Esas No: 2021/10756
Karar No: 2022/6274
Karar Tarihi: 25.04.2022
Yargıtay 6. Ceza Dairesi 2021/10756 Esas 2022/6274 Karar Sayılı İlamı
6. Ceza Dairesi 2021/10756 E. , 2022/6274 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇLAR : Hırsızlık, cinsel taciz suçuna teşebbüs ve hakaret
HÜKÜMLER : Mahkumiyet
Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
I-Suça sürüklenen çocuk hakkında hakaret suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz itirazının incelenmesinde;
Somut olayda, suça sürüklenen çocuk hakkında 20/01/2012 tarihinde işlediği iddia olunan hakaret suçundan açılan kamu davasında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının 11/10/2013 tarihinde kesinleştiği, beş yıllık denetim süresi içerisinde işlenen 5237 sayılı TCK'nın 86/2, 86/3-e maddesi kapsamındaki kasten yaralama suçundan verilen mahkûmiyet kararı dayanak yapılmak suretiyle 11/05/2016 tarihinde hükmün açıklandığı, sanığın TCK’nın 125/1, 125/4, 31/1, 62/1. maddeleri uyarınca ve neticeten hapis cezasından çevirme 860 TL adli para cezasına mahkûm edildiği, bu kararın da süresinde suça sürüklenen çocuk müdafii tarafından temyiz edildiği incelenen dosya kapsamından anlaşılmıştır.
Hükmün açıklandığı 20/01/2012 tarihinden sonra, suça sürüklenen çocuk bakımından üst sınırı üç yıl altında kalan kasten yaralama suçu 02.12.2016 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı kanun ile değişik 5271 sayılı CMK'nın 253. maddesine göre uzlaşma kapsamına alınmıştır.
Sözü edilen ve sanık (veya hükümlü) lehine olduğu değerlendirilen işbu değişiklikle ilgili olarak Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun Dairemizce de benimsenen istikrarlı içtihatları uyarınca, denetim süresinde işlenen ve sonradan uzlaştırma kapsamına alınan ve kasten işlenen bir suçtan dolayı uzlaştırma prosedürünün işletilmesi gerekir. Uzlaşma gerçekleştiği takdirde açıklanması geri bırakılan hüküm açıklanamaz. Buna karşılık uzlaşmanın gerçekleşmemesi hâlinde, sonradan uzlaştırma kapsamına alınan ve denetim süresinde kasten işlenen suçtan dolayı verilen mahkûmiyet hükmü, yeniden açıklanması geri bırakılan hükmün açıklanmasına mesnet oluşturabilir.
Bu itibarla, hükmün açıklanmasına dayanak yapılan ve denetim süresinde kasten işlenen suçla ilgili olarak uzlaştırma işlemlerine tevessül edilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi için açıklanan mahkumiyet hükmünün bozulması gerekir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da bu sebeple hükmün bozulması gerektiği görüşündedir.
Ancak;
5237 sayılı CMK’nın 231/8. maddesinin “Denetim süresi içerisinde dava zaman aşımı durur.” biçimindeki âmir hükmü ve yine Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun Dairemizce de benimsenen istikrarlı içtihatları uyarınca, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleştiği tarihten, denetim süresi içerisinde kasten işlenen (bu suçtan dolayı verilen mahkumiyet hükmünün kesinleşmesi kaydıyla) suçun işlendiği tarihe kadar dava zaman aşımı süresi durur.
Öte yandan TCK’nın 67/2-d maddesinin amir hükmü uyarınca, mahkumiyet hükmünün verilmesi dava zaman aşımı süresini kesen sebeplerdendir. Bu tarihten sonra dava zaman aşımı süresi yeniden işlemeye başlar. Mahkûmiyet hükmünün sonradan kanun yolu denetimi esnasında her hangi bir nedenle bozulması, kesme sonucunu ortadan kaldırmaz.
Nihayet 5320 sayılı Kanun’un 4/2. maddesi uyarınca, “Ceza Muhakemesi Kanununun yürürlüğe girmesinden önce yapılan işlemler ve verilen kararlar geçerliliklerini sürdürürler.” düzenlemesine yer verilmiştir. Esasen bu düzenlemeyle usul hükümlerin değiştirilmesi halinde, önceki mevzuata uygun olarak verilen kararların ve yapılan işlemlerin genel olarak geçerli sayılmasına dair çok önemli bir usul hukuku ilkesi zikredilmiştir. Örneğin; 06.03.2014 tarih ve 28933 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 6526 sayılı Kanun değişikliğinden önce CMK’nın 135’inci maddesi uyarınca, telekomünikasyon yoluyla iletişimin denetlenmesi kararını, (şimdi olduğu gibi) tek hâkimin de vermesi mümkündü. Ancak, 6526 sayılı Kanun değişikliğiyle birkaç yıl süreyle dinleme ve kayda alma kararını, yalnızca Ağır Ceza Mahkemesinin ve oybirliğiyle karar vermesi koşulu getirilmişti. Bu değişiklik, 06.03.2014’ten önce tek hakimin verdiği dinleme ve kayda alma kararını geçersiz hale getirmez ve bu yolla elde edilen deliller de hukuka aykırı olarak kabul edilemez.
“Bir kararın yok hükmünde sayılması ile sonradan hükümsüz hâle gelmesi aynı şey değildir. (Kunter – Yenisey – Nuhoğlu, Ceza Muhakemesi Hukuku, 18. Baskı, sahife 207)” Bu itibarla, hükmün açıklanması kararına dayanak yapılan ve denetim süresi içerisinde kasten işlenen hırsızlık suçundan verilen mahkumiyet hükmünün, kanun değişikliği ve uzlaşmanın gerçekleşmesi halinde sonradan hükümsüz kalma ihtimali mevcut ise de, bu durum söz konusu mahkumiyet kararının yok hükmünde kabul edilmesi sonucunu doğurmayacağı gibi, açıklanan bir mahkûmiyet hükmü somut olayda olduğu gibi uzlaştırmanın kapsamının genişlemesi sebebiyle bozulabilir ve bilahare sonradan hükümsüz hale gelebilirse de, yok hükmünde sayılamaz.
Dava zaman aşımı süresinin dolmamış olması, olumsuz bir yargılama (dava) şartı olup, dava zaman aşımı süresinin dolması halinde Devletin yargılama hakkı düşer.
Somut olayda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleştiği 11/10/2013 tarihinden, denetim süresinde işlenerek hükmün açıklanmasına sebep olan suçun işlendiği 19/08/2015 tarihleri arasında gerçekleşen durma süresi ile son olarak açıklanan 11/05/2016 tarihinde verilen mahkûmiyet hükmü de dahil olmak üzere kesme sebepleri de dikkate alındığında, aynı zamanda uzatılmış dava zaman aşımı süresi de dolmuştur.
Elbette hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı itiraz üzerine mercii tarafından kaldırılmışsa, bu karara herhangi bir sonuç bağlanamaz. Örneğin; yoklukta verilmesi, tebligat, itiraz ve nihayet itiraz merciinin kaldırma kararı arasında geçen sürede dava zaman aşımı süresinin durduğu kabul edilemez. Ancak, verilen bir mahkûmiyet hükmü hatalı da olsa dava zaman aşımını süresini keser. Kaldı ki, olayımızda hükmün açıklandığı tarihte TCK’nın 86/2, 86/3-e, 31/2 maddeleri kapsamındaki kasten yaralama suçu uzlaştırma kapsamında olmadığı için, açıklanması geri bırakılan kararın açıklanmasında herhangi bir hukuka aykırılık yoktur. Aynı şekilde açıklanması geri bırakılan bir kararın açıklanması suretiyle de olsa verilen mahkûmiyet kararının dava zaman aşımını süresini kesen bir sebep olduğunda herhangi bir kuşku yoktur.
Yapıldığı tarihte hukuka uygun ve geçerli olan duruşma açılması, hükmün açıklanması işlemleri ile aynı şekilde verildiği tarihte hukuka uygun olan ve açıklanması geri bırakılan bir kararın açıklanması suretiyle verilen mahkûmiyet kararının, sanık (veya hükümlü) lehine yapılan bir kanun değişikliği gerekçesiyle, sanık aleyhine yorumla, geçersiz ya da yok hükmünde sayılması (keenlemyekün), anılan kanun hükümleriyle, Ceza Muhakemesine egemen olan en önemli ilke ve haklardan olan hukuk güvenliği ve adil yargılanma hakkına açıkça aykırılık oluşturur.
Esasen CMK’nın 231/8. maddesinde düzenlenen dava zaman aşımı süresinin (azami) denetim süresi kadar durması kuralı göz önüne alındığında, önceden dayanak yapılan suç dışında yine denetim süresinde işlenmiş başka bir kasıtlı suçtan mahkûmiyet kararı bulunsa bile, uzlaştırma prosedürünün işletilmesi için bozma yaptığımızda, uzlaşma gerçekleşse de gerçekleşmese de, nihayetinde verilecek karar, her halükârda düşme kararıdır.
Bu itibarla, açıklamaya dayanak yapılan hükmün sonradan uzlaştırma kapsamına alınması dolayısıyla uzlaştırma işlemlerine tevessül edilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi için bozulması yerine, olumsuz yargılama (dava) şartı olan dava zaman aşımı süresinin dolması nedeniyle bozma ve düşme kararı vermek gerekmiştir.
Açıklanan nedenlerle;
Suça sürüklenen çocuğa yüklenen ve TCK'nın 125/1-4, 31/2. maddelerine uyan hakaret suçunun gerektirdiği cezanın türü ve üst sınırına göre; aynı Kanun’un 66/1-e, 66/2, 67/4. maddelerinde öngörülen 6 yıllık uzatılmış dava zaman aşımı süresinin, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleştiği 11/10/2013 tarihinden denetim tarihinde işlenerek hükmün açıklanmasına sebep olan suçun işlendiği 19/08/2015 tarihi arasında durduğu da nazara alındığında, suç tarihi olan 20/01/2012 tarihinden inceleme tarihine kadar geçmiş bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuk müdafiinin temyiz itirazı bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle gerekçesi tebliğnameye uygun olarak BOZULMASINA, bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK'un 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, suça sürüklenen çocuk hakkında açılan kamu davasının 5271 sayılı CMK'nın 223/8. maddesi uyarınca zaman aşımı nedeniyle DÜŞMESİNE,
II-Suça sürüklenen çocuk hakkında hırsızlık ve cinsel tacize teşebbüs suçlarından kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
Her ne kadar tebliğnamede suça sürüklenen çocuğun eyleminin 5237 sayılı TCK’nın 141/1; 105/1, 35/2; 125/1-4 ve 31/2 . maddelerine uyduğu ve bu suretle aynı Kanun’un 66/1-e, 66/2. maddelerinde belirtilen 4 yıllık asli dava zamanaşımının dolduğundan bahisle düşme kararı verilmesi talep edilmiş ise de, bahçede zeytin toplayan katılanın üzerine önce köpek salarak ve akabinde temyiz dışı sanıklarla birlikte saldıran ve katılanın pantolonunu indirerek cinsel saldırı teşebbüsünde bulunan ve katılanın direnmesi üzerine boynundaki kolyesi ile cep telefonunu alarak kaçan suça sürüklenen çocuğun eyleminin bir bütün halinde birden fazla kişiyle ve silahla yağma (TCK’nın 149/1-a,c, 31/2); cinsel saldırıya teşebbüs (102/1, 35/2, 31/2) suçlarını oluşturduğu ve bu suçlar için TCK’da öngörülen 7 yıl 6 ay asli ve 10 yıl 15 aylık uzatılmış zamanaşımı sürelerinin dolmadığı anlaşılmakla tebliğnamedeki görüşte iştirak edilmemiştir.
Suça sürüklenen çocuk hakkında açıklanması geri bırakılan hükmün açıklanmasına esas alınan mahkumiyetin 5237 sayılı TCK’nın 86/2, 86/3-e, 31/2. maddelerinde düzenlenen kasten yaralama suçuna ilişkin olması ve hükümden sonra 02/12/2016 tarihinde 29906 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 34. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK'nın 253. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendi uyarınca suça sürüklenen çocuk açısından uzlaşma kapsamına alındığının anlaşılması karşısında; suça sürüklenen çocuk ile mağdur arasında 6763 sayılı Kanunun 35. maddesi ile değişik CMK'nın 254. maddesi uyarınca aynı Kanunun 253. maddesinde belirtilen esas ve usûle göre uzlaştırma işlemleri yapılması için dosyanın yeniden değerlendirilmesi lüzumu karşısında, ihbara konu suça ilişkin belirtilen işlemlerin akıbetinin mahkemesinden sorulup sonucuna göre hükmün açıklanıp açıklanamayacağının tartışılması zorunluluğu,
Bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuk müdafiinin temyiz itirazı bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan diğer yönleri incelenmeyen hükümlerin açıklanan nedenle tebliğnameye aykırı olarak BOZULMASINA, 25/04/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.