Abaküs Yazılım
11. Hukuk Dairesi
Esas No: 2015/7083
Karar No: 2016/3331
Karar Tarihi: 24.03.2016

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2015/7083 Esas 2016/3331 Karar Sayılı İlamı

11. Hukuk Dairesi         2015/7083 E.  ,  2016/3331 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ

    Taraflar arasında görülen davada ..... 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 18/02/2015 tarih ve 2014/711-2015/78 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davalılar ... ve ... vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 22.03.2016 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davacı vekilleri Av.... ve Av. ..., davalılar ... ile ... vekili Av.Tuğçe Kara ile davalılar ..., ..., ... vekili Av.... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
    Davacı vekili, müvekkili şirketin 22.05.2007-22.08.2008 tarihleri arasında, davalı gerçek kişilerin ortağı bulunduğu dava dışı ....."ye (1.354.245,67) Euro tutarında mal sattığını, satım bedelinin ödenmemesi üzerine davalı gerçek kişiler ile müvekkili şirket arasında borcun ödenmesi amacıyla 03.03.2008 tarihli bir protokol imzalandığını, bu protokol uyarınca anılan davalıların borcun ödenmesini garanti edip müşterek malik oldukları taşınmazın kira sözleşmesinden doğan kira bedeli alacağını müvekkiline temlik ettiğini, davalılarca protokoldeki ödeme yükümlülüğünün kiracılardan bağımsız olduğunu, dava dışı ....."nin borcunu ödemediği gibi iflası için dava açıldığını, davalı gerçek kişilerin de kira sözleşmesinin feshedildiği ve temlik konusu muhtemel alacağın ortadan kalktığını gerekçe göstererek ödemede bulunmadığını, yeni kiracının diğer davalı şirket olduğunu ileri sürerek, anılan protokol gereğince müvekkiline temlik edilen kira alacağının geçerliliğinin tespiti suretiyle muarazanın giderilmesini talep ve dava etmiş, 12.07.2010 tarihli ıslah dilekçesi ile şimdilik (210.000.) USD alacağın temerrüt faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsilini istemiştir.
    Davalılar vekilleri, ayrı ayrı davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, Dairemiz bozma ilamına uyularak ve dosya kapsamına göre; 03.03.2008 tarihli "Alacağın Temliki Protokolü" başlıklı belge hükümleri birlikte değerlendirildiğinde; geciktirici şarta bağlı alacağın temlikinin ifa uğruna yapılmış olduğu, TBK"nın 192. maddesinin (eBK 170 m.) uygulanmasının gerektiği, davalı gerçek kişiler tarafından temlik edilen kira alacağının, kira sözleşmesinin dava dışı kiracı tarafından feshi nedeni ile sona ermesinin, protokol hükümlerine göre "kiracı"nın şahsının veya değişmesinin bir öneminin bulunmadığı, alacağın temliki ile garanti edilenin "kira alacağı-bedeli" olduğu, kiracının değişmesinin ifa uğruna borcu imkansızlaştırmayacağı, taraflar arasında dava dışı kiracının yaptığı veya yapmadığı ödemeler konusunda miktar üzerinden bir uyuşmazlık olmadığı, davalı gerçek kişilerin ifa uğruna temlik edilen kira bedeli alacağı üzerinden "garanti" sorumluklarının devam ettiği gerekçesiyle, davalı ..... hakkında verilen karar kesinleştiğinden bu davalı hakkında yeniden karar verilmesine yer olmadığına, diğer davalılar aleyhine açılan davanın kabulüne, 210.000 USD"nin 12/07/2010 ıslah tarihinden itibaren 3095 sayılı kanunun 4/a maddesine göre işleyecek değişen oranlarda faizi ile birlikte tahsiline karar verilmiştir.
    Kararı, davalılar ..., ... vekili temyiz etmiştir.
