Esas No: 2022/2367
Karar No: 2022/5930
Karar Tarihi: 20.04.2022
Yargıtay 6. Ceza Dairesi 2022/2367 Esas 2022/5930 Karar Sayılı İlamı
6. Ceza Dairesi 2022/2367 E. , 2022/5930 K."İçtihat Metni"
Yağma suçundan sanık ... ... hakkında yapılan duruşma sonunda; ... Ağır Ceza Mahkemesi'nin 01/12/2015 gün ve 2015/174 Esas, 2015/186 Karar sayılı ilamı ile sanık ... ...'nın yağma suçundan beraatine karar verildiği, hükmün süresi içerisinde o yer Cumhuriyet Savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargutay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından düzenlenen 07/02/2020 tarihli tebliğname ile mahkeme hükmünün "ONANMASI" nın talep edildiği,
Dairemizin 17/02/2021 gün ve 2020/426 Esas, 2021/2699 Karar sayılı ilamı ile;
"Mağdur sanık ...’ın olayın hemen akabinde alınan kolluk ifadesinde, olay tarihi gece vakti saat 02.30 civarında arkadaşı ...’nın evine gittiği sırada sanık ... ...’nın beyaz renkli aracıyla yanına gelerek konuşmak istediğini söyleyip aniden elinde bulunan cep telefonunu, zorla göğsünden ve ağzından tutarak aldığı, 29.07.2015 tarihli kolluk tutanağına göre sanık ... ...’nın, mağdur sanık ... ...’ı beyaz renkli araca bindirmeye zorladığı ve kolundan çekiştirdiğinin görüldüğü, akabinde kolluk görevlilerini gören sanığın kaçarak ağaç üzerinde saklandığı, ağaç altında ise mağdur sanığa ait cep telefonunun bulunarak iade edildiği, olaya ilişkin mağdur sanığın alınan doktor raporunda basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralandığı tüm dosya kapsamından anlaşılmakla, sanık ... ...’nın sübut bulan eyleminin yağma suçunu oluşturduğu gözetilmeden, yerinde ve yeterli olmayan gerekçe ile yazılı şekilde beraat kararı verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, o yer Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle tebliğnameye aykırı olarak BOZULMASINA," karar verildiği,
Bozma üzerine, sanık ... ...'nın mahkumiyetine ilişkin ... Ağır Ceza Mahkemesi'nden verilen 11/06/2021 gün ve 2021/93 Esas, 2021/117 Karar sayılı hükmün sanık müdafii tarafından temyizi üzerine Dairemizin 09/02/2022 günlü ve 2021/22362 Esas, 2022/1223 Karar sayılı ilamı ile Onama yolundaki kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 24/03/2022 günlü ve KD-2022/36396 sayılı yazısı ile itiraz yasa yoluna başvurulmuştur.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 24/03/2022 günlü ve KD-2022/36396 sayılı yazısında özetle;
"Sanık hakkında TCK'nun 150/2 maddesinin uygulama koşullarının oluşup oluşmadığı hususu itirazımızın özünü oluşturmaktadır.
