3. Hukuk Dairesi 2014/5234 E. , 2014/6066 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : OSMANİYE 2.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 26/12/2013
NUMARASI : 2013/270-2013/596
Taraflar arasında görülen tapu iptal ve tescil, olmadığı taktirde alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı dava dilekçesinde, davalının yaptığı Köylü sitesinde bulunan 26 nolu daire için 1993-1998 arası 925,00 TL ödediği halde 20.03.2003 tarihinde üçüncü kişiye sattığı ileri sürülerek öncelikle tapu iptali ve tescil olmadığı takdirde ödenen miktarın taşınmazın bedeline oranlanmak suretiyle bulunacak bedelin tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş,verilen bu kararın davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairemizin 25.2.2013 tarih, 2013/880 E. ve 2958 K.sayılı kararı ve "Davada, dayanılan harici satım sözleşmesi resmi biçimde yapılmadığından MK.nun 634.maddesi, TMK.nun 706.maddesi, BK.nun 213.maddesi ve Tapulama Kanununun 26.maddesi uyarınca geçersizdir. O nedenle, geçerli sözleşmelerde olduğu gibi taraflara hak ve borç doğurmadığından taraflar geçersiz sözleşme uyarınca verdiklerini karşı taraftan isteyebilirler.
Ancak, ülkemizde yaşanan enflasyonun uzun yıllardan beri yüksek oranda seyretmesi nedeniyle paranın değer kaybı, bununla ters orantılı olarak devamlı düşmekte olduğundan paranın verildiği tarihteki alım gücü ile iade tarihindeki alım gücü çok farklı ve adaleti denkleştirmeyecek oranda azdır. Bu nedenle, hukuken geçersiz sözleşmeler sebepsiz zenginleşme kuralları uyarınca tasviye edilirken, denkleştirici adalet kuralı gözardı edilmemelidir. Ancak, burada denkleştirme yapılırken iade alacaklısının geçersiz sözleşmenin ifa edilmeyeceğini öğrendiği tarihe göre iade kapsamı belirlenmelidir.
HUMK.nun 275 ve onu izleyen (yeni HMK.266 md.) maddeleri gereğince çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınması gerekir. Ancak, bilirkişi seçimi yapılırken düşüncesine başvurulacak kişi veya kişilerin özel ve teknik bilgilerinin yeterli olup olmadığı üzerinde durulması gerekir. Dava konusu olayda, her ne kadar geçersiz satış nedeniyle iadeye karar verilirken, satış bedeli olarak verilen paranın alım gücünün ilk ödeme tarihindeki alım gücüne ulaştırılması ve bu şekilde iadeye karar verilmesi ilkesi benimsenmiş ve bu konuda bilirkişinin görüşüne başvurulmuş ise de; mahkemenin hükmüne esas aldığı raporu düzenleyen bilirkişiler avukat, mali müşavir ve inşaat mühendisi olup, bu konuda uzman olmadıklarından, raporlarına itibar edilemez. O halde, mahkemece bu konuda uzman hesap bilirkişinin görüşüne başvurularak yeniden rapor alınarak sonucuna uygun bir karar verilmelidir.
Satım bedelinin iade tarihindeki ulaştığı bedel belirlenirken ödenen paranın çeşitli ekonomik etkenler nedeniyle azalan alım gücünün enflasyon, tüketici eşya fiyat endeksi, altın, işçi ücretlerindeki artış ve döviz kurlarındaki artış ortalamaları gözönünde tutulmalıdır.
Mahkemece, bu hususlar gözetilmeksizin yeterli olmayan bilirkişi raporuna göre karar verilmesi yerleşik Yargıtay uygulamalarına uygun görülmemiştir." gerekçesi ile bozularak, mahalline iade edilmiştir.
Mahkeme tarafından, bozma ilamına uyulması neticesinde yapılan yargılamada, davacı tarafın satış bedeli olarak ödenen 925 TL"nin, taşınmazın 3.kişiye satış tarihi itibariyle güncellenmiş değerinden (2.616 TL), davalı tarafından iade edilen 1.000 TL"nin mahsubu sonucu bulunan 1.616 TL"nin dava tarihi itibariyle değeri güncellenmiş, güncellenen bu iki değer toplanmak suretiyle bulunan miktar üzerinden davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Yerel mahkeme her ne kadar, bozma kararına uymuş ise de, bozma gereği gibi işlem yapmamıştır. Hükme esas alınan bilirkişi raporundaki hesaplama şekli hatalı ve yanlıştır. Davacının ödediği satış bedeli iki defa güncellenmiş ve bu değer üzerinden karar verilmiştir.
Öyle ise mahkemece, bu ilkeler gözetilerek, geçersiz satış nedeni ile ifanın imkansız hale geldiği tarih itibariyle, davacının ödediği satış bedelinin denkleştirici adalet ilkesi gereği güncellenerek "(Önceki bozma ilamındaki ilkeler dikkate alınıp), bu bedele hükmedilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu, bozma kararına aykırı olarak, yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 15.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.