17. Hukuk Dairesi 2016/772 E. , 2018/7256 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki muvazaalı işlemin iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, müvekkilinin davalı ..."den boşandığını ve boşanma sonucu mali haklara hükmedildiğini, bu alacakların tahsili için borçlu hakkında takip başlatıldığını, borçlunun mal kaçırma amacı ile dava konusu taşınmazların önce davalı ..."a onunda diğer davalılara muvazaalı olarak devrettiklerini belirterek davalılar arasındaki muvazaalı satış işlemlerinin iptali ile haciz ve satış istemi yetkisinin verilmesini talep etmiştir.
Davalılar, haksız açılan davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, davanın BK"nun 19.maddesine dayalı olarak açılması halinde sadece davacı adına tescilini isteyebileceğini, oysa davacının haciz ve satış yetkisi istediğini, İİK"nun 277.maddesine göre tasarrufun iptali davasının görülebilmesi için ise elinde aciz vesikası olmadığı gibi 5 yıllık hakdüşürücü sürenin de geçtiğinden bahisle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, Borçlar Kanunu"nun 19. maddesinde düzenlenen dava konusu işlemlerin danışıklı (muvazaalı) yapıldığı iddiasına dayalı iptal istemine ilişkindir.
HMK"nin 33.maddesine göre Hakim, Türk hukukunu resen uygulamak zorundadır. Bir davada olayları belirtmek ve açıklamak taraflara, hukuki nitelendirme Hakime aittir. Bu nedenle tarafların hukuki nitelendirmeyi doğru yapmak zorunluluğu yoktur. Başka bir ifade ile Hakim, bildirilen hukuki sebeplerle bağlı olmayıp, hukuki sebebi kendiliğinden bulup uygulamakla sorumludur.
Dava dilekçesindeki ileri sürüşe ve yargılama sırasındaki sözlü ve yazılı açıklamalara göre dava niteliği itibarıyla TBK 19.maddesinde tanımını bulan muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davasıdır. Yüzeysel bakıldığında iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir. İİK"nun 277.maddesinde sözü edilen iptal davaları borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açılır. Oysa muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tesbit ettirmeyi amaçlar. Kural olarak muvazaa nedeniyle hakları ihlal olunan ve zarar gören 3.kişiler tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler.
3.kişinin danışıklı işlem ile hakkının zarar gördüğünün benimsenebilmesi için onun danışıklı işlemde bulunandan bir alacağının var olması ve bu alacağın ödenmesinin önlemek amacıyla danışıklı bir işlem yapılması gerekir. Davacının bu davadaki amacı alacağını tahsil edebilmek için muvazaa nedeniyle temelde geçersiz olan işlemin hükümsüzlüğünü sağlamaktır. Muvazaaya dayalı davalarda davacının ... takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek yoktur. Çünkü yukarıda açıklandığı gibi İİK 277 ve izleyen maddelerinde iptal davasına konu tasarruflar özünde geçerli olmasına rağmen kanunun ... hukuku yönünden iptaline imkan verdiği tasarruflardır. Muvazaaya dayalı iptal davasında ise davacı muvazaalı işlemle kendisinin zararlandırıldığını ileri sürmektedir. İİK 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen iptal davası açma hakkı davacının genel hükümlere,muvazaaya dayanarak dava açmasına engel değildir. Davacının iddiasını kanıtlaması halinde ise iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı,alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK 283/1,2 maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekecektir.
Somut olayda, davacının boşanmadan kaynaklanan alacağı olduğu ve bu alacağın tahsili için takibe geçildiği ve takibin semeresiz kaldığı, boşanma davasının açıldığı
09.02.2006 tarihinden sonra 22.06.2006 tarihinde davalı borçlunun dava konusu taşınmazları elinden çıkardığı sabittir. Bu halde mahkemece işin esasına girilerek , dava konusu 2 nolu bağımsız bölümün 22.06.2006 tarihinde borçlu tarafından dava dışı ..."a satıldığı ondan da davalı ..."a onun da davalı ..."a sattığı anlaşıldığından, bu satış silsilesinin takip edilmesi için borçlu tarafından ilk satış işleminin tarafı ..."ında davaya dahili sağlanarak, gerekirse taşınmazların son maliklerinin de tesbiti yapılarak taraf teşekkülü yapıldıktan sonra tüm satışlar yönünden BK"nun 19.maddesindeki muvazaa olgusunun araştırılarak, bu olgunun isbatı halinde davanın kabulü ile borçlu veya davacı adına tesciline gerek olmadan davacıya haciz ve satış isteme yetkisi verilmesine, aksi halde davanın reddine karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, 17/07/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.