16. Hukuk Dairesi 2015/13016 E. , 2017/6645 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay"ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sonucunda, ... Köyü çalışma alanında bulunan 186 ada 24 parsel sayılı 570,66 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanılarak davalı ... adına tespit ve tescil edilmiştir. Davacı ..., kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ve miras yoluyla gelen hakka dayanarak tapu iptali ve tescil istemiyle dava açmış, asli müdahil ... da aynı gerekçelerle davaya katılmıştır. Yargılama sırasında çekişmeli taşınmaz satış işlemi yoluyla ..."a temlik edilmiş, davacı da seçimlik hakkını kullanarak davasını temlik alana karşı tapu iptali ve tescil olarak devam ettirmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne, dava konusu 186 ada 24 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının kısmen iptali ile 3/28 payın davacı ... adına, 3/28 payın ise asli müdahil ... adına tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı ..., çekişmeli taşınmazın 2004 yılında vefat eden murisi ..."dan kaldığı ve murisin terekesinin taksim edilmediği iddiasıyla öncelikle taşınmazın muris adına tapuya tescili, olmadığı takdirde ise miras payının adına tescili istemiyle dava açmıştır. Dava başlangıçta mirasçı ..."a karşı açılmış ise de, taşınmaz yargılama sırasında 10.07.2014 tarihinde davalı ... tarafından ..."a satılıp devredilmiş, davacı da HMK"nın 125. maddesi gereğince seçimlik hakkını kullanarak, davasını terekeye göre üçüncü kişi durumunda bulunan Musa"ya karşı tapu iptali ve tescil olarak devam ettirmiştir. Murisin ölüm tarihi itibariyle terekesinin elbirliği hükümlerine tabi olduğu ve somut olayda davacının öncelikle tereke adına talepte bulunduğu açıktır. Elbirliği mülkiyeti hükümlerine tabi bulunan bir terekede, terekeye ilişkin tüm tasarruf işlemlerinin 4721 sayılı Yasa’nın 640. ve 702. maddeleri uyarınca tüm mirasçılar tarafından birlikte yapılması zorunlu olup, tasarrufi işlem niteliğindeki davanın da tüm mirasçılar tarafından birlikte açılması ve yürütülmesi gerekir. Bir mirasçının özellikle acele hallerde miras şirketinin menfaatini korumak için bütün mirasçılar adına yalnız başına dava açması mümkün ise de, bu şekilde açılan bir davanın tüm mirasçıların katılımı sağlanmadan yürütülmesi mümkün değildir. Böyle bir durumda, diğer mirasçıların davaya katılımının sağlanması, muvafakatlerinin alınması ya da terekeye temsilci atanması gerekir. Bu husus, dava şartları arasında yeralan aktif dava ehliyeti kapsamında kalmakta olup, mahkeme hakimi tarafından yargılamanın her aşamasında re"sen dikkate alınması gerekir.
Somut olayda dava başlangıçta mirasçı ..."a karşı açılmış olmakla mirasçılar arasında görülen bir dava niteliğinde bulunmakta ise de, taşınmazın yargılama sırasında davalı ... tarafından ..."a satılıp devredilmesi ve davacının da seçimlik hakkını kullanarak davasını terekeye göre üçüncü kişi durumunda bulunan ..."ya karşı tapu iptali ve tescil olarak devam ettirmesi nedeniyle dava bu aşamadan sonra terekeye göre üçüncü kişiye karşı yürüyen bir dava niteliğini almıştır. Başka bir ifadeyle, başlangıçta mevcut olan aktif dava ehliyeti, taşınmazın terekeye göre üçüncü kişi konumundaki şahsa satılması ve davanın da bu şahsa yöneltilmesiyle birlikte ortadan kalkmıştır. HMK"nın 115/3. maddesi gereğince, dava koşullarının davanın başından itibaren yargılamanın sonuna kadar hatta karar kesinleşinceye kadar mevcut olmaları zorunlu olduğundan, böyle bir durumda, yargılamaya devam edilebilmesi için murisin diğer mirasçılarının davaya katılımının sağlanması, muvafakatlerinin alınması ya da terekeye temsilci atanması gerekmektedir. Hal böyle olunca, davacı tarafa muris ..."ın tüm mirasçılarının davaya katılımlarının veya terekeye temsilci atanmasının sağlanması için yöntemine uygun şekilde süre ve imkan tanınmalı, bu suretle aktif dava ehliyetinin sağlanması halinde işin esasına girilip, tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir. Mahkemece, bu yön göz ardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup, temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulüyle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edenlere iadesine, 17.10.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.