İncelenen dosya kapsamından;
... Cumhuriyet Başsavcılığının 14/08/2015 gün ve 2015/1452 Esas sayılı iddianamesi ile; "Yukarıda açık kimlik bilgileri yazılı müşteki şüpheli ...’ın, tanık olarak ifadesi alınan ... ile beraber Dedebaba Mahallesi ... Sokak No:26 İç Kapı No:3 ... ... adresinde yaşadığını, daha önce bir evlilik geçirdiğini ve bu evlilikten 2 adet çocuğunun olduğunu, 28/07/2015 tarihinde saat 15:00 sıralarında şüpheli ...’nın evine geldiğini, kendisinin de ...’e ayrılmak istediğini söylediğini, ...’in yalvarmaya başladığını daha sonra sinirlenerek “Sen benden şikayetçi olursan, seni Afşin’de yaşatmam” diyerek tehditte bulunduğunu, kendisinin ... isimli şahısta çıplak resimlerinin bulunduğunu ve şüphelinin bunları kullanmakla kendisini tehdit ettiğini ifade ettiği,
Tanık ...’nında ifadesinde doğruladığı şekilde ...’ın ... ile olaylar yaşandığı esnada komşular aramış gibi yapıp polisi aramasını istediğini, polisin eve gelerek şüpheli ...’i evden çıkarmasını istediği ve bununla ilgili tanık ... ile görüştüğü,
Her iki tarafında ilk ifadeleri alındıktan sonra, müşteki şüpheli ...’ın tanık ...’nın evine doğru giderken saat 02:30 sıralarında şüphelinin sahibi olduğu ... plakalı araç ...’ın önünü kestiği, müşteki şüpheliye ait evin anahtarını kendisine verirken bir anda, elinde bulunan ... numaralı GSM hattının takılı bulunduğu cep telefonunu, göğsünü ve ağzını tutarak aldığı ve polisleri görünce olay yerinden kaçtığı, olayla ilgili polis ekiplerince tutulan 29/07/2015 tarihli tutanakta da ... Bulvarı ... Apartmanı önünde bir bayanın beyaz renkli bir araca zorla bindirilmeye çalışıldığı ihbarının alındığı, olay yerine gelindiğinde, ...’ın ... plakalı araca bindirilmeye zorlandığı ve kolundan çekiştirildiğinin görüldüğü, şahsın ekip otosunu farkedince koşarak uzaklaşmaya çalıştığı daha sonra Yeşilyurt Mahallesi ... Caddesi No:165 sayılı ikametin bahçesine girerek durabildiği, şüphelinin ikametin bahçesinde bulunan bir ağaçta saklandığı fark edilerek aşağıya indirildiği ve olaya konu Nokia C3 marka cep telefonunun da şüphelinin yakalandığı ağacın altında bulunduğu,
...’ın ilk olayla ilgili olarak alınan adli raporunda “sağ çenede hassasiyet, sağ yanakta miniral ekimoz, sağ dudak iç bölgede ekimoz, BTM ile giderilebilir” şeklinde yaralandığının tespit edildiği, saat 02:30 sıralarında yağma olayı gerçekleştikten sonra alınan adli raporunda ise “üst dudak iç bölgede ekimoz, sağ yanakta ekimoz miniral, sağ kol ön yüzde iki adet morluk mevcut, BTM ile giderilebilir” şeklinde olduğu, her iki rapor arasındaki farklılığın ikinci olayın gerçekleştiğine delil oluşturduğu,
Müşteki şüphelinin 29/07/2015 tarihli sonraki ifadesinde şikayetinden vazgeçtiği, şüphelinin 29/07/2015 tarih ve 2015/52 sorgu numaralı kararıyla tutuklandığı, müşteki şüpheli her ne kadar 03/08/2015 tarihli dilekçesinde şüpheliyi kurtarmaya yönelik gerçeği yansıtmayan beyanlarda bulunmuş ise de, ilk ifadelerinin somut ve ayrıntılı olması, alınan doktor raporlarında farklı şekilde yaralanması, tanığın ifadesinde her iki tarafında birbiriyle tartıştıklarını beyan etmesi birlikte değerlendirildiğinde, müşteki şüphelinin sonraki beyanlarıyla şüpheliyi ceza almaktan kurtarmak için ifadesini değiştirdiği ve delilleri değiştirmeye çalıştığı, böylece şüphelinin üzerine atılı suçları işlediği anlaşılmakla,
Şüpheli ...’nın yargılamasının mahkemenizde yapılarak eylemine uyan 5237 sayılı TCK’nın 106/1-1.cümle, 107/2, 149/1-d-h, 109/2 maddeleri gereğince cezalandırılmasına,
Müşteki şüpheli ...’ın yargılamasının mahkemenizde yapılarak eylemine uyan 5237 sayılı TCK’nın 281/1 maddesi gereğince cezalandırılmasına,
Şüphelinin gözaltında veya tutuklulukta geçirdiği sürelerin 5237 sayılı TCK’nın 63/1 maddesi gereğince cezasından mahsubuna,
