Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2017/1521
Karar No: 2019/169
Karar Tarihi: 19.02.2019

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/1521 Esas 2019/169 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2017/1521 E.  ,  2019/169 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi


    Taraflar arasındaki “istirdat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Manavgat 2. Asliye Hukuk Mahkemesince ( Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) davanın kabulüne dair verilen 07.06.2012 tarihli ve 2010/790 E., 2012/318 K. sayılı karar davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 02.04.2014 tarihli ve 2014/2816 E., 2014/5311 K. sayılı kararı ile;
    "...Davacı vekili dilekçesinde; müvekkili şirketin işlettiği otelde bulunan 97 nolu elektrik trafosunun temizliğinin ve bakımının yapıldığı sırada yanlışlıkla G.T.ayıracının kolundaki mührün hasar görmesi sonucunda müvekkili tarafından davalı kuruma başvurulduğunu, ölçü devresine bir müdahalenin olmadığını, buna rağmen kaçak kullanım tutanağı düzenlendiğini, önceki dönem tüketimlerinin incelenmesi sonucunda kaçak kullanımın olmadığının ortaya çıkacağını belirterek ödenen 9.371.10 TL kaçak kullanım bedelinin istirdadına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı vekili dilekçesinde; mührün kopuk olması halinde elektrik sayacının doğru çalışmasının engellenebileceğini, bu nedenle kaçak kullanım tutanağının düzenlendiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece 12.03.2009 tarih 2008/256-2009/113 E.K.sayılı ilam ile elektrik trafosundaki mührün kopuk olması nedeniyle tutanak tutulmasının doğru olduğunu, ancak tanık beyanlarına göre elektrik sayacının devre dışı bırakan kolun yanlışlıkla temizlik yapılırken koptuğunu, bu durumun davacı çalışanları tarafından davalı kuruma haber verildiğini, davacının kaçak elektrik kullanmasının söz konusu olmadığını belirterek davanın kabulüne, ödenen kaçak kullanım bedelinin ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş, hükmün davalı vekilince temyizi üzerine Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 25.05.2010 tarih 2009/9353-2010/6354 E.K.sayılı ilamı ile ""...Davalı tarafından tanzim olunan kaçak usulsüz elektrik tespit tutanağında mührün kopuk vaziyette olduğu belirlenip tutanak tutulmuş ve EPMHY’nin 13.maddesine göre, tahakkuk yapılmıştır. Tanık beyanları ile tutanağın aksinin kanıtlandığı ve kaçak elektrik kullanılmamış olduğu gerekçeleri ile davanın Kabulüne karar verilmesi doğru değildir.Yapılacak iş anılan yönetmelik hükümleri gözetilerek konusunda uzman bilirkişi veya bilirkişi kurulundan kaçak elektrik kullanımına ilişkin hesaplamayı içeren bir rapor alınarak varılacak uygun sonuca göre bir karar verilmesinden ibarettir."" gerekçesi ile bozulmasına karar verilmiştir.
    Mahkemece, bozma ilamına uyulmasına karar verilerek ""... her ne kadar davalı taraf davacı şirkete kaçak elektrik kullandığı gerekçesi ile fatura kesmiş, bu fatura bedeli davacı şirket tarafından ödenmiş ve trafonun bağlı bulunduğu mühür kopuk olması nedeni ile tutanağın tanzim edilmesi mahkememizce yerinde görülmüş ise de; dinlenen taraf tanıkları beyanlarıyla trafoda elektrik sayacını devre dışı bırakan kolun yanlışlıkla temizlik yapılırken yukarıya kaldırıldığı, bu şekilde mührün koptuğu ancak davacı şirket çalışanlarınca durumun davalı tarafa bildirildiği bu haliyle bilirkişi raporuyla da saptandığı üzere davacı tarafın kaçak elektrik kullanmasının söz konusu olmadığı anlaşılmakla birlikte Ankara Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla bilirkişi tarafından düzenlenen raporda davacı tarafın iddialarını doğruladığı..."" gerekçesi ile davanın kabulü ile ödenen kaçak kullanım bedelinin ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği"nin 13.maddesinde hangi hallerde kaçak elektrik tüketiminin gerçekleşeceği açıklanmıştır. Buna göre; ""Dağıtım sistemine veya sayaçlara veya ölçü sistemine ya da tesisata müdahale ederek, tüketimin doğru tespit edilmesini engellemek suretiyle, eksik veya hatalı ölçüm yapılması veya hiç ölçülmeden veya yasal şekilde tesis edilmiş sayaçtan geçirilmeden mevzuata aykırı bir şekilde elektrik enerjisi tüketmesi..."" kaçak elektrik tüketimini oluşturur. (EPMHY md.13/1)
    Mahkemece aldırılan 12.12.2011 tarihli elektrik mühendisi bilirkişiden aldırılan raporda; kıyas yapılan 5 benzer dönem içinde sadece bir önceki yılın tüketiminin %61 oranında yüksek çıktığı, diğer 4 yılın tüketim ortalamaları dikkate alındığında kaçak tüketim yapıldığının desteklenmediğini, bu durumda sırf mührün kopmuş olmasından dolayı kaçak tutanağı tutulmasının ve kaçak tahakkuku yapılmasının hatalı olduğu belirtilerek, davalı şirketin tahsil ettiği bedelin iadesi gerektiği kanaatine varıldığı görülmüştür.
    Yukarıda anılan madde hükmüne göre, davacı sayacının mührünün kopuk olması ve bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere bir önceki yılın tüketiminin %61 oranında yüksek çıkması bir arada değerlendirildiğinde, davacının mevzuata aykırı şekilde elektrik tüketme fiili kaçak elektrik tüketme fiilini oluşturmaktadır. Mahkemece bu husus dikkate alınmadan, yanlış değerlendirmeye dayalı bilirkişi raporu esas alınarak hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
    O halde mahkemece, yukarıda anılan Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin bozma ilamı, davalı kurum yetkilileri tarafından tanzim edilmiş, 09.04.2007 tarihli kaçak tespit tutanağı, davacıya ait abonelik dosyası birlikte değerlendirilerek, dosyanın önceki bilirkişi dışında oluşturulacak üç kişilik uzman bilirkişi heyetine verilerek, dava konusu kaçak elektrik bedelinin hesaplattırılması ve ilgili yönetmelik ve tarifeye göre davalının davacıdan talep (ve tahsil) ettiği kaçak elektrik bedelinin yöntemine göre belirlenip belirlenmediği hususunda rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme, araştırma ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesis edilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.…"
    gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.


    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava, ödenen usulsüz ve kaçak kullanım bedelinin istirdadı istemine ilişkindir.
    Davacı vekili; müvekkil şirketin işlettiği otelin 97 nolu trafonun abonesi olduğunu, otelin yazları açık ve kışları kapalı bulunup, geçtikleri sezonda tadilat amacıyla kapandığını, 07.04.2007 tarihi itibariyle açılış yapılacağı için tadilat onarım ve bakım işlemlerine başlandığını, bu bakım ve temizlik çalışmaları sırasında kazaen fırçanın G.T. ayırıcı koluna takılması neticesinde mührün zedelendiği, bu durumun aynı gün ve saatte davalı kurumun Manavgat İşletme Baş Mühendisliğine bildirildiğini, ölçü devresine bir müdahale olmamasına rağmen, haklarında kaçak kullanım tutanağı düzenlendiğini ve müvekkilinin davalı kuruma 9.371,10TL ödeme yapmak zorunda kaldığını, önceki dönem tüketimlerinin incelenmesi sonucunda kaçak kullanımın olmadığının ortaya çıkacağını ileri sürerek ödenen kaçak kullanım bedelinin istirdadına karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı vekili; otelin trafosunda yapılan incelemede G.T. ayırıcı kolunun mührünün kopuk olduğunun saptanması üzerine söz konusu tutanağın düzenlendiğini, yapılan işlemin Enerji Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğine uygun olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
    Mahkemece; elektrik trafosundaki mührün kopuk olması nedeniyle tutanak tutulmasının doğru olduğu, ancak tanık beyanlarına göre elektrik sayacını devre dışı bırakan kolun yanlışlıkla temizlik yapılırken koptuğu ve bu durumun da davacı çalışanları tarafından davalı kuruma haber verildiği, davacının kaçak elektrik kullanmasının söz konusu olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Davalı vekilinin temyizi üzerine hüküm, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 25.05.2010 tarihli ve 2009/9353 E., 2010/6354 K. sayılı kararı ile davalı tarafından tanzim olunan kaçak usulsüz elektrik tespit tutanağında mührün kopuk vaziyette olduğunun belirlendiği ve tahakkukun da Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinin (EPMHY) 13. maddesine göre yapıldığı gözetildiğinde tanık beyanları ile tutanağın aksinin kanıtlandığı ve kaçak elektrik kullanılmamış olduğu gerekçeleri ile davanın kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığı, anılan Yönetmelik hükümleri gözetilerek konusunda uzman bilirkişi veya bilirkişi kurulundan kaçak elektrik kullanımına ilişkin hesaplamayı içeren bir rapor alınarak varılacak uygun sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozma kararı verilmiştir.
    Yerel Mahkemece; uyulan bozma kararı sonucu yapılan yargılamada davalı tarafın davacı şirkete kaçak elektrik kullandığı gerekçesi ile fatura kestiği, bu fatura bedelinin davacı şirket tarafından ödendiği ve trafonun bağlı bulunduğu mührün kopuk olması nedeni ile tutanağın tanzim edilmesinin mahkemece de yerinde görüldüğü, ancak dinlenen taraf tanıkların beyanlarıyla trafoda elektrik sayacını devre dışı bırakan kolun yanlışlıkla temizlik yapılırken yukarıya kaldırıldığı, bu şekilde mührün koptuğu, davacı şirket çalışanlarınca durumun davalı tarafa bildirildiği, bilirkişi raporuyla da saptandığı üzere davacı tarafın kaçak elektrik kullanmasının söz konusu olmadığı, bilirkişi tarafından düzenlenen raporda davacı tarafın iddialarını doğruladığı gerekçesi ile davanın kabulüne ve ödenen kaçak kullanım bedelinin ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
    Davalı vekilinin temyizi üzerine hüküm, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
    Yerel Mahkemece; mührün koptuğunun aynı gün davacı tarafından davalı kurumun Manavgat Şefliğine bildirildiği ve 70TL bildirim ücretinin yatırıldığı, faturalar arasında dönem itibari ile kaçak tüketim yönünde kanaat oluşturacak herhangi bir yükseliş veya düşüşün olmadığı nazara alındığında ortada bir kaçak tüketimin bulunmadığının anlaşıldığı, mührün kopmasının tek başına kaçak veya usulsüz elektrik tüketme eylemini gerçekleştirmeyeceği, mührün koptuğunun aynı günün işletme şefliğine haber verildiği hususunun davalı tarafça da zımni olarak kabul edildiği, EPMHY 13/1 maddesinde kaçak tüketimden bahsedildiği, oysa somut olayda kaçak bir tüketim durumunun olmadığı, davalı kurumun sayacı geç mühürlemesinin kendi kusurundan kaynaklandığı, aynı gün başvuru yapıldığında sayaç mühürlenebilecek iken bunun davalı tarafça geciktirildiği, davacının bunda bir kusurunun olmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
    Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacının mevzuata aykırı şekilde fiili kaçak elektrik tükettiğinin kabul edilip edilemeyeceği, burada varılacak sonuca göre dosyanın üç kişilik yeni bir uzman bilirkişi heyetine verilerek, dava konusu kaçak elektrik bedelinin hesaplattırılması ve ilgili yönetmelik ve tarifeye göre davalının davacıdan talep (ve tahsil) ettiği kaçak elektrik bedelinin yöntemine göre belirlenip belirlenmediği hususunda rapor alınması ve sonucuna göre karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
    Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konu ile ilgili yasal mevzuatın incelenmesi gerekmektedir.
    20.02.2001 tarihli 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu kurulmuş, Kurumun yetkili organı olan Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu tarafından da Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği (EPMHY) çıkartılmıştır. Yine, Kaçak ve Usulsüz Elektrik Enerjisi Kullanımı ile Güvence Bedellerinin Hesaplanması ve Güncellenmesine ilişkin usul ve esaslara ilişkin 122 ve 622 sayılı kararlar alınmıştır. 29.12.2005 tarihli ve 622 sayılı karar ile kaçak elektrik enerjisi kullanımında tespit, süre, tüketim miktarı hesaplama ve tahakkuk ile ilgili usul ve esaslar düzenlenmiştir.
    25.09.2002 tarihli ve 24887 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinin 13. maddesinde ise hangi hâllerde kaçak elektrik enerjisi tüketiminin gerçekleşeceği açıklanmış ve “Dağıtım sistemine veya sayaçlara veya ölçü sistemine ya da tesisata müdahale ederek, tüketimin doğru tespit edilmesini engellemek suretiyle, eksik veya hatalı ölçüm yapılması veya hiç ölçülmeden veya yasal şekilde tesis edilmiş sayaçtan geçirilmeden mevzuata aykırı bir şekilde elektrik enerjisi tüketmesi” hâlleri kaçak elektrik enerjisi tüketimi olarak kabul edilmiştir.
    Aynı maddede “... Yapılan kontrollerde, kaçak elektrik enerjisi tüketildiğine dair bir şüpheye sebep olacak bir bulguya rastlanması halinde, 15 inci madde uyarınca belirlenen yöntemler çerçevesinde kaçak tespit süreci başlatılır. Kaçak işleminin başlatılması için bu sürecin sonunda kaçak elektrik enerjisi kullanımının tespiti gereklidir… Kaçak elektrik enerjisi tüketim bedeli, yapılan tespit çerçevesinde, ölçüm ve kontrol sonuçlarına göre düzenlenen belgelere dayanılarak hesaplanmak suretiyle, kullanım süresi ve bu süre içerisinde tüketilen elektrik enerjisi miktarı dikkate alınarak ilgili tüzel kişi tarafından gerçek veya tüzel kişiye 15 inci madde uyarınca belirlenen yöntemler çerçevesinde tahakkuk ettirilir.”düzenlemesine yer verilmiştir.
    Uyuşmazlık konusu ile ilgili yasal mevzuat incelendikten sonra usuli kazanılmış hak kavramının açıklanması da gerekmektedir.
    Usuli kazanılmış (müktesep hak); ilk derece mahkemesi hükmünün Yargıtayca bozulmasından sonra bozmaya uyan mahkemenin bundan vazgeçip daha sonra ısrar kararı verememesi veya ilk derece mahkemesinin bozmaya uyması sonucunda verdiği kararı Yargıtayın ilk bozma kararı ile benimsemiş bulunduğu hususlara aykırı bir biçimde ikinci kez bozamaması, Yargıtay’ca temyiz bozma sebebi olarak görülmeyen hususların kesinleşmesi ve (istisnalar dışında) artık o konunun bir bozma nedeni teşkil edememesi gibi, taraflardan biri lehine (yararına) usul (şekil) hukukunun yarattığı ve uyulması gereli haktır (Yılmaz, E: Hukuk Sözlüğü, Genişletilmiş 5. Baskı, Ankara 1996, s:844).
    Hukuk Muhakemeleri Kanununda “usuli kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır.
    Bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
    Hemen belirtelim ki; bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirdiği gibi, mahkemenin kararını bozmuş olan Yargıtay Hukuk Dairesince de, sonradan, ilk bozma kararı ile benimsemiş olduğu esaslara ve dolayısı ile oluşan usuli kazanılmış hakka aykırı bir şekilde ikinci bir bozma kararı verilmesini yasaklamaktadır.
    Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur.
    Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 04.02.1959 tarihli ve 1957/13 E., 1959/5 K., 09.05.1960 tarihli ve 1960/21 E., 1960/9 K. sayılı kararlarında da açıklandığı gibi, bir mahkemenin Yargıtayca verilen bozma kararına uyması sonunda kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince karar verme mükellefiyeti meydana gelir ve bu itibarla mahkemenin sonraki hükmünün bozmada gösterilen esaslara aykırı bulunması, usule uygun sayılamaz ve bozma sebebidir; meğer ki, bu aykırılık sadece bozma kararında gösterilen bir usul kaidesine ilişkin bulunsun ve son kararın neticesini değiştirecek bir mahiyet arz etmesin. Mahkemenin bozma kararına uymasıyla meydana gelen bozma gereğince muamele yapma ve hüküm verme durumu, taraflardan birisi lehine ve diğeri aleyhine hüküm verme neticesini doğuracak bir durumdur ve buna usuli kazanılmış hak yahut usule ait kazanılmış hak denilmektedir.
    Usul Kanunumuzda usule ait kazanılmış hakka ilişkin açık bir hüküm konulmuş değilse de Yargıtayın bozma kararının hakka ve usule uygun karar verilmesini sağlamaktan ibaret olan gayesi ve muhakeme usulünün hakka varma ve hakkı bulma maksadıyla kabul edilmiş olması yanında, hukuki alanda istikrarı sağlamak amacına ermek üzere kabul edilmiş bulunması bakımından usule ait kazanılmış hak müessesesi, usul kanununun dayandığı ana esaslardandır ve kamu düzeni ile de ilgilidir.
    Gerçekten, mahkemenin doğru bularak uyduğu ve yahut kanun gereğince uymak zorunda olduğu bozma kararı ile dava, usul ve kanuna uygun bir çığıra sokulmuş demektir. Buna aykırı karar verilmesi, usul ve kanuna uygunluktan uzaklaşılması manasına gelir ki, böyle bir netice asla kabul edilemez. Bundan başka, mahkemenin bozma kararına uygun karar vermesine rağmen Yargıtayın ilk bozmasıyla benimsenmiş olan kanuna veya usule ait hükümlere aykırı şekilde ikinci bir bozma kararı vermesi, usul hükümleriyle hedef tutulan amacı zedeler ve hatta kararlara karşı duyulması gereken genel güveni dahi sarsar.
    Esasen, hukukun kaynağı, sadece kanun olmayıp, mahkeme içtihatları dahi hukukun kaynaklarından oldukları cihetle, söz konusu, usuli kazanılmış hak için kanunda açık hüküm bulunmaması, onun kabul edilmemesini gerektirmez.
    Kazanılmış haklar Hukuk Devleti kavramının temelini oluşturan en önemli unsurlardandır. Kazanılmış hakları ortadan kaldırıcı nitelikte sonuçlara yol açan yorumlar Anayasanın 2.maddesinde açıklanan “Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir” hükmüne aykırılık oluşturacağı gibi toplumsal kararlılığı, hukuksal güvenceyi ortadan kaldırır, belirsizlik ortamına neden olur ve kabul edilemez.
    Yargıtay içtihatları ile kabul edilen “usuli kazanılmış hak” olgusunun, birçok hukuk kuralında olduğu gibi yine Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş istisnaları bulunmaktadır:
    Mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir içtihadı birleştirme kararı (09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı YİBK) ya da geçmişe etkili bir yeni kanun çıkması karşısında, Yargıtay bozma ilamına uyulmuş olmakla oluşan usuli kazanılmış hak hukukça değer taşımayacaktır.
    Benzer şekilde; uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesi’nce iptaline karar verilirse, usuli kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir (Hukuk Genel Kurulunun 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 E., 2004/19 K.).
    Bu sayılanların dışında ayrıca; görev konusu, hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı, harç ve maddi hataya dayanan bozma kararlarına uyulmasında olduğu gibi kamu düzeni ile ilgili konularda usuli kazanılmış haktan söz edilemez (Kuru. B: Hukuk Muhakemeleri Usulü İstanbul 2001, C.5, sayfa 4738 vd).
    Usuli kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için; bir davada, ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 12.07.2006 tarihli ve 2006/4-519 E., 2006/527 E., 31.05.2006 tarihli ve 2006/10-307 E., 2006/337 K., 10.05.2006 tarihli ve 2006/4-230 K., 2006/288 K., 04.03.2009 tarihli ve 2009/10-34 E., 2009/104 K. sayılı kararları).
    2797 sayılı Yargıtay Kanunu’nun 45. maddesine göre, İçtihadı birleştirme kararları, benzer hukuki konularda Yargıtay Genel Kurullarını, Dairelerini ve adliye mahkemelerini bağlar. Mahkemelerin elinde bulunan bütün işlere ve bu arada bozma kararına uyulduktan sonra karara bağlanıp, aleyhine karar verilmiş olan tarafın temyiz etmesi sebebiyle Yargıtay önüne gelmiş bulunan işlere ve yine bozma kararına uyulduktan sonra mahkemelerce incelenmekte olan işlere yeni çıkan içtihadı birleştirme kararının uygulanması, bu maddenin herhangi bir istisna kabul etmeyen lafzına uygun düşecektir.
    Bundan başka, içtihadı birleştirme kararı, daire kararlarından daha doğru bir içtihada varmak için verilmiş bir karar olduğu cihetle, onun mümkün olan her davaya tatbiki, usul kaideleriyle güdülen hakka varma gayesine dahi uygun olur. Nihayet, içtihadı birleştirme kararıyla kabul edilen objektif esasları tatbik ederek istikrarı sağlama prensibinin sayısı belli hadiselerde feda edilmesinde de bir yolsuzluk düşünülemez ve bu şekilde bir tatbikat, adalete güveni sarsmak şöyle dursun bilakis bu güveni kuvvetlendirir. Demek ki, söz konusu kanun hükmünün mümkün olan her hadiseye tatbiki ile kazanılmış hak esasının içtihadı birleştirme kararı karşısında göz önünde tutulmaması, o maddenin hem mutlak olan lafzına, hem de ruhuna uygun bulunacaktır.
    Şu yönü de açıklayalım ki, usuli kazanılmış hakka aykırı içtihadı birleştirme kararı çıkınca Yargıtay Daireleri içtihadı birleştirmeye aykırı ve fakat usuli kazanılmış hakka uygun olan kararları bozacaklar, bozma kararı üzerine davayı incelemekte olan diğer mahkemeler dahi, içtihadı birleştirme kararını kesin olarak öğrenince bozma kararıyla gösterilen yolu bırakarak, içtihadı birleştirme kararı gereğince inceleme yapmaya başlayacak ve o karar gereğince hüküm vereceklerdir. Sonradan çıkan içtihadı birleştirme kararının, Yargıtay bozma kararına uyulmakla meydana gelen usule ait kazanılmış hak esasının istisnası olarak, henüz mahkemede veya Yargıtayda bulunan bütün işlere tatbikinin gerekli olduğuna karar verilmiştir. (Yargıtay İçtihadi Birleştirme Genel Kurulunun 09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı Kararı, Hukuk Genel Kurulunun 12.07.2006 tarihli ve 2006/9-508 E., 2006/521 sayılı kararı; Kuru, age., C. 5, s: 4769 vd)
    Uyuşmazlık ile ilgili yasal düzenlemeler ve açıklanan usuli kazanılmış hak kavramı ışığında somut olay incelendiğinde;
    Eldeki davada davacı taraf; temizlik çalışmaları sırasında kazaen fırçanın G.T. ayırıcı koluna takılması neticesinde mührün zedelendiğini ve kaçak elektrik enerjisi kullanımı söz konusu olmadığı hâlde tahakkuk yapıldığını ileri sürmüş, davalı taraf ise yapılan işlemin Yönetmelik hükümlerine uygun olduğunu savunmuştur. Mahkemece davacının kaçak elektrik kullanımının söz konusu olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, hükmün davalı vekilince temyizi üzerine Yargıtay 19. Hukuk Dairesince EPMHY’nin 13. maddesine göre kaçak elektrik enerjisi tüketiminin gerçekleştiğinin kabulü gerektiğinden Yönetmelik hükümleri gözetilerek konusunda uzman bilirkişi veya bilirkişi kurulundan kaçak elektrik kullanımına ilişkin hesaplamayı içeren bir rapor alınarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozma kararı verilmiştir.
    Yeri gelmiş iken belirtmek gerekir ki; EPMHY’nin 13. maddesinin a bendi uyarınca sayaç mührünün kopuk olması kaçak elektrik enerjisi tüketimi olarak kabul edilmiştir. Kaçak elektrik enerjisi kullanım bedelinin de Yönetmeliğin 15. maddesinde belirlenen ilkeler ve yukarıda bahsi geçen kurul kararları çerçevesinde tespit edilmesi gerekmektedir.
    Nitekim Yargıtay 19. Hukuk Dairesince verilen ilk bozma kararında da aynı hususlar vurgulanmış, mahkemece de bu bozma kararına uyulmasına karar verilerek yargılamaya devam olunmuş ise de; alınan bilirkişi raporu ile de mahkemenin tanık beyanlarına ve diğer belgelere dair önceki gerekçelerinin desteklendiği belirtilerek yeniden davanın kabulüne karar verilmiştir. Davalı vekilinin temyizi üzerine hüküm Özel Dairece, yasal mevzuat açıklanarak ve uyulmasına karar verilmekle davalı taraf lehine usuli kazanılmış hak oluşturan ilk bozma kararı da vurgulanarak “ Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin bozma ilamı, davalı kurum yetkilileri tarafından tanzim edilmiş, 09.04.2007 tarihli kaçak tespit tutanağı, davacıya ait abonelik dosyası birlikte değerlendirilerek, dosyanın önceki bilirkişi dışında oluşturulacak üç kişilik uzman bilirkişi heyetine verilerek, dava konusu kaçak elektrik bedelinin hesaplattırılması ve ilgili yönetmelik ve tarifeye göre davalının davacıdan talep (ve tahsil) ettiği kaçak elektrik bedelinin yöntemine göre belirlenip belirlenmediği hususunda rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi” amacıyla bozulmuştur.
    Bu durumda; yasal mevzuat, uyulan ve davalı taraf lehine usuli kazanılmış (müktesep) hak oluşturan ilk bozma kararı gereğince yerel mahkemece de eylemin kaçak elektrik enerjisi kullanma olarak kabul edilmesi gerektiği hususu tartışmasızdır. Eş söyleyişle artık ilk bozma kararına verilen uyma kararından sonra mahkemece yalnızca kaçak elektrik bedelinin yöntemine göre belirlenip belirlenmediği saptanarak sonucuna göre karar verilmelidir. Ne var ki mahkemece usuli kazanılmış haklar gözetilmemiş, yanlış değerlendirmeye ve hatalı bilirkişi raporuna dayanılarak uyulan bozma kararındaki gerekçelerle yeniden aynı hüküm kurulmuştur.
    Yukarıda belirtilen maddi ve yasal olgular dikkate alındığında; ilk bozma kararına uymakla davalı taraf lehine usuli kazanılmış hak oluştuğu, uyulan bu ilk bozma kararı ile EPMHY’nin 13. maddesi uyarınca kaçak elektrik enerjisi kullanmanın gerçekleştiği hususu artık tartışılamayacağından mahkemece 6100 sayılı HMK’nın 266. vd. maddeleri ve 6754 sayılı Bilirkişilik Kanunu’nun 3. vd. maddeleri gereğince dosyanın önceki bilirkişi dışında oluşturulacak üç kişilik uzman bilirkişi heyetine verilerek, dava konusu kaçak elektrik bedelinin hesaplattırılması ve ilgili yönetmelik ve tarifeye göre davalının davacıdan talep (ve tahsil) ettiği kaçak elektrik bedelinin yöntemine göre belirlenip belirlenmediği hususunda denetime ve hüküm kurmaya elverişli bir rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekmektedir.
    Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
    SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun Geçici 3’üncü maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 429’uncu maddesi gereğince BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 19.02.2019 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.






    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi