11. Ceza Dairesi 2015/8797 E. , 2017/8224 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Dolandırıcılık, özel belgede sahtecilik, resmi belgede sahtecilik
HÜKÜM : Mahkumiyet
Sanığın, katılan ... adına bir adet sahte abonelik sözleşmesi düzenleterek GSM hattı çıkartmak suretiyle özel belgede sahtecilik, katılan ... adına 2 adet sahte abonelik sözleşmesi düzenleterek GSM hatları çıkartmak ve bu hatlardan kaynaklanan borçları ödemeyerek özel belgede sahtecilik ve dolandırıcılık, .... Nüfus Müdürlüğüne müracaat ederek, kendisini müşteki ... olarak tanıtıp, yerleşim yeri belgesi almak suretiyle de resmi belgede sahtecilik suçlarını işlediğinin iddia ve kabul olunduğu olayda;
1-Sanık tarafından abonelik sözleşmesi düzenlendiği sırada ibraz edilen nüfus cüzdanının katılan ...’a ait gerçek nüfus cüzdanı olduğu, nüfus cüzdanında ya da fotokopisinde fotoğraf değişikliği yapılmadığı, sanığın katılan ...’a ait nüfus cüzdanı fotokopisi üzerindeki resme benzemediğinin ilk bakışta farkedilebilir olduğu, yapılacak basit bir inceleme ile durumun anlaşılabileceği ve denetleme imkanını ortadan kaldırıcı başkaca bir davranışın da olmadığı, bu itibarla sanığın eyleminin hile boyutuna ulaşmadığı, dolandırıcılık suçunun aldatıcılık unsurunun somut olayda bulunmadığı gözetilmeksizin, sanık hakkında dolandırıcılık suçundan beraat yerine mahkumiyet hükmü kurulması,
2- 29.04.2006 tarih ve 26153 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 67/1. maddesinin 1. fıkrasında, gerçeğe aykırı yerleşim yeri veya nüfus cüzdanı talep belgesi veren köy veya mahalle muhtarları ile herhangi bir işlem sebebiyle nüfus müdürlüğüne gerçek dışı beyanda bulunanların cezalandırılacağının hükme bağlandığı; iddianamedeki anlatıma göre sanığın kendisini müşteki ... olarak tanıtmak suretiyle yerleşim yeri belgesi alması şeklindeki eyleminin, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 67/1. maddesindeki suçu oluşturduğu gözetilmeden, bu suç yerine sanık hakkında unsurları oluşmayan resmi belgede sahtecilik suçundan mahkumiyet hükmü kurulması,
3-Katılanlar ... ve ... adlarına sahte abonelik sözleşmeleri düzenletmek şeklindeki sanığın eylemlerinin ise; suç tarihinden önce 10.11.2008 tarih ve 27050 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu"nun 63. maddesinin 10. fıkrası ile yaptırıma bağlanan 56. maddesinin 2. fıkrasındaki "İşletmeci veya adına iş yapan temsilcisine abonelik kaydı sırasında abonelik bilgileri konusunda gerçek dışı belge ve bilgi verilemez" hükmü karşısında; özel hüküm niteliğinde bulunan ve lehe olan 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu"nun 56. maddesindeki suçu oluşturduğu ve sanığa önödeme önerisinde bulunarak sonucuna göre hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden, “özel belgede sahtecilik” suçundan hüküm kurulması,
4-Kabule göre de;
a)Resmi belgede sahtecilik suçu yönünden, sanık hakkında TCK"nın 62. maddesi uyarınca indirim yapılırken, sonuç cezanın 2 yıl 1 ay olarak belirlenmesi yerine 1 yıl 13 ay şeklinde gösterilmek suretiyle eksik ceza tayin edilmesi,
b)Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 22.04.2014 tarih ve 2013/11-397 Esas, 2014/202 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere, 765 sayılı TCK ile 5237 sayılı TCK"nın “Kamu güvenine karşı suçlar” bölümünde düzenlenen ve belgenin gerçeğe aykırı olarak düzenlenmesi ile kamu güveninin sarsıldığı kabul edilerek suç sayılıp yaptırıma bağlanan sahtecilik suçlarının hukuki konusunun kamu güveni olduğu, suçun işlenmesi ile kamu güveninin sarsılması dışında, bir veya birden fazla kişi de haksızlığa uğrayıp, suçtan zarar görmesi halinde dahi, suçun mağdurunun toplumu oluşturan bireylerin tamamının, diğer bir ifadeyle kamunun olduğuna dair kabulünün etkilenmeyeceği, eylemin belirli bir kişinin zararına olarak işlenmesi halinde bu kişinin mağdur değil, suçtan zarar gören olacağının kabulü gerekeceği de gözetilerek, açıklanan ilkeler doğrultusunda, sanığın katılanlar ... ve ... adlarına sahte abonelik sözleşmeleri düzenletmek şeklindeki eylemlerinin, bütün halinde zincirleme şekilde işlenmiş özel belgede sahtecilik suçunu oluşturacağı gözetilmeden, eylemlerin iki ayrı suç oluşturduğunun kabulü ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
c)5237 sayılı TCK’nın 53. maddesine ilişkin uygulamanın, Anayasa Mahkemesinin 08/10/2015 tarih, 2014/140 Esas ve 2015/85 Karar sayılı ilamı ile birlikte yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK"nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, sonuç ceza yönünden sanığın kazanılmış hakkının saklı tutulmasına, 27.11.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.