1. Hukuk Dairesi 2017/1445 E. , 2017/2281 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMES :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tapu iptali, tescil ve tenkis davası sonunda, yerel mahkemece asıl davanın reddine, birleştirilen davanın açılmamış sayılmasına ilişkin olarak verilen karar asıl davadaki davacılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Asıl ve birleştirilen dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, tenkis isteğine ilişkindir.
Asıl davada davacılar, çekişme konusu 19, 6, 7, 37 ve 41 parsel sayılı taşınmazların mirasbırakan tarafından diğer mirasçılardan mal kaçırma amaçlı olarak davalılara devredildiğini ileri sürerek, davalılar adına olan tapu kayıtlarının iptali ile veraset ilamındaki payları oranında adlarına tesciline, bu taleplerinin kabul edilmemesi halinde saklı payları oranında tenkisine karar verilmesini talep etmişlerdir.
Davalılar, mirasbırakanın taşınmazlarını taksim ettiğini, davacılara da maddi yardımlarda bulunduğunu ileri sürerek davanın reddini savunmuşlardır.
Birleştirilen davada davacı; mirasbırakanın maliki olduğu 19, 6, 7 ve 37 parsel sayılı taşınmazların mirasbırakan tarafından diğer mirasçılardan mal kaçırma amaçlı olarak davalıya devredildiğini, 41 parsel sayılı taşınmazın da mirasbırakan tarafından kendisine bağışlandığını ileri sürerek, davalı adına olan tapu kayıtlarının iptali ile veraset ilamındaki payı oranında adlarına tesciline, bu taleplerinin kabul edilmemesi halinde saklı payı oranında tenkisine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, mirasbırakanın mirasçılar arasında taksim yaptığı gerekçesiyle asıl davanın reddine, birleştirilen davanın takip edilmemiş olması gerekçesiyle açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden, tarafların mirasbırakan...ün 14.01.2009 tarihinde ölümü ile geriye çocukları ve torunları olan davacılar ile davalıların kaldığı, mirasbırakanın 19, 6, 7 ve 37 parsel sayılı taşınmazları 18.12.2008 tarihli resmi akitle oğlu olan davalı ...’ya satış suretiyle temlik ettiği, aynı yevmiye numaralı resmi akitle 41 parsel sayılı taşınmazı da davalı-davacı ...’e temlik ettiği, davalı- davacı ...’in birleştirilen dosyadaki dava dilekçesinde 41 parsel sayılı taşınmazın kendisine bağışlandığı yönünden örtülü kabulü olduğu anlaşılmaktadır.
Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (nitelikli-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve l.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere; görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de 4721 s. Türk Medeni Kanunu" nun (TMK) 706, 6098 s. Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237 (818 s. Borçlar Kanunu"nun (BK) 213) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki kişisel ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanamayacağı da kuşkusuzdur.
Hâl böyle olunca, miras bırakandan tüm mirasçılarına intikal eden taşınır taşınmaz mallar ve haklar araştırılmalı, tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve belgeler mercilerinden getirtilmeli her bir mirasçıya nakledilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınmalı böylece yukarıda değinilen anlamda bir paylaştırma kastının bulunup bulunmadığı açıklığa kavuşturulmalı ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.
Davacılar vekilinin temyiz itirazı yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.05.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.