 yıllarındaki eylemlerine iştirak suretiyle; sanık ..."ın, 2002, 2003 yıllarında Fevzi"nin, 2003, 2004 yıllarında ... ve....ın, 2005 yılında... ve ..."ın eylemlerine iştirak suretiyle haklarında kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği suçundan verilen düşme hükümlere yönelik katılan vekilinin, mahkumiyet hükümlerine yönelik sanıklar müdafiinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Bozma üzerine yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma ve kovuşturma neticelerine uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre katılan vekili ve sanıklar müdafiinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 22.04.2014 gün, 2013/11-397 Esas, 2014/202 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere, 765 sayılı TCK ile 5237 sayılı TCK"nın “Kamu güvenine karşı suçlar” bölümünde düzenlenen ve belgenin gerçeğe aykırı olarak düzenlenmesi ile kamu güveninin sarsıldığı kabul edilerek suç sayılıp yaptırıma bağlanan “resmi belgede sahtecilik” suçlarının hukuki konusunun kamu güveni olduğu, suçun işlenmesi ile kamu güveninin sarsılması dışında, bir veya birden fazla kişi de haksızlığa uğrayıp, suçtan zarar görmesi halinde dahi, suçun mağdurunun toplumu oluşturan bireylerin tamamının, diğer bir ifadeyle kamunun olduğuna dair kabulünün etkilenmeyeceği, eylemin belirli bir kişinin zararına olarak işlenmesi halinde bu kişinin mağdur değil, suçtan zarar gören olacağının kabulü gerekeceği; açıklanan ilkeler doğrultusunda, sanıkların eylemlerinin kül halinde 5237 sayılı TCK"nın 204/2 ve 43. maddeleri kapsamında zincirleme şekilde işlenmiş tek kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği suçunu oluşturacağı; gerek 765 sayılı TCK"nın 103. maddesine, gerekse 5237 sayılı TCK"nın 66. maddesinin 6. fıkrasına göre, zincirleme suçlarda zamanaşımının son suçun işlendiği günden itibaren başlayacağı; sanıklara yüklenen ve zincirleme suç kapsamındaki suçlardan son suçun işlendiği tarihe göre dava zamanaşımının gerçekleşmediği, bu durumda zincirleme suç kapsamındaki diğer suçlar için de zamanaşımının söz konusu olmadığı gözetilmeden, zincirleme suç kapsamındaki bazı suçlar için zamanaşımı nedeniyle düşme ve diğerleri için ayrı ayrı suç kabulü ile kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği suçundan hükümler kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, katılan vekili ve sanıklar müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin bu sebepten 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, düşme hükümleri yönünden Üye ..."ın karşı oyu ve oyçokluğu, diğer hükümler yönünden oybirliği ile 06.12.2017 tarihinde karar verildi.
KARŞI OY GEREKÇESİ
Dairemizin 06/12/2017 tarih, 2016/10673 Es., 2017/8613 Kr. Sayılı ilamındaki çoğunluk görüşüne aşağıdaki sebeple kısmen muhalifim.
Yerel mahkemenin sanıklardan ..., ..., ...’ın 2004 yılında sahte belgelerle DGD başvurusunda bulunmak, sanık ...’ın 2002, 2003 yıllarında ...’ın 2003 ve 2004 yıllarında, ...’ın ve yine 2003 ve 2004 yıllarında ...’ın C3 belgelerine imza atması şeklindeki eylemlerin 765 sayılı TCK’nın 355. maddesine uyduğu ve aynı Yasanın 102/4 ve 104/2. maddeleri uyarınca zamanaşımı sebebiyle kamu davalarının ayrı ayrı düşürülmesine dair niteleme ve uygulaması usul ve yasaya uygundur.
Her ne kadar düşme kararına konu eylemlerin daha sonra da devam eden zincirleme sahtecilik suçlarının birer halkası olduğu sabit ise de 5237 sayılı TCK’nın 43/1. maddesinde fiillerin çokluğu buna karşılık cezanın tekliği ilkesi benimsenmiştir. Yani her bir eylem aynı suç işleme kararı kapsamında ancak farklı zamanlarda işlenmektedir. Bu suçlar arasında subjektif bir bağ söz konusudur.
Diğer bir anlatımla zincirleme suç halinde ortada bir suç değil, birden fazla suç mevcuttur. Ancak bu suçların her birinden dolayı ayrı ayrı değil, bir ceza verilmekte ve fakat ceza artırılmaktadır.
Kural olarak dava zamanaşımı zincirlemenin bittiği günden itibaren başlarsa da zincirlemeye dahil bulunan suçlar arasındaki zaman aralıkları net ve ayrı ayrı belirlenebilecek durumda ise zincirin halkasını teşkil eden suçlardan bir kısmının dava zamanaşımına uğraması mümkündür. TCK’nın 43/1. maddesinde fiillerin çokluğu ilkesi benimsendiğine göre zincirleme suçun halkalarına oluşturan suçlardan biri ve birkaçını zamanaşımına uğraması halinde bu suçlar zincirlemede dikkate alınmamalı, zincirin diğer halkalarını oluşturan suçlar bakımından zamanaşımının son suç tarihinden itibaren başlatılmalıdır.
Bu sebeple Dairemiz ilamının (IV) başlığı altındaki, yerel mahkemece 765 sayılı TCK’nın 355. maddesi kapsamında kaldığı değerlendirilerek aynı Yasanın 102/4, 104/2. maddeleri uyarınca verilen düşme kararlarının bozulmasına dair düşünceye katılmıyorum. 06.12.2017