14. Hukuk Dairesi 2015/13942 E. , 2016/1153 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 16.07.2007 gününde verilen dilekçe ile satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın reddine dair verilen 25.11.2014 günlü hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle tayin olunan 02.06.2015 günü mürafaa icrasından sonra dosyada görülen eksiklik nedeniyle evrak mahalline iade edilmiştir. Anılan eksikliğin giderilmesinden sonra dosya tekrar Dairemize gönderilmiş olmakla içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Dava, satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davalı, kardeşi ..."ya ... Noterliği"nden verdiği 12.08.2004 tarihli ve ... yevmiye no"lu vekaletname ile 12.07.2007 tarihli taşınmaz satış vaadi sözleşmesi düzenlendiğini ancak ... Noterliğinin 25.05.2005 tarihli ve ... yevmiye no"lu azilnameye göre yapılan sözleşmenin geçersiz olduğunu, davacı ile aralarında dava konusu taşınmazla ilgili açılan önalım davasının kabul edilmesi nedeniyle husumet oluştuğunu da ileri sürerek davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, vekaletin devam edip etmediği yönünde ... Noterliğinden teyit alınmadığı, azil bilinmemiş dahi olsa her zaman sözleşmenin iptalinin istenebileceği gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
Türk Borçlar Kanununda sadakat ve özen borcu vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu olarak benimsenmiş ve yasanın 390. maddesinde vekilin müvekkiline karşı vekaletini iyiniyetle ifa ile mükellef olduğu hükme bağlanmıştır. Ancak, vekil vekalet görevini kötüye kullanmış olsa dahi vekil ile sözleşme yapan üçüncü kişi Türk Medeni Kanununun 3. maddesi anlamında iyiniyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa vekil ile yapılan sözleşme vekil edeni bağlar ve geçerlidir.
Somut olayda; davalı, ... Noterliğinden verdiği 12.08.2004 tarihli ve ... yevmiye no"lu vekaletname ile dava dışı kardeşi olduğu anlaşılan ..."ya ... Köyü 275 ve 432 parsel sayılı taşınmazlardaki hak ve hisselerinin tamamını dilediği kimseye, dilediği bedel ve şartlarla satma ve satış vaadi işlemi yapma yetkisini vermiş, davacının dayanağı 12.07.2007 tarihli satış vaadi sözleşmesi de bu vekaletnamede tanınan yetkiye dayanılarak yapılmıştır. Davalı, kardeşi olan ..."yu ... Noterliği"nin 25.05.2005 tarihli ve ... yevmiye no"lu işlemi ile vekillikten azletmiş ise de azilname vekile tebliğ edilememiş, ... Müdürlüğüne de bildirilmemiştir.
Mahkemece dinlenen tanık beyanları, ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/158 Esas sayılı dosyası kapsamında alınan tanık beyanları ve Cumhuriyet Başsavcılığının 2007/7406 soruşturma sayılı dosyası kapsamında alınan beyanlar değerlendirildiğinde; tanık beyanlarının çelişkili olduğu ve mahkemece beyanına itibar edilen tanık ..."ın yalan tanıklıktan mahkumiyetine karar verildiği görülmektedir.
Dosya kapsamına ve mahkemece toplanan delillere göre üçüncü kişi davacının vekaletten azledildiğini, kendisinden beklenen özeni göstermediği ya da durumun özelliği icabı bilmesi gerektiği, vekil ile çıkar ve işbirliği içinde bulunduğu kanıtlanamamıştır.
Davacının Türk Medeni Kanununun 3. maddesi anlamında kötüniyetli olduğunun kabulü mümkün olmadığından, davanın esası incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken çelişkili tanık beyanlarına itibar edilerek yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bu nedenle hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 1.350.00 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 01.02.2016 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi
KARŞI OY
Dava, biçimine uygun düzenlenmiş taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesine dayalı tescil istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanını reddine dair verilen karar davacı tarafça temyiz edilmiştir.
Dava konusu taşınmaz ... İlçesi, ... Köyünde kain tarla vasfındaki 432 parselde kayıtlı taşınmazın tamamı davalı ... adına kayıtlı olup 12.08.2004 tarihli vekaletname ile vekil tayin ettiği dava dışı kardeşi ... aracılığıyla dava konusu 12.07.2007 tarihli satış vaadi sözleşmesi yapılmıştır.