Müşteki şüpheli ve şüpheli hakkında 5237 sayılı TCK’nın 53/1 maddesinde düzenlenen hak yoksunlukların uygulanmasına karar verilmesi kamu adına talep ve dava olunur." iddiasıyla kamu davası açıldığı,
... Ağır Ceza Mahkemesinin 01/12/2015 gün ve 2015/174 Esas, 2015/186 Karar sayılı ilamı ile; "...Her ne kadar sanık ... hakkında gece vakti yağma suçundan kamu davası açılmış ise de; olay günü sanık ... ve mağdur sanık ...’nın tartıştıkları ve ...’nın sanıktan ayrılmak istediği, sanığın kızgınlıkla ve bir anlık öfkesi ile telefonu mağdur sanık ...’dan aldığı, daha öncesinden tarafların duygusal birlikteliklerinin olduğu, sanığın, mağdur sanığa beyanlarda geçtiği şekilde hediyeler götürdüğü ve tüm dosya kapsamı göz önüne alındığında, sanığın, mağdur sanık ...’nın telefonunu yağma amacı ile hareket etmediği, bu şekilde üzerine atılı olan gece vakti yağma suçunun manevi unsuru olan kastın yağmaya yönelik olmadığı göz önüne alındığında suçun manevi unsuru olan kast unsurunun gerçekleşmediğinden, mütalaaya aykırı olarak beraatine karar vermek gerekmiştir." gerekçesiyle yağma suçundan sanık ... ...'nın beraatine karar verildiği,
Sanık hakkındaki beraat hükmünün o yer Cumhuriyet Savcısı tarafından temyiz edildiği,
Yüksek Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 17/02/2021 gün ve 2020/426 Esas, 2021/2699 Karar sayılı ilamı ile;
"Mağdur sanık ... ...’ın olayın hemen akabinde alınan kolluk ifadesinde, olay tarihi gece vakti saat 02.30 civarında arkadaşı ...’nın evine gittiği sırada sanık ... ...’nın beyaz renkli aracıyla yanına gelerek konuşmak istediğini söyleyip aniden elinde bulunan cep telefonunu, zorla göğsünden ve ağzından tutarak aldığı, 29.07.2015 tarihli kolluk tutanağına göre sanık ... ...’nın, mağdur sanık ... ...’ı beyaz renkli araca bindirmeye zorladığı ve kolundan çekiştirdiğinin görüldüğü, akabinde kolluk görevlilerini gören sanığın kaçarak ağaç üzerinde saklandığı, ağaç altında ise mağdur sanığa ait cep telefonunun bulunarak iade edildiği, olaya ilişkin mağdur sanığın alınan doktor raporunda basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralandığı tüm dosya kapsamından anlaşılmakla, sanık ... ...’nın sübut bulan eyleminin yağma suçunu oluşturduğu gözetilmeden, yerinde ve yeterli olmayan gerekçe ile yazılı şekilde beraat kararı verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, o yer Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle tebliğnameye aykırı olarak BOZULMASINA," karar verildiği,
Bozma ilamı üzerine; ... Ağır Ceza Mahkemesinin 11/06/2021 gün ve 2021/93 Esas, 2021/117 Karar sayılı ilamı ile sanık ... ...'nın yağma suçundan eylemine uyan TCK'nun 149/1-h, 62, 63 maddeleri uyarınca 8 yıl 4 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, hükmün süresi içerisinde sanık müdafii tarafından temyiz edildiği, Cumhuriyet Başsavcılığımız tarafından düzenlenen 21/09/2021 tarihli tebliğname ile mahkemesi hükmünün "ONANMASI" nın talep edildiği,
Yüksek Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 09/02/2022 gün ve 2021/22362 Esas, 2022/1223 Karar sayılı ilamı ile mahkumiyet hükmünün onanmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
Yağma suçu TCK'nın 148. maddesinde;
"1-Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden ya da malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya malın alınmasına karşı koymamaya mecbur kılan kişi, altı yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
2- Cebir veya tehdit kullanılarak mağdurun, kendisini veya başkasını borç altına sokabilecek bir senedi veya var olan bir senedin hükümsüz kaldığını açıklayan bir vesikayı vermeye, böyle bir senedin alınmasına karşı koymamaya, ilerde böyle bir senet hâline getirilebilecek bir kağıdı imzalamaya veya var olan bir senedi imha etmeye veya imhasına karşı koymamaya mecbur edilmesi hâlinde de aynı ceza verilir.
3-Mağdurun, herhangi bir vasıta ile kendisini bilmeyecek ve savunamayacak hâle getirilmesi de, yağma suçunda cebir sayılır." şeklinde düzenlenmiştir.
Yağmanın temel şeklinin düzenlendiği TCK'nın 148. maddesinin birinci fıkrası uyarınca; kişinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştirileceği ya da mal varlığı bakımından büyük bir zarara uğratılacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya alınmasına karşı koymamaya mecbur bırakılması yağma suçunu oluşturur. Suç anılan değerlere yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit veya cebir kullanılması suretiyle gerçekleşir.
Aynı Kanun'un suç tarihinde yürürlükte bulunan şekliyle 149. maddesinin 1. fıkrasında yağma suçunun nitelikli hâlleri;
"a) Silâhla,
b) Kişinin kendisini tanınmayacak bir hâle koyması suretiyle,
c) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
d) Yol kesmek suretiyle ya da konut veya işyerinde,
e) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan
kişiye karşı,
f) Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak,
g) Suç örgütüne yarar sağlamak maksadıyla,
h) Gece vaktinde,
İşlenmesi hâlinde, fail hakkında on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur." şeklinde sayılmış olup 28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun’un 64. maddesi ile yağma suçunun konut ve iş yerlerinin eklentilerinde işlenmesi hâli de diğer bir nitelikli hâl olarak Kanun maddesine eklenmiştir.
Aynı maddenin ikinci fıkrasında da yağma suçunun işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümlerin uygulanacağı düzenlenmiştir.
Yağma; başkasının zilyetliğindeki taşınabilir malın, zilyedin rızası olmadan faydalanmak amacıyla cebir veya tehdit kullanmak suretiyle alınması olduğundan “zor yoluyla hırsızlık”, bir kişiye karşı kullanılan icbar araçlarıyla haksız bir menfaat elde etmek şeklinde de tanımlanmıştır. Hırsızlık ile yağma suçları aynı ortak unsurlara sahip olup ayrıldıkları tek nokta ya da başka bir deyişle yağmanın, hırsızlığa oranla sahip olduğu ilave unsur, malı almak için cebir veya tehdit kullanılmasıdır.
Yağma suçu amaç ve araç hareketlerden oluşan bir suçtur. İlk önce almayı gerçekleştirmek için araç hareketler olan cebir veya tehdit kullanılır, sonrasında bu cebir ve tehdidin etkisiyle malın alınması veya tesliminin sağlanması ile suç tamamlanır.
Yağma, tehdit veya cebir kullanma ile hırsızlık suçlarının bir araya gelmesiyle oluşmuş bileşik bir suç olduğundan birden çok hukuki değeri korumaktadır. Kendisini oluşturan suçların korudukları hukuki değerler olan kişi hürriyeti, vücut dokunulmazlığı, zilyetlik ve mülkiyet yağma suçunun da koruduğu hukuki değerlerdir.
TCK’nın 150. maddesinin ikinci fıkrasında; "Yağma suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle, verilecek ceza üçte birden yarıya kadar indirilir." hükmü yer almakta iken, anılan fıkra 29.06.2005 tarihli ve 5377 sayılı Kanun'un 17. maddesi ile; "Yağma suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle, verilecek ceza üçte birden yarıya kadar indirilebilir." şeklinde değiştirilmiştir.
Fıkranın ilk hâli ile yağma suçlarında, konu değerin azlığı nedeniyle hâkime cezada indirim yapma zorunluluğu getirilmiş, daha sonra yapılan değişiklikte ise indirim yapıp yapmama konusunda hâkime takdir yetkisi tanınmıştır.
TCK'nın 150. maddesinin ikinci fıkrası, yağma suçunun konusunu oluşturan değerin az olmasını temel almaktadır. Değer azlığı ile kanun koyucu tarafından neyin kastedildiği, tereddütleri önleyecek biçimde açıklığa kavuşturulmamış, rakamsal bir sınırlandırma getirilmemiş fakat hâkime, yargılama konusu maddi olayla ilgili olarak takdir ve değerlendirme yetkisi tanınmıştır. Hâkim, gasp edilen veya gasp edilmeye kalkışılan şeyin değerinin azlığını ceza indirimi yapmakla değerlendirebilecektir.
5237 sayılı Kanun'un 150. maddesinin ikinci fıkrasının uygulanmasında, 765 sayılı TCK’nın 522. maddesinde öngörülen "hafif" ya da "pek hafif" kavramlarıyla irtibatlı bir yoruma girilmemeli, Yargıtaydan anılan maddenin uygulanması sürecindeki içtihatlarına paralel şekilde yıllık değer ölçülerini belirlemesi beklenmemelidir.
Hâkim, bu değerlendirmenin yanı sıra her somut olayda, olayın özelliklerini dikkate alacak, TCK’nın 3. maddesinde öngörüldüğü üzere "işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı" olacak şekilde ceza adaletini sağlayacaktır. Görüldüğü gibi, madde ile getirilen sistem, sadece malın değerinin objektif ölçütlere göre belirlenerek cezadan indirim yapılmasından ibaret değildir. Olayın özelliği her somut olayda değerlendirmeye konu edilecek, meydana gelen haksızlığa faili iten etkenler ve bu haksızlığın mağdur üzerindeki etkileri de gözetilerek, indirim yapıp yapmama konusunda takdir kullanılacak ve maddenin uygulanıp uygulanmamasına ilişkin gerekçe kararda gösterilecektir.
Buna karşılık maddenin uygulanmasındaki en önemli ölçüt, şüphesiz değer ölçüsüdür. Ölçüye konu edilmesi gereken değer ise, fiilen gasp edilen olmayıp, eylem kastına dahil edilen olmalıdır. Bu değerin ise "indirim yapılmasını haklı kabul ettirecek" düzeyde az olması gerekmektedir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Mağdur ... ...’ın olayın hemen akabinde alınan kolluk ifadesinde, olay tarihi gece vakti saat 02.30 civarında arkadaşı ...’nın evine gittiği sırada sanık ... ...’nın beyaz renkli aracıyla yanına gelerek konuşmak istediğini söyleyip aniden elinde bulunan Nokia C 3 marka cep telefonunu, zorla göğsünden ve ağzından tutarak aldığı, 29.07.2015 tarihli kolluk tutanağına göre sanık ... ...’nın, mağdur sanık ... ...’ı beyaz renkli araca bindirmeye zorladığı ve kolundan çekiştirdiğinin görüldüğü, akabinde kolluk görevlilerini gören sanığın kaçarak ağaç üzerinde saklandığı, ağaç altında ise mağdura ait cep telefonunun bulunarak iade edildiği, olaya ilişkin mağdurun alınan doktor raporunda basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralandığı hususları birlikte değerlendirildiğinde, sanığın yalnızca mağdura ait Nokia C 3 marka cep telefonunu aldığı, sanık hakkında yağma suçunun daha az cezayı gerektiren nitelikli hâlinin düzenlendiği TCK’nın 150. maddesinin 2. fıkrasının uygulanma koşullarının oluştuğu bu nedenle ilk derece mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşüncesiyle itiraz yasa yoluna başvurulmuştur.
SONUÇ VE İSTEM: Yukarıda açıklanan nedenlerle,
1- İtirazımızın kabulü ile,
2-Yüksek Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 09/02/2022 gün ve 2021/22362 Esas, 2022/1223 Karar sayılı "Onama" kararının kaldırılması,
3-... Ağır Ceza Mahkemesinin 11/06/2021 gün ve 2021/93 Esas, 2021/117 Karar sayılı kararının "Bozulmasına" karar verilmesi,
4-İtirazımızın Yüksek Dairece yerinde görülmemesi halinde dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesi," şeklinde itiraz yasa yoluna başvurulmuştur.
Bunun üzerine itirazla ilgili yeniden değerlendirme yapılmak üzere dosya Dairemize gönderilmekle okunarak gereği görüşülüp düşünüldü:
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
5271 sayılı CMK'nin 6352 sayılı Yasanan 99.maddesi ile değişik 308.maddesi gereğince yapılan incelemede;
1-) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının İTİRAZININ KABULÜNE,
2-) Dairemizin 17/02/2021 gün ve 2020/426 Esas, 2021/2699 Karar sayılı, onama ilamının kaldırılmasına,
3-) Sanık ... ... hakkında nitelikli yağma suçundan kurulan hükme yönelik olarak;
Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, uyulan bozmaya toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulu'nun takdirine göre; suçun sanık tarafından işlendiğini kabulde ve nitelendirmede usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmış, diğer temyiz itirazları da yerinde görülmemiştir.
Ancak;
Olay günü gece vakti saat 02.30 sıralarında mağdur arkadaşı tanık ...’nın evine gittiği sırada sanık ... ...’nın aracıyla yanına gelerek konuşmak istediğini söyleyerek aniden elinde bulunan cep telefonunu, zorla göğsünden ve ağzından tutarak aldığı, 29.07.2015 tarihli kolluk tutanağına göre sanık ... ...’nın, mağdur sanık ... ...’ı aracına bindirmeye zorladığı ve kolundan çekiştirdiğinin görüldüğü, akabinde kolluk görevlilerini gören sanığın kaçarak ağaç üzerinde saklandığı, ağaç altında ise mağdura ait cep telefonunun bulunarak iade edildiği, olaya ilişkin mağdur sanığın alınan doktor raporunda basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralandığı olayda; sanığın mağdura yönelik eylemi hakkında TCK’nın 149/1-h, 62/1. maddeleri kapsamında mahkûmiyet hükmü verilmiştir. Herhangi bir gerekçe gösterilmeksizin değer azlığı indirimi de uygulanmamıştır.
TCK'nın “Daha az cezayı gerektiren hâl” başlıklı 150/2. maddesinde; “Yağma suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle, verilecek ceza üçte birden yarıya kadar indirilebilir.” denilmektedir.
Maddenin gerekçesinde ise; “Maddenin ikinci fıkrasında, yağma suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle, verilecek cezada indirim yapılması gerektiği kabul edilmiştir.” açıklamasına yer verilmiştir.
TCK’nın 145. maddesiyle daha az ceza verilmesini gerektiren bir nitelikli hâl olarak “Değer azlığı”, hırsızlık suçu bakımından da suçun işleniş şekli ve özellikleri de göz önünde bulundurularak, ceza vermekten de vazgeçilebilir.” ibaresi ilâvesiyle- hüküm altına alınmış bir husustur.
