11. Hukuk Dairesi 2015/6498 E. , 2016/3319 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada ... Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 04.11.2013 gün ve 2012/235-2013/286 sayılı kararı onayan Daire’nin 13.01.2015 gün ve 2014/1685-2015/245 sayılı kararı aleyhinde davacı vekili tarafından karar düzeltilmesi isteğinde bulunulmuş ve karar düzeltme dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya için düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin babasının 22.02.2009 tarihinde vasiyetname bırakmadan vefat ettiğini, vefat ettiğinde davalı şirkette pay sahibi olduğunu, 11.675,806 adet hissenin pay defterinde “Turgut Cansever varisleri” olarak kayıtlı bulunduğunu, müvekkilinin miras hisselerinin adına kaydı için yapılan başvurunun karşılanmadığını, aksine ... adında bir vakıf adına tescil ettirmek için vakfın idarecileri ile görüşmeler yapılarak karar alınmaya çalışıldığını, müvekkilinin sahip olduğu hakları kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kaldığını ileri sürerek, miras payına düşen 2.918,951 adet hisse senetlerinin müvekkili adına tescilini talep etmiştir.
Davalı vekili, dava konusu payların davacının murisinin kurduğu ... adına vasiyet edildiğini, vasiyetnamenin açılması sonrasında davacının bir itirazının olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, vasiyetnamede lehine vasiyet edilen tüm mirasçılara vasiyetnamenin bir suretinin verildiğine dair bulunan beyan, gerekse vakıf senedi tanziminde davacının vakıf kurucusu olması karşısında müteveffanın ölümüne kadar kurucusu ve yöneticisi bulunduğu yalnızca bir vakıf bulunmasına, merhumun bu vakıf ile dosyaya sunulan belgelerden ... ödülünü üç kez kazanan bir mimar olup kurduğu vakfın amacının da ideal konut ve şehircilik alanında faaliyet gösterip yapılacak araştırma ve çalışmaları desteklemek olduğu değerlendirilip, müteveffanın da başkaca bir vakıf kurduğu iddia ve ispat edilemediği gözönüne alındığında, davacının taleplerinin murisin iradesine aykırı talepler bulunduğu sonucuna varıldığı, davalı şirketin pay defterinde ... varisleri adına kayıtlı bulunan %10 hisseden talep edebilecek bir hisse olmadığı, bu hisse dışında ki diğer şirket paylarının vasiyetnameye uygun olarak hisselerin mirasçılara taksim edildiği, vasiyetnamenin ihtilaflı paylar dışında mirasçılar tarafından benimsenmek suretiyle aynen yerine getirildiği, vasiyetnamede sözedilen ... adında kurulmuş bir vakıf olmadığı, murisin kurmayı planladığı vakfın adının ... Vakfı olarak gösterilmesinin sonuca etkili bulunmadığı,...in vasiyetnameden sonra bir tek vakıf kurduğu ve bu vakfın da ... olduğu, vasiyetnamenin açılması davasında özellikle vasiyetnamede geçen
vakfın ... olduğunun kabul edilerek karar başlığında da lehine vasiyet edilen olarak yer aldığı, davacı mirasçının bir itirazının bulunmadığı, kasdedilenin aynı vakıf olduğu gerekçesiyle davanın reddine dair verilen karar davacı vekili tarafından temyizi üzerine Dairemizin 13.01.2015 tarihli kararı ile onanmıştır.
Davacı vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
Dava, davalı şirkete ait bir kısım hissenin dava dışı vakıf adına tescil edilmesinin haksız olduğu iddiası ile vakıf adına olan payların iptali ile mirasçılar adına pay defterine kaydı ve davacı mirasçının hissesine tekabül eden kısmının adına tescili istemine ilişkindir. Taraflar arasında davacının murisinin vasiyetnamesinin varlığı, içeriği ve bu vasiyetnamenin mahkemece açılıp okunduğu konusunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, vasiyetnamenin bir kısmının yerine getiriliş şeklinin haksız ve hukuka aykırı olup olmadığı noktasındadır. Davacı, muris ..."in mirasçısı olup, miras sebebiyle üstün bir hakkı olduğu iddiası ile iş bu davayı açmıştır.
Tarafların iddia ve savunmaları sunulan deliller kapsamında, işbu davanın miras sebebiyle istihkak davası olduğu ve uyuşmazlığın Medeni Kanundaki hükümler çerçevesinde çözümlenmesi gerektiği açıktır. 26/06/2012 tarihli, 6335 sayılı yasa ile değiştirilen TTK 4. maddesinde, Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu ve bu durumda göreve ilişkin hükümlerin uygulanması gerektiği belirtilmiştir. Anılan maddede, tek tek belirtilen davaların, mutlak ticari dava niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca, mutlak ticari davadan başka, nisbi ticari davaların da tanımı yapılmış ve bir davanın nisbi ticari dava olarak kabul edilebilmesi için her iki tarafın tacir olması ve aynı zamanda uyuşmazlığın da her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili bulunması gerektiği kabul edilmektedir. Davacının iddiası, dava konusu ve sunulan deliller kapsamında uyuşmazlık TTK 4. maddede belirtilen, mutlak ticari davalardan olmadığı gibi, aynı maddede dayanağını bulan nisbi ticari dava niteliğinde de değildir. Her ne kadar işbu davada, şirket hisselerinin bir kısmının davalı vakıf adına tescil edilmesinin haksız olduğu iddiası ile bu payların iptali ile davacı adına tescili talep edilmekte ise de, şirket hisselerinin vakıf adına tescilinin temel nedeninin vasiyetname olduğu ve bu vasiyetnamenin içeriğinin yanlış yorumlanıp tescilin yapıldığının ileri sürüldüğü açık olduğundan Medeni Kanundaki düzenlemeler çerçevesinde yapılacak değerlendirme sonucu uyuşmazlığın çözümlenebileceği anlaşılmakla; işbu davada genel mahkemeler görevlidir. HMK 114. maddesinde, mahkemenin görevli olması hususu dava şartı olarak belirtilmiş olup, 115. maddesine göre de, dava şartları yargılamanın her aşamasında mahkemece resen dikkate alınır. Bu nedenle, mahkemece davanın görev yönünden reddi ile görevli Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesi gerektiğinden, davacı vekilinin karar düzeltme itirazının kabulü ile Dairemizin 13.01.2015 gün ve 2014/1685-2015/245 sayılı onama ilamının kaldırılarak yerel mahkeme kararının bu gerekçe ile davacı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin karar düzeltme itirazlarının kabulü ile Dairemizin 13.01.2015 gün ve 2014/1685-2015/245 sayılı onama ilamının kaldırılarak yerel mahkeme kararının bu gerekçe ile davacı yararına BOZULMASINA, ödedikleri temyiz peşin, temyiz ilam ve karar düzeltme harçlarının isteği halinde karar düzeltme isteyene iadesine, 24.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.