8. Hukuk Dairesi 2016/6282 E. , 2019/1962 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : İstihkak
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı üçüncü kişi tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R
Davacı üçünçü kişi vekili, haciz tarihinde vekil edeni tarafından işletilen özel hastanenin borçlu şirket tarafından 2007 yılında kullanıldığını, aradan yaklaşık sekiz yıl gibi bir zamanın geçtiğini, bu zaman zarfında söz konusu adreste üçüncü kişi şirket ile borçlu şirket arasında üç farklı şirketin daha haciz uygulanan adreste özel hastane olarak faaliyet gösterdiğini, vekil eden şirketin kendinden önce bu adreste faaliyet gösteren hiçbir şirketle hukuki veya ticari bir bağının bulunmadığını, borçlu şirket ile aralarında bir devir ilişkisinin bulunmadığını belirterek, istihkak iddialarının kabulünü talep etmiştir.
Davalı alacaklı vekili, haciz yapılan adreste borçlu şirketin faaliyet göstermekte iken 2007 yılından itibaren işletilen özel hastanenin muvazaalı olarak 2-3 yıllık periyotlar ile farklı şirketlere devredildiğini, davacı şirket ile devir alan diğer şirketlerin alacaklıların haciz baskısından kurtulmak için evrak üzerinden şirket değişikliğine gittiklerini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, işyeri ruhsatının satın alınmasının işyeri devri niteliğinde olduğu, sağlık müdürlüğüne başvurulma ve izin alınmasının işyeri devrini ortadan kaldırmayacağı, devir nedeniyle TBK"nin 202. maddesi gereği iki yıl müddetle devir alan şirketin borçlu ile birlikte borçtan sorumlu olmaları nedeniyle davanın reddine karar verilmiş, karar davacı üçüncü kişi şirket vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, üçüncü kişinin İİK"nin 96. vd. maddelerine dayalı istihkak iddiasına ilişkindir.
Devredilen işletmede haciz yapılabilmesi, devrin muvaazalı olduğunun iddia ve ispat edilmesine bağlıdır. Muvazaa iddiasının bulunmaması halinde alacaklının, tasarrufun iptali davası açarak alacağına kavuşma imkanı bulunduğu gibi, TBK ve TTK hükümlerine göre açılacak davalarda da devri yargılama konusu yapabilir.
Ayrıca, İİK"nin 44.maddesinde yer alan yükümlülüklerin yerine getirilmemesi işletmenin devrini sakatlamaz. Anılan hükmün yalnız cezai yaptırımı vardır. (İİK mad.337/a). Aktiflerin devredenin malvarlığından çıkmamış kabul edilmesini, yani haczedilmesini sağlayacak tek yol, muvazaanın iddia ve ispat edilmesidir.
Bu bilgiler ışığında, davalı alacaklı tarafından temyize konu olayda davacı 3. kişi ile borçlu arasında muvazaalı işlem olduğu iddia edilmiş, tüm işçilerin kesintisiz olarak aynı işletmede çalışmaya devam ettiği ve devirlerin evrak üzerinde gerçekleştiği ileri sürülmüş, İl Sağlık Müdürlüğü, Belediye kayıtları, tanık beyanları gibi delillere dayanılmıştır. Bu durumda Mahkemece alacaklı tarafından muvazaa iddiasının ispatı için dayanılan tüm deliller toplanarak muvazaa iddiasının değerlendirilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile eksik incelemeye dayalı olarak hüküm kurulması yerinde görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı 3. kişi vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün İİK"nin 366 ve HUMK"un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, taraflarca İİK"nin 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 26.02.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.