Abaküs Yazılım
3. Hukuk Dairesi
Esas No: 2014/3125
Karar No: 2014/5989
Karar Tarihi: 14.04.2014

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2014/3125 Esas 2014/5989 Karar Sayılı İlamı

3. Hukuk Dairesi         2014/3125 E.  ,  2014/5989 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : İSTANBUL 19.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 27/03/2012
    NUMARASI : 2010/1-2012/83

    Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

    Y A R G I T A Y K A R A R I

    Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
    Davacı vekili dava dilekçesinde ve duruşmalarda borcun M. K.. adi ortaklığının kullanmış olduğu krediden kaynaklanan Ziraat bankası Karacabey şubesine ödenmesi gereken bir borç olduğunu adi ortaklığın %20"sinin müvekkiline, %80"ninin M. K.. ait olduğunu, M. K.."nın vefat ettiğini, dört kardeşin mirasçı olarak kaldığını, toplam yapılan ödemenin 26.800,00 TL olduğunu, müvekkilinin hissesi çıkarıldığında geri kalan 16.500,00 TL"nin diğer mirasçılar tarafından ödenmesi gerektiğini, tahsili için Sarıyer İcra Müdürlüğü"nün 2009/4461 Esas sayılı dosyasında takip yapıldığını, Z. K.."nın hissesine düşeni müvekkiline ödediğini, diğer iki mirasçının itiraz ettiğini, itirazlarının iptaline ve %40 inkar tazminatına hükmedilmesini istemiştir .
    Davalılar vekili davanın reddi ile %40 haksız takip tazminatına hükmedilmesini savunmuştur.
    Mahkemece, "davanın kısmen kabulüne, Sarıyer İcra Müdürlüğünün (İstanbul 19.İcra Müdürlüğünün) 2009/ 4461 Esas sayılı dosyasında yapılan takip ile ilgili olarak takip konusu asıl alacağın davalılar Ş.. K.. ve F. T.. "e isabet eden toplam 11.000,00 TL yönünden bu davalıların (borçluların) itirazlarının iptaline, takip tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmek suretiyle bu miktar yönünden bu iki davalı hakkındaki takibin devamına, koşulları oluşmadığından inkâr tazminatına hükmedilmesine yer bulunmadığına," karar verilmiş, hüküm, süresinde davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Somut olayda, davacı ile tarafların murisi Mualla arasında adi ortaklık ilişkisinin bulunduğu, ortaklardan Mualla"nın 17.08.2008 tarihinde vefat ettiği, mirasın 1/4 hisse oranında davacı ve davalılara kaldığı uyuşmazlık konusu değildir.
    Adi ortaklık ilişkisi, TBK"nun 639.maddesinde sayılan sona erme sebeplerinden birinin gerçekleşmesi ile sona erer.Bu şekilde ortaklığın sona ermesinin başlıca iki sonucu ortaya çıkar. Bunlardan ilki, yöneticilerin görevlerinin sona ermesi, diğeri de ortaklığın tasfiyesidir.
    Taraflar arasındaki ortaklık fiilen son bulduğuna göre tasfiyenin de mahkemece bizzat yaptırılması gerekir. Ortaklığın feshi ile ortaklığın tasfiyesi ayrı ayrı hukuki işlemlerdir.
    Tasfiye, ortaklığın bütün malvarlığının belirlenip, ortakların birbirleri ile alacak verecek ve ortaklıktan doğan tüm ilişkilerinin kesilmesi yoluyla ortaklığın sonlandırılması, malların paylaşılması ya da satış yoluyla elden çıkarılmasıdır. Diğer bir anlatımla tasfiye memuru tarafından yapılacak bir arıtma işlemi olup; hesap ve işlemlerin incelenip, bir bilânço düzenlenerek, ortaklığın aktif ve pasifi arasındaki farkı ortaya koymaktır.
    Tasfiye, ortaklığın bütün malvarlığının belirlenip, ortakların birbirleri ile alacak verecek ve ortaklıktan doğan tüm ilişkilerinin kesilmesi yoluyla ortaklığın sonlandırılması, malların paylaşılması ya da satış yoluyla elden çıkarılmasıdır. Diğer bir anlatımla, tasfiye memuru tarafından yapılacak bir arıtma işlemi olup, hesap ve işlemlerin incelenip, bir bilanço düzenlenerek ortaklığın aktif ve pasifi arasındaki farkı ortaya koymaktır.
    Bu durumda mahkemece, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 642.madde ve devamı hükümlerince tasfiye işlemi gerçekleştirilmelidir.
    Tasfiye usulünü düzenleyen TBK"nun 644.maddesine göre; "Ortaklığın sona ermesi halinde tasfiye, yönetici olmayan ortaklarda dahil olmak üzere, bütün ortakların elbirliğiyle yapılır. Ancak, ortaklık sözleşmesinde, ortaklardan biri tarafından kendi adına ve ortaklık hesabına belirli bazı işlemlerin yapılması öngörülmüşse, bu ortak, ortaklığın sona ermesinden sonra da o işlemleri tek başına yapmak ve diğerlerine hesap vermekle yükümlüdür.
