Yargıtay 18. Hukuk Dairesi 2014/1300 Esas 2014/4477 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
18. Hukuk Dairesi
Esas No: 2014/1300
Karar No: 2014/4477
Karar Tarihi: 11.03.2014

Yargıtay 18. Hukuk Dairesi 2014/1300 Esas 2014/4477 Karar Sayılı İlamı

Özet:

Dava, bir taşınmaz malın kamulaştırma bedelinin tespit edilmesi ve idare adına tescili talebi ile açılmıştır. Mahkeme, kamulaştırma bedelinin tespiti için bilirkişi incelemesi yaptırmış ancak bilirkişi raporu yetersiz bulunarak hüküm bozulmuştur. Yeni inceleme yapılarak taşınmazın sulu ya da kuru tarım arazisi niteliği açıkça belirlenmeli ve oluşacak sonuç doğrultusunda hüküm kurulmalıdır. Anayasa Mahkemesi'nin kararı ve ilgili kanun maddeleri de değerlendirilerek kamulaştırma bedeli tespiti davalarında makul süre kabul edilerek dört aylık sürenin bittiği tarihten, karar tarihine kadar tespit edilen kamulaştırma bedeline faiz uygulanması gerektiği belirtilmiştir.
Kanun maddeleri:
- Kamulaştırma Yasası, 4650 sayılı Yasa (11. madde, birinci fıkrasının arazilere ilişkin (f) bendi)
- Anayasa, 35. madde
- 6459 sayılı Kanun, 6. madde
- 2942 sayılı Kanun, 10. madde (fıkrada eklenen düzenleme, yürürlük tarihi 30.04.2013)
- HUMK (428. madde)
18. Hukuk Dairesi         2014/1300 E.  ,  2014/4477 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : Korkuteli Asliye Hukuk Mahkemesi
    TARİHİ : 27/04/2012
    NUMARASI : 2010/91-2012/275

    Dava dilekçesinde, Kamulaştırma Yasasının 4650 Sayılı Yasayla değişik hükümleri uyarınca, kamulaştırma bedelinin tespiti ve taşınmaz malın idare adına tescili istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm bir kısım davalılar vekili ve davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

    Y A R G I T A Y K A R A R I

    Temyiz istemlerinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
    Mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırılmışsa da alınan rapor hüküm kurmaya yeterli değildir.
    Şöyle ki;
    1-Kamulaştırma Yasasının 4650 sayılı Yasayla değişik 11.maddesinin birinci fıkrasının arazilere ilişkin (f) bendinde taşınmaz malın dava tarihindeki mevkii ve şartlarına göre olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net gelir üzerinden değerinin belirleneceği öngörülmektedir. Bu yöntemle taşınmazın değerinin saptanmasında münavebeye alınacak ürünler yönünden sulu ya da kuru tarım arazisi niteliğinde olup olmaması önem taşır. Mahallinde yapılan keşif sırasında bu yönde herhangi bir tespit yapılmamış olduğu halde, bilirkişi kurulu raporunda taşınmazın bulunduğu mevkide devlet eliyle oluşturulmuş sulama alt yapısının olmadığı, değişen ve modernleşen tarımsal sulama politikaları ile devlet destekli tarımsal sulama projeleri sonucunda DSİ sulama imkanlarının olmadığı alanlarda da sulama imkanlarının doğduğu bölge çiftçisinin DSİ sulama alanları dışında kalan tarım arazilerinde kapalı sistem damla sulama sistemi tesis ederek derin kuyu sondaj izinleri alarak veya parsel başlarına havuz yaparak T.. dan tarımsal elektrik abonelik izni alabildikleri şeklinde soyut açıklamalar ile sulu ve kuru tarım arazilerindeki ürünler birlikte münavebeye alınarak buna göre değer biçilmiştir. Sulama kaynağının ne olduğu açıkça gösterilmeden (taşınmazın üzerindeki bir su kaynağından veya yakınındaki bir dereden sulanıp sulanmadığı), sulamanın taşınmazın tamamında ve her mevsim için fiilen yeterli olup olmadığı, dereden sulanıyorsa bu suyun kendi doğal akışı ile mi yoksa özel bir pompalama ya da başka bir sistemle mi taşınmaza ulaştığı, yeraltı suyundan yararlanılıp yararlanılmadığı, yararlanılıyor ise hangi sistemle yararlanıldığı hususlarında ayrıntılı bir biçimde araştırma yapılarak belirlenmeden, pompajla sulama varsa bunun için yapılacak giderlerin de üretim masraflarına ilave edilmesi gerektiği düşünülmeden düzenlenen bilirkişi kurulu raporuna dayalı hüküm kurulması,
    2-Dava konusu taşınmazın köy yerleşik alanı ve planlı alan içerisinde olmasının değerinde bir artışa sebep olamayacağı gözetilmeden %30 oranında objektif değer artışı uygulayan bilirkişi raporuna göre karar verilmesi,
    Doğru görülmemiştir.
    Ayrıca;
    3-Anayasa Mahkemesi 1. Bölümünün 19.12.2013 tarih ve 2013/817 sayılı kararında, kamulaştırma bedelinin tespiti için açılan davada uzun süren bir yargılama sonunda, dava tarihi itibarıyla belirlenen bedele hükmedilmesinin Anayasanın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiği kabul edilerek mal sahibine tazminat ödenmesi gerektiği belirtilmiştir.
    Yasa koyucu da, bu hak ihlalini dikkate alarak, 6459 sayılı Kanunun 6. maddesiyle 2942 sayılı Kanunun 10. maddesine eklenen fıkrada (yürürlük tarihi 30.04.2013) kamulaştırma bedelinin tescili için açılan davanın dört ay içinde sonuçlandırılmaması halinde, tespit edilen bedele bu sürenin bitiminden itibaren faiz uygulanmasına ilişkin düzenleme getirmiştir.
    Her ne kadar, getirilen bu faiz hükmü maddi hukuka ilişkin olup, aynı yasanın 29. maddesi gereğince yayımı tarihinden sonra açılacak davalara uygulanması gerekir ise de; 30.04.2013 tarihinden sonra açılacak davalar için yapılan bu düzenleme ile Anayasa Mahkemesinin makul süreyi aşan yargılamanın hak ihlali oluşturduğuna ilişkin kararı birlikte değerlendirildiğinde, 30.04.2013 tarihinden önce açılmış ve henüz kesinleşmemiş kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili davalarında öngörülen dört aylık yargılama süresinin makul süre kabul edilerek, hakkaniyet gereğince taşınmaz malikinin zararının giderilmesi amacıyla dava tarihinden itibaren dört aylık sürenin bittiği tarihten, karar tarihine kadar tespit edilen kamulaştırma bedeline faiz uygulanması gerektiğinden hükmün bozulması gerekmiştir.
    Mahkemece gerekirse 1 nolu bozma nedeni doğrultusunda yerinde yeniden keşif yapılıp hakimin gözlemi de tutanağı geçirilmek suretiyle taşınmazın sulu ya da kuru tarım arazisi niteliği açıkça ve denetime olanak verecek biçimde araştırılıp saptanmalı, susuz olduğunun belirlenmesi halinde bilirkişi kurulundan kuru tarım arazilerinde münavebeye alınacak ürünlere ilişkin ortalama verilere göre değerlendirme yapıp kapitalizasyon faizini %6 oranında almak suretiyle değer belirleyen ek rapor alınmalı ve oluşacak sonuç doğrultusunda hüküm kurulmalıdır.
    Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde temyiz edenlerden davalı tarafa iadesine, 11.03.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.

    Bu web sitesi, sisteminin bir üyesidir.