Y.C.G.K.'nın 15.12.2009 günlü, 6/242-291 Esas ve Karar sayılı içtihadında belirtildiği üzere, 5237 sayılı TCK'nın 145. (veya 150/2.) maddelerinde veya gerekçelerinde “Daha çoğunu alabilme olanağı varken yalnızca gereksinimi kadar ve değer olarak az olan şeyi alma” koşulu yoktur. Elbette değerin az olmasına ilaveten, daha çoğunu alma olanağı varken daha azı alınmış ise; bu maddeler sanık lehine uygulanmalıdır. Ancak; her iki maddenin, yalnızca bu tanımlamayla sınırlandırılması da olanaklı değildir.
TCK'nın 145 veya 150/2. maddeleri uyarınca faile verilen cezada indirim yapılabilmesi için malın değerinin az olması kural olarak yeterli olup, suç ve cezada kanunilik ilkesi ile aleyhe kıyas ve yorum yasağı gereği, kanunda bulunmayan başka bir koşul ihdas edilemez.
Hâkim indirim oranını TCK'nın 3. maddesinde öngörüldüğü üzere “İşlenilen fiilin ağırlığıyla orantılı” olacak şekilde saptamalıdır.
TCK'nın 145 ve 150/2. maddelerinin uygulanmasında hâkime geniş bir takdir yetkisi tanınmış olup, TC Anayasası’nın 141/3, 5271 sayılı CMK'nın 34, 223, 230 ve 289. maddeleri uyarınca sözü edilen yetki kullanılırken, keyfiliğe kaçmadan, her somut olaya uygun, yasal ve yeterli gerekçe göstermek suretiyle açıklanmalı ve uygulama yapılmalıdır.
Öte yandan hâkim, TCK'nın 145 veya 150/2. maddeleriyle kendisine tanınan takdir yetkisini kullanırken, evrensel ceza hukuku prensiplerinden olan ve ceza kanunlarımızın hazırlanmasında esas alınan, kanunilik, belirlilik, orantılılık ve ölçülülük ilkeleri, kıyas ve aleyhe yorum yasağı ile mükerrer değerlendirme yasağına uygun bir değerlendirme yapmak zorundadır.
Bu açıklamalardan değer az ise, verilecek cezadan mutlaka indirim yapılmalıdır gibi bir anlam da çıkartılmamalıdır. Diğer bir anlatımla indirim yapıp yapmama hususu her somut olayda özenle değerlendirilmelidir.
Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun Dairemizce benimsenen içtihatları uyarınca; rögar kapağı, plaka, sürücü belgesi, kimlik belgesi ve bankamatik kartı gibi eşyaların hırsızlık suçuna konu olması halinde, ortaya çıkan tehlike veya bunların yeniden çıkartılması için sarf edilecek emek ve mesai vb.’de gözetilerek değer azlığı indirimi yapılmamalıdır.
Bunun gibi kasten öldürme, kasten öldürmeye teşebbüs, cinsel istismar gibi ağır suçların yağma ile birlikte işlenmesi hallerinde değer azlığı indiriminin yapılmaması hukuka, vicdana ve adalete de uygun olacaktır.
Bu açıklamalardan sonra somut olay değerlendirildiğinde, sanığın, mağdura ait cep telefonunu darp etmek suretiyle aldığı anlaşılmakla, yağmalanan cep telefonunun suç tarihi olan 28.07.2015 itibariyle paranın satın alma gücü ve günün ekonomik koşulları ile birlikte değerlendirildiğinde, sanığa verilen cezadan değer azlığı indiriminin yapılması gerekir.
Açıklanan nedenlerle;
5237 sayılı TCK’nın 150/2. maddesiyle sanığa verilen cezadan değer azlığı nedeniyle indirim yapılması hususunun gözetilmemesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık ... ... müdafiinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazına uygun olarak BOZULMASINA, 20.04.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.