    Ortaklar, tasfiye işlerini yürütmek üzere tasfiye görevlisi atayabilirler. Bu konuda anlaşamamaları halinde, ortaklardan herbiri, tasfiye görevlisinin hakim tarafından atanması isteminde bulunabilir.
    Tasfiye görevlisine ödenecek ücret, sözleşmede buna ilişkin bir hüküm veya ortaklarca oybirliği ile verilmiş bir karar yoksa, tasfiyenin gerektirdiği emek ile ortaklık malvarlığının geliri gözönünde tutularak hakim tarafından belirlenir ve ortaklık malvarlığından, buna imkân bulunamazsa, ortaklardan müteselsilen karşılanır."
    Tasfiye işlemleri; hakim tarafından öngörülecek üçer aylık (uyuşmazlığın mahiyetine göre süreler uzatılıp kısaltılabilir) dönemlerde tasfiye memuru tarafından 3 aşamada gerçekleştirilmelidir.
    Birinci aşamada; ortaklığın sona erdiği tarih itibariyle ortaklığın tüm malvarlığı (aktif ve pasifi ile birlikte) belirlenmeli, yönetici ve idareci ortaktan ortaklık hesabını gösterir hesap istenmeli, verilen hesapta uyuşmazlık çıktığı takdirde, taraflardan delilleri sorularak toplanmalı, tasfiye memurunun belirlediği malvarlığı bilançosu taraflara tebliğ edilmeli, bu husustaki itirazları da karşılanıp, toplanacak delillere göre değerlendirilmelidir.
    İkinci aşamada; ortaklığın malvarlığına ilişkin satış ve nakte çevirme işlemi (TMK"nun 634. vd. maddelerinde düzenlenen resmi tasfiye işlemi kıyasen uygulanmak suretiyle) gerçekleştirilmeli, şayet bu mallar mevcut değilse, değerleri bilirkişi marifetiyle saptanmalıdır.
    Üçüncü ve son aşamada ise; yukarıdaki işlemler sonucu oluşan değerden, öncelikle ortaklığın borçları ödenmeli ve ortaklardan herbirinin, ortaklığa verdiği avanslar ile ortaklık için yaptığı giderler ve katılım payı geri verilmeli, bundan sonra bir şey artarsa, bu kazanç veya (ortaklığın, borçlar, giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan varlığı, ortakların koydukları katılım paylarının geri verilmesine yetmezse) zarar da belirlenerek ortaklara paylaştırılmak üzere son bilanço düzenlenmelidir.
    Bu aşamalardan sonra ise; tasfiye memurunun yaptığı tasfiye işleminin sonuç bilançosuna göre hakim, (HMK.nun 297.maddesi uyarınca) tarafların hak ve yükümlülüklerini saptayıp, tasfiye işlemini sonlandırmalı ve bu doğrultuda hüküm oluşturmalıdır.
    Dava konusu olan hak, birden fazla kişi arasında ortak olup da bu hukuki ilişki hakkında mahkemece bütün ilgililer için aynı şekilde ve tek bir karar verilmesi gereken hallerde dava arkadaşlığı maddi bakımdan mecburidir. Diğer bir ifadeyle bir hakkın birden fazla kişi tarafından birlikte kullanılmasının (veya birden fazla kişiye karşı kullanılmasının) zorunlu olduğu hallerde, bu hak dava konusu edildiği zaman o hakla ilgili birden fazla kişi zorunlu dava arkadaşı durumundadır. Dava arkadaşlığının hangi hallerde mecburi olduğu maddi hukuka(M.K., B.K., T.T.K) göre belirlenir. Zorunlu dava arkadaşlığında; dava arkadaşları arasındaki ilişki çok sıkı olduğundan, davada birlikte hareket etmek durumundadırlar. Mahkeme ise, dava sonunda zorunlu dava arkadaşlarının hepsi hakkında aynı ve tek bir karar verir. Maddi hukukla belirlenen zorunlu dava arkadaşlığının söz konusu olduğu durumlar; iştirak halinde mülkiyet(M.K. md. 702), birden fazla kiralayan veya kiracının bulunması hali, kat mülkiyeti, bazı hallerde müşterek mülkiyet, sözleşmenin bir tarafında birden fazla kişi bulunması, adi ortaklık(B.K.md.520) olarak gösterilir. Zorunlu dava arkadaşlığında dava konusu olan hak tektir. Yani dava arkadaşı sayısı kadar müddeabih yoktur.
    Bazı hallerde ise, birden fazla kişiye karşı birlikte dava açılmasında maddi bir zorunluluk olmadığı halde, kanun; gerçeğin daha iyi ortaya çıkmasını, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin doğru sonuca bağlanmasını sağlamak için, birden fazla kişiye karşı dava açılmasını usulen zorunlu kılmıştır ki bu durumda şekli bakımından bir mecburi dava arkadaşlığı söz konusudur. Böyle bir davada, dava arkadaşları hakkında aynı şekilde tek bir karar verilmesi veya dava arkadaşlarının hep birlikte ve aynı şekilde hareket etme zorunluluğu yoktur. Bunlara örnek olarak, M.K. md. 242, 639/3, İ.İ.K, md. 282, olağanüstü zamanaşımına dayalı olarak açılan davalar ve nesebin reddi gibi davalar gösterilebilir.
    Somut olayda, maddi yönden zorunlu dava arkadaşlığı bulunmadığı gibi şekli yönden dava arkadaşlığı da söz konusu değildir. Kaldı ki, kural olarak mecburi dava arkadaşlığı söz konusu olduğu yerde hasmın ayrıca dava edilmesine lüzum olmayıp, dava dilekçesinin kendisine tebliği ve duruşma için davetiye çıkarılması suretiyle davaya dahil edilmesi mümkündür.
    Yukarıda belirtilmiş olan mecburi dava arkadaşlığı halleri dışında, dava arkadaşlığı ihtiyaridir.
    İhtiyari dava arkadaşlığının mümkün olduğu haller HUMK.’un 43.maddesinde sayılmıştır;
    a)Dava konusu hak ve borcun ortak olması; dava konusu hak ve borcun birden fazla kişi arasında ortak olması halinde bu kişiler birlikte dava açabilir veya birlikte dava edilebilirler (m.d.43/1).
    Alacaklı müteselsil borçlulara veya bunlardan bazısına karşı alacak davası açabilir (B.K.md.142). Bu halde davalı müteselsil borçlular arasındaki ilişki ihtiyari dava arkadaşlığıdır.
    Bunun gibi, mirasçılar miras bırakanın borçlarından müteselsilen sorumlu olduklarından (MK.md.641); birden fazla mirasçıya karşı alacak davası açılması halinde de davalı mirasçılar arasındaki ilişki ihtiyari dava arkadaşlığıdır.
    b) Birden fazla kişinin ortak bir işlem (örneğin sözleşme) ile borç altına girmiş olması; Borç bölünebilen bir borç ise birden fazla kişiye karşı birlikte dava açılması ihtiyaridir ve bu kişiler arasındaki ilişki ihtiyari dava arkadaşlığıdır (md.43/1).
    c)Dava birden fazla kişi hakkında aynı (veya benzer) sebepten doğmuş olması; aynı sebepten maksat yalnız hukuki sebep değildir. Bir olaya, yani aynı vakıaya ve fakat farklı hukuki sebeplere dayanılarak da birden fazla kişinin dava açması veya dava edilmesi mümkündür (md.43/2). Örneğin, haksız fiil (BK.md.41 vd.), sebepsiz iktisap (BK.md.61 vd) hükümlerine göre sorumlu olan kişilere karşı ve haksız fiili birlikte işleyen (BK.md.50) kişilere karşı birlikte dava açılabilir.
    Yukarıda belirtilen üç halden biri varsa, birden fazla kişi birlikte dava açabilir veya dava edilebilir.
    Somut olayda dava, birden fazla kişi hakkında aynı (veya benzer) sebepten doğmuştur. (HUMK.md.43/2). Diğer bir ifade ile, davacı ile dava dışı Z. E.. arasında ihtiyari dava arkadaşlığı mevcuttur. İhtiyari dava arkadaşlığında, borçluların tümüne karşı dava açma zorunluluğu yoktur. Alacaklı, müteselsil borçlulardan her birine karşı ayrı ayrı dava açabileceği gibi isterse, müteselsil borçluların birkaçına veya tümüne karşı birlikte dava açabilir. Dava arkadaşı sayısı kadar dava vardır. (Prof. Dr. Bvd.)
    O halde, davacı taraf isterse Zeynep Esra aleyhine de dava açabilecektir. Ancak Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 79.maddesi uyarınca hiç kimse dava açmaya zorlanamaz. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 11.9.1963/2-30-68; 25.11.1964/2-1014-672; 11.02.2004/21-54-54 sayılı Kararlarında da aynı ilke benimsenmiştir.) Baki Kuru; Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu; 2001, Cilt;1, sayfa;1213; Cilt;3, sayfa;3337 vd.)
    Bu ilke ve açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; yaptığı sözleşme ortağın ölümü ile sona eren davacı ile dava dışı kişi arasında mecburi dava arkadaşlığı bulunmamaktadır. Anılan kişiler arasında ihtiyari dava arkadaşlığı mevcuttur. Bu nedenle dava dışı Z. E.. aleyhine ayrı bir dava açmaya ve eldeki dava ile birleştirmeye gerek yoktur.
    Bütün bu açıklamalar ışığında, somut olayda, tasfiyenin bizzat mahkemece yapılmaması ve eksik araştırma ile yanılgılı değerlendirme sonucunda davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
    Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 14.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.





    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi