8. Hukuk Dairesi 2010/4142 E. , 2010/5060 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Sınırlandırmanın iptali ve tescil
... ile Hazine ve ... aralarındaki sınırlandırmanın iptali ve tescil davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair... Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 28.07.2009 gün ve 59/107 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı Hazine temsilcisi tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı dava dilekçesinde; kadastro çalışmaları sırasında 150 ada 3 sayılı parselin mera olarak sınırlandırıldığını, kadimden beri taşınmazı tasarruf ettiklerini, kendisine babası ... ...’dan kaldığını açıklayarak 150 ada 3 sayılı parselin tapusunun iptaliyle adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazineyi temsilen İlçe Mal Müdürlüğü ile Burçakalan Köyü Tüzel Kişiliğine yöntemine uygun bir biçimde dava dilekçesi tebliğ edilmesine karşın yargılama oturumlarına katılmamışlar ve cevap da vermemişlerdir.
Mahkemece, teknik bilirkişinin krokisinde A harfiyle işaretli 3774,01 m2 yüzölçümlü taşınmaz bakımından tapunun iptaliyle davacı ... oğlu ... adına tapuya kayıt ve tesciline, fazlaya ilişkin isteğin reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik ve muristen intikal hukuksal sebeplerine dayalı olarak TMK. nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi gereği açılan mera sınırlandırmasının iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de, mahkemenin bu görüşüne katılma olanağı bulunmamaktadır. Davacı dava dilekçesinde, uyuşmazlık konusu taşınmazın babası ...’den kendisine kaldığını bildirmiştir. Keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklar da aynı beyanda bulunmuşlardır. Paylaşımdan söz etmemişlerdir. Dairenin 8.6.2010 tarih ve 2010/743 Esas, 2010/3104 Karar sayılı geri çevirme yazıları üzerine gönderilen muris ... ...’a ait nüfus aile kayıt tablosuna göre, ...’in 19.4.2003 tarihinde öldüğü, davacı ... dışında birçok mirasçısının bulunduğu saptanmıştır. Taşınmaz ...’den kaldığına göre TMK. nun 701 ve 702. maddeleri gereğince terekesi elbirliği mülkiyeti hükümlerine tabidir.Elbirliği mülkiyetinde mirasçıların belirlenmiş payları olmayıp hakları taşınmazın tümü üzerinde söz konusudur. Davacı yalnızca kendi adına tapu iptali ve tescil isteğinde bulunmuştur. Terekeye dahil bir taşınmaz için bir veya birkaç mirasçının tek başına üçüncü kişilere karşı dava açma sıfat ve yetkileri bulunmamaktadır. Böyle bir durumda tüm mirasçıların oybirliğiyle (birlikte) dava açmaları gerekir. Dava da tasarrufi işlem olup oybirliği aranmaktadır. Davacı, babasından bağış, satış veya ölümünden sonra mirasçılar arasında yapılmış bir paylaşım yoluyla taşınmazın kendisine intikal ettiğini de kanıtlayamamıştır. Şu halde dava koşulundan davanın reddine karar verilmesi gerekirken işin esasına girilerek hüküm kurulmuş bulunması doğru değildir.
Kabul şekline göre de; taşınmaz 5.9.2007 tarihinde yapılan kadastro çalışmaları sırasında mera niteliğiyle sınırlandırılmış, tutanağın 8.11.2008 tarihinde kesinleşmesiyle mera özel siciline kaydı yapılmıştır. Meralar orta malı niteliğinde olup, tapuya kayıt ve tescili olanaklı değildir. Mahkemece, mera sınırlandırmasının iptaline karar verilmesi gerekirken olmayan tapunun iptaline karar verilmiş olması usule aykırıdır. 4342 sayılı Mera Kanunu hükümleri ile 3402 sayılı Kadastro Kanununun 16. maddesi gereğince meraların mülkiyeti Hazineye, kullanım hakkı ise ait olduğu köy, belde ve kasaba halkına aittir. Taşınmaz köyde yer aldığına göre, kullanım hakkı davalı ... Kişiliğine ait olmasına karşın köye karşı açılan davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi de usul ve kanuna aykırıdır.
Öte yandan TMK. nun 713/1. fıkrasına dayalı olarak açılan zilyetliğe dayalı tescil davalarında aynı maddenin üçüncü fıkrası gereğince Hazine ve ilgili kamu tüzel kişileri kanuni hasım durumunda olup, yargılama giderlerinden sorumlu tutulamazlar. Bu tür davalarda dava kazanılmış olsa bile, peşin harç ile yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, eksik harcın davacıdan alınmasına, davacı vekille temsil ediliyorsa davacı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına karar verilir. Daire ve Yargıtay uygulaması da bu yöndedir.
Bundan ayrı, mahkemece verilen 28.7.2009 tarih 2008/59 Esas ve 2009/107 Karar sayılı kararın bir nüshasının dosyada bulunduğu, özellikle kararın üçüncü sayfasının son derece okunaksız olduğu, hatta okunamadığı görülmüştür. Okunmayan kararın gerekçesini değerlendirmek ve yorumlamak mümkün değildir. HUMK. nun 388 ve devamı maddelerinde bir kararda bulunması gereken hususlar tek tek ve bentler halinde gösterilmesi gerektiği zorunluluğu yanında aynı zamanda kararın gerekçesi ile birlikte bir bütün olarak okunaklı ve anlaşılabilir bir nitelikte yazılması zorunluluğu da vardır. Aksi halde kararın infazında duraksama hasıl olur. Mahkemenin kararı bu yönüyle de usulüne uygun olarak düzenlenmiş değildir.
Davalı Hazine temsilcisinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile usul ve kanuna aykırı olan yerel mahkeme hükmünün açıklanan nedenlerle ve HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 25.10.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.