10. Hukuk Dairesi 2019/6295 E. , 2021/7407 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Dava, ödeme emrinin iptali ile Kuruma karşı borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozmaya uyularak ilamında belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Eldeki davada, mahkemece verilen 14.03.2013 tarihli karar Dairemizin bozma ilamı ile “…davalı Kurumca, davacı hakkında 2010/93 sıradan başlayarak 2010/145 sıraya kadar ödeme emirleri düzenlendiği, davacı adına düzenlenmiş olanlarla birlikte ve adının geçmediği ödeme emirlerinin de bulunduğu, davacının ise dava dilekçesinde, sadece, 2010/11143–11144–11145 ve 11146 sayılı ödeme emirlerinin iptalini istediği anlaşılmakta olup; mahkemece, öncelikle HMK’nın 31. maddesi gereği isticvap edilerek davacının talebinin net olarak açıklattırılması ve sonucuna göre, davalı Kuruma karşı borçlu olup olmadığının belirlenmesi ve bu aşamada da, konusunu idari para cezası oluşturan ödeme emirlerinden dolayı idari para cezalarına karşı süresinde yasal prosedürün uygulanıp uygulanmadığı, başka bir deyişle, usulüne uygun tebliğe rağmen 506 sayılı Yasanın 102’nci maddesinde belirltilen prosedür çerçevesinde itiraz edilmemiş idari para cezalarının da kesinleşerek ödeme emirlerine konu edilebileceği dikkate alınmalı ve sonucuna göre her bir ödeme emrinin, konusu ve borç dönemini ve bu kapsamda zamaşımına uğrayıp uğramadığını ve sorumluluğunu 506 sayılı Yasanın 80. ve 6183 sayılı Yasanın mükerrer 35’inci ve 102’nci maddeleri çerçevesinde, ayrı ayrı irdeleyen, uzman bilirkişiden bir rapor aldırılmak suretiyle hüküm kurulması…” gereğine işaret edilerek yeniden yargılama yapılmak üzere bozulmuş ise de, mahkemece bozmaya yanlış bir anlam verildiği anlaşılmakta olup, bozma gerekleri yerine getirilmeksizin karar tesisi usul ve yasaya aykırıdır.
Mahkemenin, Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine, o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu; Mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirdiği gibi, mahkemenin kararını bozmuş olan Yargıtay Hukuk Dairesince; sonradan, ilk bozma kararı ile benimsemiş olduğu esaslara usuli kazanılmış hakka aykırı bir şekilde, ikinci bir bozma kararı verilememektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, Hukuk Genel Kurulu’nun 12.07.2006 gün, 2006/9-508 E., 2006/521 sayılı kararı)
Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur. (04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK)
Eldeki davada ise, davacı adına tanzim ve tebliğ edilmiş bir ödeme emrinin bulunmaması, ne var ki, 2012 yılında davacının aylık haczine konu edilen ödeme emirlerinin bozma sonrası alınan beyanlar kapsamında diğer ödeme emirleri gibi davacıya tebliğ olunduğuna dair bilgi veya belgelerin bulunmaması karşısında, davanın menfi tespit ve haczin kaldırılması istemine yönelik bulunup bulunmadığı hususunda davacının beyanı alınıp, dava nitelendirilmek suretiyle bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde uyuşamazlığın sadece ödeme emirlerine yönelik olduğu kabulü ile karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Kabule göre de, davacı hakkında düzenlenen idari para cezaları konu ödeme emirleri hakkında cezaların şahsiliği ilkesinin gözetilmesi ve idari para cezalarının davacı dışında köy muhtarlığı adına tahakkuk ettirildiği hususu dikkate alınmaksızın ödeme emirleri hakkında yazılı şekilde karar verilmesi de isabetsiz olup, bozma nedenidir.
Mahkemenin, bu maddi ve hukuki olguları gözeterek yapacağı inceleme ve değerlendirme sonucuna göre karar vermesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 01.06.2020 gününde oybirliği ile karar verildi