23. Hukuk Dairesi 2013/8841 E. , 2014/1666 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Ankara 7. Sulh Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 19/03/2013
NUMARASI : 2011/2010-2013/339
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R-
Davacı vekili, müvekkilinin davalıdan faturaya dayalı olarak 8.260,00 TL alacağının bulunduğunu, fatura bedelinin 3.500,00 TL"sinin ödendiğini, bakiye 4.760,00 TL"nin ödenmemesi üzerine icra takibi başlatıldığını, davalının takibe haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürerek, itirazın iptali ile % 40 icra inkar tazminatının tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, takibe konu edilen faturanın müvekkiline tebliğ edilmediğini, davacının, taraflar arasındaki protokolden doğan edimlerini yerine getirmediğini savunarak, davanın reddi ile % 40 kötüniyet tazminatının tahsilini talep etmiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, dosya kapsamı ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; taraflar arasında vücut geliştirme gösterisi ve faaliyetlerini konu alan sözleşme yapıldığı, davacının fatura konusu ettiği hizmet kapsamında sporcu J.. J.. gösteri yaptığı, üç ila beş dakika arasında yapılan gösterinin yeterli olduğu, yarışmalarda sporcunun podyumda kendi serbest pozları eşliğinde sunulan koreografilerin Türkiye yarışmalarında 60 saniye olduğu, hizmetin verilmiş olduğunun anlaşıldığı, davacının ticari defterlerinin usulüne uygun olarak tutulduğu, davacının 4.760,00 TL alacaklı gözüktüğü, davalının ticari defterlerinden, davacıya 02.05.2010 tarihinde 3.500,00 TL avans verildiğinin anlaşıldığı, bunun haricinde başka bir kayda rastlanmadığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, takip tarihi itibariyle davacının 4.760,00 TL asıl alacak, 83,30 TL işlemiş faiz yönünden itirazın iptaline, %40 icra inkar tazminatının tahsiline karar verilmiştir.
Karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tacirler arası hizmet alım sözleşmesine dayalı alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK"nın 23/2 maddesinde, "Bir faturayı alan kimse aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde münderecatı hakkında bir itirazda bulunmamışsa münderecatını kabul etmiş sayılır." hükmüne yer verilmiştir. Ticari işletmesi ile ilgili bir faturayı alan tacir, faturaya aldığı tarihten itibaren 8 gün içinde itirazda bulunmazsa o fatura münderacatını aynen kabul etmiş sayılır.
YİBBGK"nın 27.06.2003 tarih ve 2001/1 E., 2003/1 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere; Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır. (Dava tarihinde yürürlükte olan 6762 sayılı TTK md. 23/2). Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK"nın 23. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. Buna göre; fatura düzenleyen tacirin anılan karineden yararlanabilmesi için fatura tanzim edenle, adına fatura tanzim edilen arasında akdi ilişki bulunması, faturanın akdin ifasıyla ilgili olarak düzenlenmesi gerekir. Fatura sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. TTK"nın 23. maddesinin 2 ve 3. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. İkinci fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura münderecatının doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir. Taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa, düzenlenen belge fatura değildir. Bu belge, belki icap olarak kabul edilebilir ki, buna itiraz edilmemesi, anılan 23/2. madde hükmü anlamında sonuç doğurmaz. Öte yandan, sadece faturanın tebliğ edilmiş olması akdi ilişkinin varlığını ispatlamaz. Karşı tarafın akdi ilişkiyi inkâr etmesi halinde tacir, öncelikle akdi ilişkiyi başkaca delillerle ispatlamalıdır. Akdi ilişkinin ispatlanamaması halinde faturanın anılan fonksiyonundan yararlanma imkanı yoktur. Faturanın ispat aracı olması, ancak niteliği gereği faturaya geçirilmesi gereken bilgiler (olağan içerik) hakkında geçerlidir. Sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak düzenlenen faturanın şekli ve kapsamının ne olması gerektiği konusunda, Türk Ticaret Kanunu"nda özel bir hüküm bulunmamakta, anılan yasanın 23. maddesinde neyi ifade ettiği açıklanmaksızın faturanın münderecatından söz edilmektedir. Faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarına ilişkin ayrıntılı düzenleme Vergi Usul Kanunu"nda yer almaktadır. Faturanın olağan içeriği, akdin ifası ile ilgili hususlarla sınırlıdır (VUK.230). Dolayısıyla, faturanın içeriği, faturanın bu temel niteliğine uygun olmadığı taktirde, sekiz günlük itiraz süresinin geçirilmesi bu hususları yazılı delil haline getirmez. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir. (Geniş bilgi için Bkz: Prof. Dr. Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Eylül 2012, Konya; Sh 111 vd.)
Somut olayda sözleşme ilişkisinin varlığı çekişmesiz olup, davacının edimlerini
gereği gibi yerine getirip getirmediği, buna göre fatura bedelini hak edip etmediği hususu çekişmelidir. Davalı vekilince, icra takibine konu edilen faturanın müvekkiline tebliğ edilmediği savunulmuş olup; davacı tarafça tebliğ yapıldığına dair kargo şirketi belgelerinin fotokopileri sunulmuştur. Faturanın davalı tarafa usulüne uygun tebliğ edildiğini kanıtlama yükümlülüğü davacı tarafta olup, davacının bu hususu kanıtlaması halinde, bu kez, TTK"nın 23/2. maddesinde yazılı 8 günlük yasal süre içerisinde faturaya itiraz ve iade ettiğini kanıtlama yükümlülüğü ise, davalı tarafa aittir. TTK"nın 23/2. maddesi uyarınca tebliğe rağmen faturayı süresinde itiraz ve iade etmeyerek, ticari defterlerine borç kaydeden tacir, fatura münderecatını aynen kabul etmiş ve faturayı gönderen taraf, faturaya dayalı bu alacağının varlığını TTK"nın 84. ve 85. madde hükümleri uyarınca ispatlamış olur.
Bu durumda, Mahkemece, ilgili kargo şirketinden faturanın teslim belgelerinin asılları getirtilerek, faturanın davalı şirkete usulüne uygun olarak teslim edilip edilmediği, davalının faturayı iade edip etmediği, iade etmeden kendi ticari defterlerine kaydedip kaydetmediği açıklığa kavuşturulmalıdır. Faturanın tebliğ edilmiş olduğu ve 8 günlük itiraz süresi içerisinde itiraz edilmemiş olduğunun tespiti halinde faturanın içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunun davacı tarafaça kanıtlanmış olduğu, bunun aksinin yani fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının kanıt yükünün bu kez davalıya geçtiği kabul edilmelidir. Faturanın tebliğ edildiğinin kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp ta davalı tarafça iade edildiğinin kanıtlanması halinde ise, davalı tarafça davacının ediminin gereği gibi yerine getirilmediği savunulduğuna göre; dosyaya sunulan protokol örneklerinde gösteriye katılacak sporcu sayısı yönünden farklılık bulunduğu ve fakat davacı yanca bizzat sunulan ve imzasını taşıyan nüshada üç sporcunun katılacağının belirtildiği gözetilerek, tüm delillerle birlikte değerlendirme yapılması, edimin gereği gibi ifa edilip edilmediğinin saptanması ve oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde eksik incelemeye dayalı olarak hüküm tesisi doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davalı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 06.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.