    Dava dışı .... ..."nin davacı ..."ya olan borçlarının davacıya borçlu olmayan davalı gerçek kişiler (temlik edenler) tarafından sahibi oldukları taşınmazın belli sayıdaki kira paraları ile ödenmesinin amaçlandığı 03.03.2008 tarihli “Alacağın Temliki Protokolü” başlıklı belgeye dayalı alacak istemine ilişkin davada mahkemece 03.03.2008 tarihli “Alacağın Temliki Protokolü” başlıklı belge hükümleri gereği birlikte değerlendirildiğinde; geciktirici şarta bağlı alacağın temlikinin ifa uğruna yapılmış olduğu, TBK" nın 192. maddesinin (eBK 170 m.) uygulanmasının gerektiği, davalı gerçek kişiler tarafından temlik edilen kira alacağının, kira sözleşmesinin dava dışı kiracı tarafından feshi nedeni ile sona ermesinin, protokol hükümlerine göre “kiracı”nın şahsının veya değişmesinin bir öneminin bulunmadığı, alacağın temliki ile garanti edilenin “kira alacağı-bedeli” olduğu, kiracının değişmesinin ifa uğruna borcu imkansızlaştırmayacağı, taraflar arasında dava dışı kiracının yaptığı veya yapmadığı ödemeler konusunda miktar üzerinden bir uyuşmazlık olmadığı, davalı gerçek kişilerin ifa uğruna temlik edilen kira bedeli alacağı üzerinden “garanti” sorumluklarının devam ettiği gerekçesiyle davalılar ...., ... ve.... hakkında açılan davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Dairemiz bozma ilamında açıklandığı üzere 03.03.2008 tarihli “Alacağın Temliki Protokolü” üçüncü şahsın fiilini taahhüt ve ivazlı temlik olarak nitelendirilemeyecektir. Protokol gereği temlik eden davalıların maliki oldukları taşınmazın kiracısı olan ..... ile yaptıkları kira sözleşmesi uyarınca elde edecekleri kira bedelini temlik ettikleri, temlik ettikleri kira sözleşmesinden kaynaklanan iş bu kira alacaklarını vadelerini ve miktarlarını açıkça belirtmek suretiyle somutlaştırdıkları, ...."nin kira sözleşmesini kira sözleşmesinde kendisine tanınan yetkiye istinaden tek taraflı olarak feshettiği, temlik protokolünde davalıların kiracının ödeme kabiliyeti konusunda bir taahhütte bulunmadıkları anlaşılmaktadır. Davalı şahıslar dava dışı .... ..... nin temlik alan davacıya olan borcu için kefil veya garantör sıfatıyla herhangi bir şahsi teminat vermemiştir. Dosya içerisinde yer alan hukuki mütalaalar da değerlendirildiğinde taraflar arasında akdedilmiş olan alacağın temliki sözleşmesi uyarınca yapılan temlikler ivaz amacıyla değil, ........"nin borcunun teminat altına alınması amacıyla yapıldığından ve hukuken bir ivaz bulunmadığından dava konusu alacağın temliki sözleşmesi ivazsızdır. İvazsız temliklerde de temlik eden borçlunun ödeme gücünden sorumlu değildir. (Eren, Fikret, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Cilt II, 1999, s.1226) Ayrıca, temlikin ifa yerine olduğu temlikten açıkça anlaşılmadıkça da temlik ifa yerine kabul edilemeyeceğinden 818 Sayılı Borçlar Kanununun 170. maddesi anlamında temlikin ödeme yerine geçen temlik olarak kabul edilmesi de sözkonusu değildir. Bu suretle; dava dışı .... ."nin kira sözleşmesini feshetmesiyle davalıların alacağın temlikine ilişkin protokolde yer alan edimlerinin sonradan imkansızlaştığı, bu konuda alacağı temlik eden davalıların kusurunun bulunmadığı böylece davalıların dava konusu edilen alacaktan sorumlu tutulamayacağı nazara alınarak davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamış bozmayı gerektirmiştir.
    SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davalılar ..., ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün davalılar ..., ... yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz eden davalılar ... ve ..."e iadesine, takdir olunan 1.350 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak temyiz eden davalılar ... ve ..."e verilmesine, 24.03.2016 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
    KARŞI OY YAZISI

    Uyuşmazlığın, tarafların imzaladıkları "Alacağın Temliki Protokolü" ile amaçladıkları iradelerine uygun olarak çözümlenmesi gerekir.
