20. Hukuk Dairesi 2015/6037 E. , 2016/2823 K.
"İçtihat Metni"İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı gerçek kişiler vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
3402 sayılı Kadastro Kanununun geçici 8. maddesine istinaden yapılan tescil harici yerlerin kadastrosu sırasında, ... mahallesi 2327 parsel sayılı 13.012,70 m² yüzölçümündeki taşınmaz, Silifke 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin .../.. Esas sayılı dosyası ile davalı olduğundan sözedilerek 3402 sayılı Kadastro Kanunun 5. maddesi uyarınca malik hanesi açık bırakılarak tespit edilmiştir.
Davacı gerçek kişiler vekili, Silifke Asliye Hukuk Mahkemesine sunduğu 02.02.2001 havale tarihli dava dilekçesi ile sınırlarını bildirdiği; ... beldesi, ... mahallesi, ... mevkiinde bulunan taşınmazın tapuda kayıtlı olmadığını, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının müvekkillerinin yararına oluştuğunu iddia ederek, taşınmazın Medenî Kanunun 713. maddesi gereğince müvekkilleri adına tescili isteğiyle dava açmıştır.
Mahkemece davanın kabulüne, fen bilirkişisinin 21/08/2001 tarihli bilirkişi raporuna ekli krokide (D, E ve F) harfleriyle gösterilen sırasıyla 1203,25 m², 223,15 m² ve 4940,14 m² yüzölçümlü taşınmazların davacılar adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, davalı ... vekili tarafından temyizi üzerine, hüküm Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 24.05.2007 gün ve .../... - ... sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; mahkemece yapılan araştırmanın yetersiz olduğu belirtildikten sonra “Taşınmazların bulunduğu yöreye ait imar planının bulunup bulunmadığının, varsa imar planı kapsamına alınma tarihinin taşınmaz başında yapılan keşfe bağlı olarak düzenlenen kroki gönderilerek ilgili Belediyeden sorulup belirlenmesi, ondan sonra Öğretim Üyesi seviyesinde Ziraat Fakültesi Toprak Bölümünden bir ziraat mühendisi (veya jeodezi ve fotoğrametri mühendisi), bir harita (veya kadastro mühendisi) ile bir jeologdan oluşacak üç kişilik uzman bilirkişi marifetiyle dava tarihinden, eğer imar planı kapsamındaki bir yer ise imar planı kapsamına alınma tarihinden geriye doğru en az 20 yıl önceki tarihlere ilişkin stereoskopik hava fotoğraflarının getirtilip stereoskop aletiyle yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda inceleme yaptırılarak taşınmazın niteliğinin, kullanım süresinin ve kullanıma ne zaman başlandığının belirlenmesine çalışılması gerekir. ... ... Genel Müdürlüğü, ... Genel Komutanlığına ayrı ayrı müzekkereler yazılarak dava tarihinden ve eğer imar planı kapsamındaki bir yer ise imar planı kapsamına alınma tarihinden geriye doğru 20-25 yıl öncesine ait ve iki ayrı tarihte çekilmiş hava sözleri, ilmi esaslara göre hazırlanan bilirkişi raporlarıyla denetlenmelidir. Ayrıca, HUMK"nın 366. maddesi gözönünde bulundurularak, taşınmazın ve çevresinin fotoğrafları hâkim denetiminde çektirilerek dosyaya konulmalı, taşınmazın bulunduğu yere ait topoğrafik haritalar üzerinde inceleme yapılıp taşınmazın eğim durumu üzerinde durulmalı, eğim durumu itibariyle ziraata elverişli olup olmadığı hususunda ziraat mühendisi bilirkişilerden rapor alınmalı, bilahare iddia ve savunma çerçevesinde değerlendirme yapılarak karar verilmelidir. Eksik incelemeyle karar verilemez.” denilmiştir.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra davanın kısmen kabulüne ve dava konusu ... mahallesi, ... mevkiinde bulunan ve bilirkişi raporuna ekli krokide (D) harfi gösterilen 1203,25 m² yüzölçümlü taşınmazın davacılar adına miras payları oranında tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş; hüküm, davalı ...nin temyizi üzerine Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 26.03.2012 tarih ve .../...- .../... sayılı kararıyla yine bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; [Mahkemece bozmaya uyulmasına rağmen, bozmanın gerekleri tam olarak yerine getirilmemiştir. Şöyle ki; hükmüne uyulan Yargıtay kararında dava veya imar planı kapsamına alınma tarihinden 20 yıl önceki tarihlere ilişkin stereoskopik hava fotoğrafları getirtilerek incelenmesi sonucu taşınmazın niteliğinin, kullanım süresinin ve kullanıma ne zaman başlandığının belirlenmesi, şahit ve yerel bilirkişi sözlerinin bu yolla denetlenmesi, eğim durumunun belirlenmesi gerektiği belirtilmiş olmasına rağmen mahkemece bozma kararında belirtildiği şekilde inceleme ve araştırma yapılmadan hüküm kurulmuştur.” denilerek hava fotoğrafı ve memleket haritalarına dayalı olarak usulüne uygun orman ve zilyetlik araştırması yapılması ve sonucuna göre hüküm kurulması] gereğine değinilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra, davaya konu yer hakkında 2013 yılında 3402 sayılı Kanunun geçici 8. maddesi gereğince yapılan kadastro çalışmalarında çekişmeli taşınmaza 2327 parsel numarasıyla kadastro tutanağı düzenlendiği için davaya bakma görevinin Kadastro Mahkemesine ait olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilerek dosya Kadastro Mahkemesine devredilmiştir.
Kadastro mahkemesince yapılan yargılama sonucu, 1956, 1978 ve 1987 tarihli hava fotoğraflarında taşınmazın taşlık, çalılık ve maki formasyonuna dahil ağaççıklarla kaplı olarak göründüğü, yine 2004 ve 2010 tarihli uydu görüntülerinde de taşlık ve çalılık olarak göründüğü, taşınmazın keşif tarihine yakın bir tarihte sürüldüğü ve keşif tarihi itibariyle de taşınmaz üzerinde imar ve ihya çalışmalarının bulunmadığı ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14 ve 17. maddelerinde öngörülen mülk edinme koşullarının davacılar yararına gerçekleşmediği gerekçeleriyle davanın reddine, dava konusu 2327 parsel sayılı taşınmazın orman niteliğiyle ... adına tesciline karar verilmiş, hüküm davacı gerçek kişiler vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre, kazanmayı sağlayan imar ve ihya ile zilyetlik hukuksal sebeplerine dayalı olarak TMK"nın 713/1, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14 ve 17. maddeleri gereğince tescil davası olarak açılan dava daha sonra tescil davasına konu taşınmaz hakkında kadastro tutanağı düzenlenmesi nedeniyle kadastro tespitine itiraza dönüşmüştür.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde dava tarihinden önce 1976 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu ve 1744 sayılı Kanunla değişik 2. madde uygulaması ile 23.01.1989 tarihinde ilan edilerek kesinleşen 2/B madde uygulaması bulunmaktadır. İlk genel arazi kadastrosu işlemi ise 16.08.1966 tarihinde kesinleşmiş olup çekişmeli taşınmaz bu çalışmada taşlık niteliği ile tescil harici bırakılmıştır.
İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye ve uzman orman bilirkişisi tarafından yapılan araştırma ve inceleme sonucu, temyize konu 2327 parselin 1956, 1978 ve 1987 yılı hava fotoğraflarında maki formasyonuna ait bitkiler bulunduğu ve taşlık göründüğü, halen eylemli olarak makilik olduğu ve bu hali ile davalılar yararına zilyetlikle mülk edinme koşullarının gerçekleşmediği anlaşıldığına göre, mahkemece davanın reddi yolunda kurulan hükümde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak kesinleşmiş orman tahdidi dışında olan ve orman alanı ile komşuluğu bulunmayan taşınmazın tesbitteki niteliği ile tesciline karar verilmesi gerekirken, niteliğinin "orman" olarak belirtilmesi doğru değil ise de, bu yanılgının giderilmesi hükmün bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir. Bu sebeple, hükmün 1. paragrafında yazılı "orman vasfı ile" ibaresinin hükümden çıkartılarak yerine, "Tesbitteki gibi tarla niteliğiyle ... adına tesciline" ibaresinin yazılması suretiyle hükmün düzeltilmesine ve 6100 sayılı Kanunun geçici 3. maddesi atfıyla HUMK’nın 438/7. maddesine göre düzeltilmiş bu şekli ile ONANMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 07/03/2016 günü oy birliği ile karar verildi.