Uyuşmazlık vekil ..."nun 25.05.2005 tarihinde vekillikten azledilmesine rağmen satış vaadi sözleşmesinin yapıldığı 12.07.2007 tarihinde vaad alacaklısı ..."ın azli bilebilecek konumda olup olmadığı ve buna bağlı olarak da sözleşme yapan ..."ın iyiniyetli sayılıp sayılamayacağı noktalarında toplanmaktadır.
Bir tanım yapmak gerekirse temsil; başkasının nam ve hesabına işlem yapmak demektir. Temsil ilişkisinde daima üçlü bir durum vardır. Bu ilişki "temsil edilen, temsilci ve üçüncü şahıs" arasında kurulur. Temsil yetkisini sona erdiren nedenlerde biride azil işlemidir. Azil iradenin açıklandığı anda değil, temsilcinin bunu öğrendiği andan itibaren hüküm ve sonuç doğurur. Fakat azilden haberdar olmayan veya olamayacak durumdaki üçüncü kişinin başka bir ifadeyle iyiniyetli üçüncü kişinin temsilciyle yaptığı taşınmaz satış vaadi sözleşmesi temsil olunanı bağlar. Şayet, vekil ile sözleşme yapan üçüncü kişi TMK"nın 3. maddesi anlamında iyiniyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen bütün özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa vekil ile yapılan sözleşme temsil olunanı azil işlemine rağmen vekil edeni bağlar ve geçerlidir. Aksi halde, vekil marifetiyle yapılan satış müvekkili bağlamaz.
Vekalet ilişkisi ve azil işlemine dair bu genel açıklamalardan sonra somut olaya gelince;
Dosyada mevcut tüm kayıt ve bilgilere göre; davalı ... ile vekil ... kardeş, davacı ... ile dava dışı ... karı-koca olup taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümü için dava konusu edilen 12.07.2007 tarihli satış vaadi sözleşmesinin yapılmasından önceki taraf ilişkilerinin incelenmesinde yarar vardır.
Taraflar arasındaki hukuki uyuşmazlıklar tarih sırasıyla incelendiğinde; dava konusu 432 parselde hissedar olan ... 17.08.2004 tarihinde aynı taşınmazdaki bir paydaşın payını satın alan ... aleyhine ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 23.05.2005 tarihli ve 2005/126 Esas sayılı önalım davası açtığı ve davanın kabulüne dair verilen hükmün Yargıtay denetiminden geçerek 05.03.2007 tarihinde kesinleştiği, ... İcra Müdürlüğünün 2006/2786 Esas sayılı takip dosyasında alacaklı ... tarafından ... aleyhine 01.08.2006 tarihinde kambiyo senetlerine mahsus yolla icra takibine geçildiği ve 432 parselde ... adına olan pay üzerine haciz şerhi konulduğu, ... tarafından ... İcra Hukuk Mahkemesinin 2007/162 Esası üzerinden 24.04.2007 tarihinde açılan istihkak davası ile haczin kaldırılmasına karar verildiği ve kararın Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiği,
... tarafından 12.06.2007 tarihinde ... aleyhine, önalım davası sonucu taşınmazın elinden çıkması nedeniyle uğradığı zararın karşılanması için tazminat davası açıldığı ve davanın reddine dair kararın Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiği,
Vekil ..."nun dava konusu olan 12.07.2007 tarihli satış vaadi sözleşmesinin zorla, tehditle yaptırıldığına dair 27.07.2007 tarihli şikayeti üzerine ... Cumhuriyet Başsavcılığınca 19.11.2007 tarihli ve 2007/7406-5993 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği,
Yapılan açıklamalara ve toplanan delillere göre; davacı ... ile davalı ... arasında 23.05.2005 tarihinden itibaren husumet bulunduğu, dava konusu edilen 432 parsel sayılı tarla vasfındaki taşınmazın satışı ve mülkiyet iddiası konularında açılan davalarda ... lehine kararlar verildiği, yukarıda sözü edilen dava dosyaları ile soruşturma evrakı içeriklerinden anlaşılmış olmakla uyuşmazlıkların doğduğu 23.05.2005 tarihinden itibaren taraflar arasındaki husumetin devam ettiği sırada ..."nun vekil aracılığıyla satış vaadi sözleşmesi yapmasının hayatın olağan akışına uymadığı gibi davalı ..."un vekili azil etmesine ve dava ..."ın da bu durumu bilebilecek konumda bulunduğu için davacı ..."ın TMK"nın 3. maddesi anlamında iyiniyetli olduğu söylenemez. Bu nedenlerle davanın reddine dair karar onanmalıdır.