11. Ceza Dairesi Esas No: 2016/8609 Karar No: 2017/8324
Vergi usul kanununa muhalefet - Yargıtay 11. Ceza Dairesi 2016/8609 Esas 2017/8324 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Sanıkların sahte fatura düzenlemek suçunu işlediği iddiasıyla Asliye Ceza Mahkemesinde açılan davada, sahte fatura düzenlemek suçunun maddi konusunun fatura olduğu ve faturaların Vergi Usul Kanunu'nun 230. maddesi gereği öngörülen zorunlu bilgileri içermesi gerektiği belirtilmiştir. Sahteliği iddia edilen faturaların dosya içerisinde bulunmaması üzerine gerçeğin tespiti için öncelikle suça konu fatura asılları arasında sayıları yeterince olacak şekilde temin edilip dosya arasına konulması, incelenerek kanunda öngörülen şekil şartlarını taşıyıp taşımadığının tespit edilmesi, sahte faturaları kullanan şirketler hakkında karşıt inceleme raporları düzenlenip düzenlenmediği araştırılıp, fatura alım-satımının gerçekliği belirlenmesi gerektiği vurgulanmıştır. Ayrıca, mahkumiyet hükmü verilen sanıklar hakkında hak yoksunluklarına hükmedilmesi gerektiği belirtilerek 5237 sayılı TCK'nın 53. maddesi uyarınca, aynı kanunun 1. fıkrasında belirtilen hak yoksunluklarının uygulanması gerektiği ifade edilmiştir. Kararda bahsi geçen kanun maddeleri şöyle sıralanmıştır: 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 227. maddesi, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun
11. Ceza Dairesi 2016/8609 E. , 2017/8324 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi SUÇ : Vergi usul kanununa muhalefet HÜKÜM : Mahkumiyet
1-..... Gıda İnş. Tem. Güv...... Medikal İlaçlama İth. ve İhr. San. Tic. Ltd. Şti"nin ortağı ve yetkilisi olan sanıkların 2006 takvim yılında sahte fatura düzenlemek suçunu işledikleri iddia ve kabul edilen kamu davasında, sanıkların atılı suçlamaları kabul etmemeleri karşısında; sahte fatura düzenlemek suçunun maddi konusunun fatura olması, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu"nun 227. maddesinin 3. fıkrasındaki ""Bu Kanuna göre kullanılan veya bu Kanun"un Maliye ve Gümrük Bakanlığına verdiği yetkiye dayanılarak kullanma mecburiyeti getirilen belgelerin, öngörülen zorunlu bilgileri taşımaması halinde bu belgeler vergi kanunları bakımından hiç düzenlenmemiş sayılır"" şeklindeki düzenlemeye göre de, faturaların Vergi Usul Kanunu"nun 230. maddesinde öngörülen zorunlu bilgileri içermesinin gerekmesi, sahteliği iddia edilen faturaların da dosya içerisinde bulunmadığının anlaşılması karşısında, gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde tespit edilmesi bakımından; öncelikle suça konu fatura asıllarından kanaat oluşturacak sayıda temin edilip dosya arasına konulması, incelenerek kanunda öngörülen şekil şartlarını taşıyıp taşımadığının tespit edilmesi, sahte olduğu iddia olunan faturaları kullanan şirketler hakkında karşıt inceleme raporları düzenlenip düzenlenmediği araştırılarak, düzenlenmiş olması halinde getirtilerek incelenmesi, sahte faturaları kullanan ilgili şirket yetkilileri hakkında 2006 yılında sahte fatura kullanmak suçundan dava açılmış olup olmadığının araştırılması, açıldığının tespiti halinde birleştirilmesi, mümkün olmadığı takdirde, dava dosyaları getirtilip incelenerek bu davayı ilgilendiren delillerin onaylı örneklerinin dava dosyasına intikal ettirilmesi, faturaların gerçek alım-satım karşılığı olup olmadığının belirlenmesi yönünden mal ve para akışını gösteren sevk ve taşıma irsaliyeleri, teslim tesellüm belgeleri, bedellerinin ödendiğine ilişkin ticari teamüle uygun kanıtlama yeteneği olan geçerli ödeme belgeleri ve satıcının kasasına ya da banka hesabına girip girmediğinin tespiti ile faturaları kullanan mükellefin yeterli üretimi, mal girişi ya da stoğu olup olmadığı da araştırılıp, karşılaştırmalı bilirkişi incelemesi yaptırılması, faturaları kullanan şirket yetkililerinin tanık olarak beyanlarının alınması ile faturaları kimden hangi ticari ilişki çerçevesinde aldıklarının sorulması ve gerekirse faturalar üzerindeki yazı ve rakamların sanıklara ait olup olmadığına ilişkin bilirkişi incelemesi yaptırılmasından sonra yüklenen suçta gözönünde bulundurulması gereken suç ve cezaların şahsiliği ilkesi uyarınca sanıkların hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması, yasaya aykırı, 2-Kabule göre de; mahkum oldukları uzun süreli hapis cezası ertelenen sanıklar hakkında 5237 sayılı TCK"nın 53. maddesinin 3. fıkrası uyarınca aynı maddenin 1. fıkrasındaki yazılı hak yoksunluklarına hükmedilmesi gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinin, Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün 2014/140 Esas, 2015/85 sayılı iptal kararı ile birlikte yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması, Bozmayı gerektirmiş, sanık ... müdafii ve sanık ..."nun temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 29/11/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.