3. Hukuk Dairesi 2014/5017 E. , 2014/5998 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ANKARA 16. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 04/06/2013
NUMARASI : 2013/142-2013/288
Taraflar arasında görülen alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davaya konu arsanın 210/744 hissesini 14.06.1991 tarihinde 1.200.000 TL ödeyerek davalı belediyeden satın aldığını, 27.01.2006 tarihinde taşınmaza ait emlak vergisini ödemek üzere davalı Belediyeye başvurduğunda arsanın satışının iptal edildiğini öğrendiğini belirterek; satışın iptali nedeniyle müvekkilinin uğradığı zararın tazmini için arsanın rayiç değerinin belirlenmesini, müvekkilinin hissesine düşen 210 metrekarelik yer için fazlaya ilişkin haklarını saklı tutup 20.000,00 TL"nin davalıdan tahsilini talep etmiş, ıslah dilekçesiyle talebini 68.250,00 TL"ye çıkarmıştır.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacıya ait hisse tapusunun 05.03.1996 tarih ve 530/698 sayılı encümen kararıyla iptal edildiğini, davanın idari yargının görev alanına girdiğini, davacının talebinin zamanaşımına uğradığını savunarak, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; davanın kabulü ile davacıya ait 210/744 payın dava tarihindeki rayiç değeri olarak belirlenen 68.250,00 TL"nin davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz incelemesinin yapıldığı Yargıtay 13.Hukuk Dairesince; 05.03.2009 tarih, 2009/302 Esas, 2009/2862 Karar sayılı ilamla; davacıya ait gecekondunun tapulu taşınmaz üzerine yapılmış olması nedeniyle davalı belediye tarafından davacıya yapılan satışın baştan itibaren geçerli olmadığı, davacının geçersiz satım sözleşmesi nedeniyle 14.06.1991 tarihinde ödediği bedelin ancak sebepsiz iktisap koşulları gereğince denkleştirici adalet kuralına göre ifanın imkansız hale geldiği 05.03.1996 tarihi itibariyle ulaşacağı alım gücünü talep edebileceği gerekçesiyle bozmuştur.
Mahkemece bozma ilamına uyularak, denkleştirici adalet ilkesine göre hesaplanan 19.713.116 eski TL (19,17 YTL)"nin davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Bu karara karşı davacı vekili tavzih talebinde bulunmuş, kısa kararla gerekçeli karar arasında çelişki bulunduğunu belirterek çelişkinin giderilmesini talep etmiş, mahkemece, tavzih talebi reddedilmiş, davacı vekili bu karara karşı temyiz isteminde bulunmuştur.
Temyiz incelemesinin yapıldığı Yargıtay 13.Hukuk Dairesinin 2010/18477 Esas, 2011/9590 Karar sayılı ilamıyla; kısa kararda 19.713,11 TL"nin davalıdan tahsiline, gerekçeli kararda ise, 19.713.116 eski TL (19,17 YTL)"nin davalıdan tahsiline karar verildiği, bu şekilde birbiriyle çelişkili hüküm fıkraları oluşturulduğu, hükümdeki meblağın tavzih yoluyla açıklanması gerekirken, tavzih şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle talebin reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle tavzih talebinin reddine ilişkin kararın bozulmasına karar vermiştir.
Bozma ilamına uyma kararı alan mahkemece; davacının 14.06.1991 tarihinde yatırdığı 1.200.000 eski TL"nin ifanın imkansız hale geldiği 05.03.1996 tarihinde 19.713.116 eski TL"ye (19,71 Yeni TL)"ye ulaştığı gerekçesiyle kısa kararın bu şekilde düzeltilmesine, gerekçeli kararın altına şerh edilmesine karar verilmiştir.
Bu karar davacı vekilince duruşma istemli olarak temyiz edilmiş, Dairemizin 23.10.2012 tarih, 2012/11983 Esas, 2012/22108 Karar sayılı ilamıyla; hükümdeki meblağın tavzih yoluyla açıklanması gerekirken, tavzih şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle talebin reddine karar verilmesinin yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Dairemizin bozma ilamına uyma kararı alan mahkemece 04.06.2013 tarihli ilamla; 10.11.2009 tarih ve 2009/175 E 2009/368 K sayılı, 10/11/2009 tarihli gerekçeli kararın, hüküm bölümünün 1 Bendindeki "19.713,116 eski TL (19,17 yeni TL) sözcüklerinin 10.11.2009 tarih ve 2009/175 E sayılı nihai kısa karara uygun şekilde 19.713,11 TL olarak tavzihine, tavzih kararının kesinleşmesinden sonra 2009/175-368 E.; sayılı gerekçeli kararın altına şerh edilmesine karar verilmiş; hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Dosya kapsamından; mahkemece bozma ilamına uyularak 19.713.116 eski TL (19.71 yeni TL) nin davalıdan tahsiline karar verildiği, bu kararın da temyizi üzerine Dairemizin 2012/11983 esas sayılı ilamıyla, Yargıtay 13. Hukuk Dairesi"nin bozma ilamına uygun karar verilmiş olduğu halde, önceki bozmadaki gerekçeler gibi "hükümdeki meblağın tavzih yoluyla açıklanması gerekirken, tavzih şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle talebin reddedilmesinin yasaya aykırı olduğu" gerekçesiyle kararın tekrar bozulduğu, ancak bozma kararının usul ve yasa hükümlerine uygun bulunmadığı yeniden inceleme ile anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca; Dairemizin 23.10.2012 tarih ve 2012/11983 Esas 2012/22108 karar sayılı kararı ile yerel mahkemenin önceki kararının sehven bozulduğu anlaşıldığından; mahkemenin, 22.11.2011 tarih, 2011/427 E.; 2011/425 K. sayılı kararı gibi yeniden hüküm kurması için hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 14.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.