8. Hukuk Dairesi 2010/2289 E. , 2010/4850 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tazminat
... ile ...aralarındaki tazminat davasının reddine dair Küçükçekmece 2. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 15.04.2009 gün ve 274/172 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı ... vekili; evlilik birliği içinde satın alınarak davalı eş adına 1990 yılında tescil edilen ...İli ... İlçesindeki 1098 parsel sayılı arsaya tarafların 2 dükkan ve 5 daireden oluşan bir bina yaptırdıklarını, bu mal varlığının edinilmesine davalıyla beraber vekil edeninin Almanya’da yıllarca çalışarak kazandıkları paralarla müştereken katkıda bulunduğunu, davalı eşin muvazaalı işlemlerle daire ve dükkanları elden çıkarmaya başladığını açıklayarak dava konusu bina davalıyla ortak malvarlığı olduğundan fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 50 milyar lira maddi tazminatın davalıdan alınarak vekil edenine ödenmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı ... vekili ise, vekil edenine ait olan dava konusu mal varlığının edinilmesinde davacının hiç bir katkısı bulunmadığını zira; davacının 1963 ve vekil edeninin ise 1968 yılından itibaren Almanya"da çalışmaya başladıklarını, davacının müsrif olup, birikimlerini İmar Bankası ofshore hesabında batırdığını, vekil edeninin ise biriktirdiği 100.000 markı İstanbul Merkez Bankası Şubesine 1990 yılında gönderdiğini, 1991 yılında Almanya"da malülen emekli olduğu için aldığı 70.000 alman markı parayla birlikte vekil edeninin dava konusu arsada inşaata başladığını, kendi birikimleriyle inşaatı bitiremeyince 1992 yılında İstanbul Üsküdar"da bulunan 1121 ada 1 parsel sayılı murislerinden vekil edenine kalan daireyi satarak elde ettiği parayla inşaatın tamamlandığını, davacının arsa ve binanın inşaatında herhangi bir katkısı bulunmadığını açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, dava konusu taşınmazın edinilmesinde davacının katkısı bulunduğunun ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar 15.10.1965 yılında evlenmişler, 12.07.2001 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hüküm 07.02.2002 tarihinde kesinleşmekle evlilik birliği son bulmuştur. TMK.nun 225.maddesinin 2.fıkrasına göre evliliğin boşanma ile sona erdirilmesi durumunda, eşler arasında mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibariyle son bulur. Sözleşme ile başka mal rejimi seçilmediğinden 1.1.2002 tarihine kadar 743 sayılı TKM.nin 170.maddesi gereğince mal ayrılığı, bu tarihten mal rejiminin sona erdiği boşanma davasının açıldığı tarihe kadar ise, 4721 sayılı TMK.nun 202. maddesi uyarınca yasal edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir.
Dava konusu 1098 parsel sayılı "Bahçeli Kargir Ev" niteliğindeki "arsa"nın 28.05.1990 tarihinde davalı ... adına satın alma suretiyle tescil edildiği ve bu tarihten sonra bir kaç yıl içinde dava konusu arsaya "2 dükkan ve 5 daireden oluşan bina" inşaa edildiği dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Dava konusu taşınmazın satın alınması ve üzerine yapılan binanın inşaatının tamamlandığı tarihlerde eşler arasında 743 sayılı TKM.nin 170. maddesi hükmü uyarınca mal ayrılığı rejimi geçerli olduğundan uyuşmazlığın Borçlar Kanunu’nun genel hükümlerine göre çözüme kavuşturulması gerekir. Buna göre, eşlerin birbirlerinin mal varlıklarının edinilmesine maddi katkılarının kanıtlanması durumunda katkı oranında alacak hakkı doğar.
Dava konusu taşınmazın ediniminde davacının katkısı olduğunun ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır.
Somut olayda; T.C. Merkez Bankası tarafından dava dosyasına gönderilen hesap hareketleri incelendiğinde, davalı ..."nin 06.09.1988 tarihinde 60.000,00 DEM yatırdığı ve bu miktarı 07.09.1990 tarihinde çektiği, daha sonraki tarihlerde de hesap hareketlerinin devam ettiği anlaşılmış olup, yine davalının savunmasında bildirdiği 1121 ada 1 parselde kayıtlı bulunan 1. kat 6 nolu dairenin ise, 20.02.1982 tarihinde alım suretiyle davalı adına kayıtlı iken, davalının 20.02.1992 tarihinde bu taşınmazı Rukiye Akpınar"a sattığı anlaşılmaktadır. Dava konusu 1098 parsel sayılı taşınmaz 28.05.1990 tarihinde davalı ... adına satın alma yoluyla tescil edildiğine göre; satın alma tarihi ile davalının yatırdığı paralarla ilgili hesaptan çekme hareketleri ve 1121 ada 1 parselde kayıtlı bulunan taşınmazın satış tarihi dikkate alındığında davalının elde ettiği değerlerin satın alma tarihinden sonraki tarihlere ilişkin olduğu anlaşıldığı için dava konusu taşınmazın satın alınmasında kullanılmadığının anlaşıldığı sonucuna ulaşılır. Ne var ki, davalı savunmasını kanıtladığı takdirde ancak, dava konusu arsa üzerine yapılan binanın inşaatında kullanılmış olabileceği kabul edilebilir bir olgu haline gelir.
Davacının 1963 ve davalının da 1968 yılında Almanya"da çalışmaya başlayıp daha sonra emekli oldukları, dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşıldığına göre, mahkemece yapılacak iş; tarafların çalışmaya başladıkları tarihten taşınmazın edinim tarihine kadarki çalışmalarına ilişkin maaş ve gelirlerini gösterir tüm belgelerin sunulması için taraflara süre ve imkan tanınması veya masraf verildiğinde mahkemece, bizzat ilgili kurumlardan istenilerek getirtilip dosya arasına konulması, taraflara ait çalışmalarına ve gelirlerine ilişkin belgeler gözetilerek evlenme tarihinden taşınmazın edinildiği 28.05.1990 tarihine ve bina inşaatının tamamlandığı tarihe kadar tüm gelirlerinin ayrı ayrı toplanması, her birinin sosyal statüleri, konumları ve mesleki kariyerleri gözetilerek yapabilecekleri kişisel masraflarının ayrı ayrı hesaplanması, davacı ..."ın ayrıca, 743 sayılı TKM.nin 152. maddesi gereğince evi geçindirme yükümlülüğü gözetilerek taşınmazın edinildiği ve ayrıca binanın yapıldığı tarihe kadar yapabileceği evi geçindirme gideriyle kişisel giderinin olabilecek fazla harcama var ise, oran belirtilmek suretiyle hesaplanacak miktarının, davalı yönünden ise kişisel harcamalarının hesaplanıp toplam gelirlerinden ayrı ayrı düşülmesi, herbirinin bu durum karşısında yapabilecekleri tasarruf miktarlarının ayrı ayrı saptanması, tarafların toplam tasarruf miktarı içerisindeki katkı oranlarının belirlenmesi, bu katkı oranının dava konusu taşınmazın dava tarihindeki belirlenen gerçek değeriyle çarpılması sonucu davacının katkı payı alacağının saptanması, dosyanın bu haliyle konunun uzmanı bir hukukçu, bir muhasebeci veya mali müşavire verilerek tarafların ve Yargıtay’ın denetimine açık gerekçeli rapor alınması, davacının faiz isteğinin olmadığının dikkate alınması, ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme sonucu hüküm kurulmuş bulunması usul ve yasaya aykırıdır.
Davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulü ile usul ve kanuna aykırı bulunan hükmün açıklanan nedenlerle ve HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA ve 15,60 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine 18.10.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.