    Davalı gerçek kişiler, ortağı oldukları dava dışı şirketin davacıya olan borçlarını, maliki oldukları taşınmazın kira gelirinin, protokolde belirtilen kısmını, davacıya temlik etmek suretiyle ödemeyi taahhüt etmişlerdir.
    Davacının, davadışı şirketten alacaklı olduğu, davalı gerçek kişilerin borçlu şirketin ortağı oldukları, bu ortakların maliki oldukları taşınmazın kira gelirinin protokolde belirlenen miktarını, ortağı oldukları şirketin borcunun ödenmesi amacıyla, davacı alacaklıya temlik ettikleri konusunda ihtilaf yoktur.
    Protokol tarihinden sonra değişen, davalı gerçek kişilerin maliki oldukları taşınmazdaki kiracının sözleşmeyi feshetmesi, taşınmazın yeni kiracıya kiralanmasıdır. Kiracının değişmesinin, taraflar arasındaki ilişkiyi, nasıl etkileyeceğinin değerlendirilmesi gerekir. İlk kira sözleşmesinin kiracı tarafından feshi, taşınmaz maliki olan davalı gerçek kişilerin, taşınmazın kira geliri ile ortağı oldukları şirketin borcunu, protokol kapsamında ödeme iradelerini değiştirecek bir durum değildir. Burada, davalı gerçek kişiler yönünden tartışılabilecek husus, ilk sözleşmenin feshinde kusurlu olmadıklarının anlaşılması halinde, ikinci sözleşme ile kira gelirleri düşmüş ise, bu oranda bir tenzilat yapılması hususu değerlendirilebilecektir. Bunun dışında, maliki oldukları taşınmazın kira geliri ile ortağı oldukları şirketin borcunu ödeme iradelerini etkileyecek bir husus veya imkansızlık söz konusu değildir.
    Bu nedenle, somut olayda borçlunun ödeme gücünün tartışılmasına gerek yoktur. Zira, ilk kiracı sözleşmeyi feshetmiş, aynı taşınmaz bir başka şirkete kiraya verilmiştir. Yukarıda izah edildiği gibi, ikinci kira sözleşmesi ile temlik edenlerin kusuru olmadan kira gelirinde bir azalma olmuşsa, azalma miktarından, temlik edenlerin sorumlu olmayacakları hususu tartışılabilir. Ancak, birinci kira sözleşmesinin feshi nedeniyle, ikinci kira sözleşmesindeki kira gelirinin temlik kapsamında olmadığı, protokolde yer alan edimin sonradan imkansızlaştığı şeklindeki yorum, tarafların protokol ile amaçladıkları iradeleri ile bağdaşmaz.
    Olayımızda davalılar, ilk kiracının ödeme gücünü taahhüt etmekten ziyade, maliki oldukları taşınmazın kira gelirini, temlik etmişlerdir. Kira geliri devam ettiği sürece, protokol kapsamındaki edimin imkansızlığından bahsetmek mümkün olmayacaktır.
    Ayrıca, yorum yapılırken, sözleşmelerin ayakta kalmasını mümkün kılacak şekilde değerlendirme yapılması esastır. Aksi halde, değişik sebep ve gerekçelerle, sözleşmeye bağlılık ve ahde vefa ilkelerinin dolanılması ihtimali karşımıza çıkabilecektir.
    Dairemiz kararında belirtilen mütaalaların bazısında, davalıların üçüncü kişinin edimini taahhüt etmediği ileri sürülmüştür. Bu şekilde bir kabul dahi, davanın reddini gerektirmez. Zira, davalılar, kira geliri ile ortağı oldukları şirketin borcunu ödememesi halinde, şirketin borcunu ödemek amacıyla, bu protokolü imzalamışlardır. Dava dışı şirketin borcunu ödemediği sabittir. Temlikin, teminat amacıyla yapılması da, sonucu değiştirmez. Asıl borçlu olan dava dışı şirketin borcunu ödemediği sabit olduğuna göre, davalı gerçek kişilere ait, protokolde belirtilen taşınmazın kira geliri ile, şirketin borcunun ödenmesi için, protokolde belirlenen şartlar gerçekleşmiştir.
