23. Hukuk Dairesi 2013/8757 E. , 2014/1814 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Sincan 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 23/12/2010
NUMARASI : 2009/365-2010/756
Taraflar arasındaki alacak davasının bozma kararına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı ve katılma yoluyla davalı vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R-
Davacı vekili, kooperatif üyesi olan davalının 8.079,05 TL aidat borcu nedeniyle yapılan icra takibinin davalının haksız itirazı ile durduğunu ileri sürerek, itirazının iptali ile %40 inkâr tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiş, yargılama sırasında talebini alacak davası olarak ıslah ederek 8.079,05 TL alacağın takip tarihinden itibaren işleyecek aylık %15 faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin peşin ve sabit ödemeli üye olduğunu ve borcunun bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece davanın kısmen kabulü ile 7.523,25 TL"nin takip tarihinden aylık %15 faiziyle davalıdan tahsiline dair verilen kararın, davalı vekili tarafından temyizi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesi"nin, 04.06.2007 tarih ve 4756 E, 8475 K. sayılı ilamıyla, davalının peşin ve sabit aidat ödeme koşulu ile üyeliğinin ilke olarak oluştuğu gözetilerek hükme esas alınmayan bilirkişi raporunda yönetim kurulunca kararlaştırılan peşin ve sabit aidat miktarının tamamının ödenmediği yönünde yapılan tespit ve bu tespite davalı vekilinin itirazı üzerinde durulup değerlendirilmesi gerekirken davacının normal statüdeki bir üye gibi ele alınmasına dayalı olarak davanın sonuçlandırılmasının doğru olmadığı gerekçesiyle bozulmuştur. Mahkemece, bozma ilamına uyularak, yapılan yargılama sonunda; davalının peşin üye olduğu ve borcu bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine, 3.231,63 TL kötüniyet tazminatının davacıdan tahsiline dair kararın davacı vekilince temyizi üzerine, Yargıtay 16. Hukuk Dairesi"nin 20.11.2008 tarih ve 3237 E., 7420 K. sayılı ilamıyla, davanın alacak davası olarak kabul edildiği halde, davalı yararına itirazın iptali davasına konu olabilecek kötüniyet tazminatına hükmedilmesinin doğru olmadığı gibi, davalı peşin ve sabit ödeme ile üye olduğundan yararlandığı ortak hizmetlere ilişkin giderler ile altyapı giderlerinden payına düşen oranda sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde sorumlu olacağından, kooperatif kayıtları üzerinde bu yönden de inceleme yapılmak suretiyle, davalının borcunun bulunup bulunmadığının belirlenmesi gerektiği belirtilerek bozulması üzerine bu kez mahkemece uyulan bozma ilamı ve benimsenen en son tarihli bilirkişi raporlarına göre, davacı kooperatifçe yapılmış bir altyapı olmadığı, davalının genel giderlerden payına düşen oranda sorumlu olduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile 1.159,94 TL"nin davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davacı ve katılma yoluyla davalı vekilleri temyiz etmiştir.
5236 sayılı Kanun"un 19. maddesiyle HUMK"a eklenen Ek Madde 4"te " Görev, kesin hüküm, istinaf, temyiz, Yargıtayda duruşma, senetle ispata ve sulh mahkemelerindeki taksim
davalarında muhakeme usulünün belirlenmesine ilişkin maddelerdeki parasal sınırlar; her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, önceki yılda uygulanan parasal sınırların; o yıl için 213 sayılı Vergi Usul Kanunu"nun mükerrer 298. maddesi hükümleri uyarınca Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilân edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanır. Bu şekilde belirlenen sınırların onmilyon lirayı aşmayan kısımları dikkate alınmaz. Bu uygulama nedeniyle mahkemelerce görevsizlik kararı verilemez.
Yukarıdaki fıkra uyarınca her takvim yılı başından geçerli olmak üzere uygulanan parasal sınırların artışı, artışın yürürlüğe girdiği tarihten önce ilk derece mahkemelerince nihaî olarak karara bağlanmış davalar ile bölge adliye mahkemesi kararı üzerine yeniden bakılan davalarda ve Yargıtayın bozma kararı üzerine kararı bozulan mahkemece yeniden bakılan davalarda uygulanmaz." hükmünü içermektedir.
5219 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sonucu HUMK"nın 427. maddesinde öngörülen kesinlik sınırı, 5236 sayılı Kanun"un 19. maddesiyle HUMK’na eklenen Ek-Madde 4/1"de öngörülen yeniden değerleme oranı da dikkate alındığında, ilk bozmaya konu kararın verildiği 12.04.2005 tarihinde 1.000,00 TL, son bozmaya konu kararın verildiği 04.12.2007 tarihinde 1.170,00 TL, bozma sonrası işbu temyize konu kararın verildiği 23.12.2010 tarihinde 1.430,00 TL’dir.
Dava dilekçesinde 8.079,05 TL"nin tahsili istenilmiş, mahkemece, son bozma sonrasında 23.12.2010 tarihinde 1.159,94 TL"nin tahsiline karar verilmiştir. Davalı aleyhine kabul edilen kısım, 12.04.2005 tarihi itibariyle kesinlik sınırının üzerinde olup, 04.12.2007 ve 23.12.2010 tarihi itibariyle kesinlik sınırı altında ise de, anılan Ek-Madde 4/2. hükmü uyarınca, gerek ilk, gerekse son bozma sonrası verilen karar tarihlerindeki kesinlik sınırı uygulanamayacağından, davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesi gerekmiştir.
Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma ilamı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve bozmanın kapsamı dışında kesinleşmiş olan yönlere ilişkin temyiz itirazları incelenemeyeceğine göre, taraf vekillerinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, taraf vekillerinin tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harçlarının temyiz edenlerden alınmasına, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 11.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.