    Alacağın Temliki Protokolünde, ilk kiracı .... "den bahsedilmemiştir. Dolayısıyla temlikin, daha sonraki kira sözleşmesini kapsamadığı şeklindeki yorum, tarafların protokol ile amaçladıkları iradelerini uygun değildir. Tekrar etmek gerekirse, böyle bir durumda, ikinci kira sözleşmesi ile kiralananın geliri azaldığı takdirde, azalma miktarında temlik eden davalıların sorumlu olmayacakları, yani temlik edenlerin sorumluluğunun, protokolde belirtilen taşınmazın kira geliri ile sınırlı olduğu şeklinde anlamak, tarafların iradelerine daha uygun bir yorum olacaktır.
    Somut olayda, garanti yükümlülüğünün tartışılmasına da gerek olmadığı kanaatindeyim. Zira, yeni kiracı da, protokolde belirlenen taşınmaz için kira ödeyeceğinden ve davalıların sorumluluğu, protokolde belirtilen miktar ve taşınmazın kira geliri ile sınırlı olacağından, ilk kira sözleşmesinin feshi ile, davalıların yükümlülüğünde herhangi bir artış söz konusu olmayacaktır.
    Yine, davalıların ortağı oldukları şirketin borcunun ödenmesinin, davalıların yararına bir durum olmadığı da söylenemeyecektir. Zira, dava dışı borçlu şirketin borçlarını ödeyip, ticari amacına uygun olarak hayatiyetini devam ettirmesinden öncelikle yararlanacak olanlar, borçlu şirketin ortaklarıdır.
    Dairemiz kararında "Dosya içerisinde yer alan hukuki mütalaalar da değerlendirildiğinde" ifadesi bulunmaktadır. Hukuki mütalaaların HMK"nın 293. maddesi çerçevesinde değerlendirilmesi gerekir. Hakim, dosyaya sunulan uzman görüşlerini serbestçe takdir edeceğinden, mütalaaların bağlayıcı olmadıkları konusunda şüphe yoktur. Ayrıca, dosyadaki mütalaalarda, talep edenlerin lehine sonuca varıldığı da, gözden kaçırılmaması gerekir. Mütalaa veren uzmanların, benzer akademik ünvana sahip kişiler olduğu ve dosyadaki delillere göre, farklı hukuki sonuçlara ulaştıkları nazara alındığında, somut olayın çözümümün, davaya bakan mahkemenin görevinde olduğu, nihai değerlendirmenin ise, temyiz incelemesi yapan Dairemize ait olduğunun vurgulanmasında fayda olduğu kanaatindeyim. Aksinin kabulü, davacı lehine sonuca varan hukuki mütalaanın da, dosyada mevcut olduğunun gözden kaçırıldığı anlamına gelecektir.
    Ayrıca, her bir mütalaa ile farklı sonuçlara ulaşıldığından, HMK"nın 293/2. maddesine göre, mütalaa veren uzmanların mahkemeye çağrılıp dinlenmesi, geldikleri takdirde neden farklı sonuçlara ulaştıklarının açıklatılması, HMK"nın 293/3. maddesi kapsamında, çağrıldığı duruşmaya geçerli bir özrü olmadan gelmeyen uzmanların düzenlediği mütalaaların değerlendirmeye tabi tutalamayacağının da gözden kaçırılmaması gerekir. Yerel mahkeme, mütalaa veren uzmanları dinlemeye gerek görmemiştir. Ancak, mütalaalarda farklı sonuçlara ulaşıldığından, HMK"nın 293/2. maddesine göre, rapor veren uzmanlar mahkemece dinlenmeden, sadece davalılar lehine mütalaa veren uzmanların görüşlerine göre davanın reddine karar verilmesi gerektiği şeklindeki Dairemiz bozmasının, isabetli olmadığı kanaatindeyim.
    Bu nedenlerle, Alacağın Temliki Protokolü kapsamında, potokolde belirtilen taşınmazın kira geliri ile davalı gerçek kişilerin sorumlu oldukları, dolayısıyla sonucu itibari ile usul ve yasaya uygun yerel mahkeme kararının onanması gerektiği görüşünde olduğumdan, sayın çoğunluğun bozma kararına katılmıyorum. 24.03.2016

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi