Hukuk Genel Kurulu 2017/409 E. , 2019/159 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi ( Tüketici Mah. Sıfat.)
Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Malatya 3. Asliye Hukuk Mahkemesince (Tüketici Mahkemesi Sıfatıyla) davanın reddine dair verilen 28.11.2013 tarihli ve 2013/8 E., 2013/612 K. sayılı kararın davacılar vekili tarafından temyizi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 03.03.2015 tarihli ve 2014/5220 E., 2015/2869 K. sayılı kararı ile:
“…Davacılar vekili, müvekkillerinin murisi Orhan Aydın"ın davalı bankadan konut kredisi kullandığını, diğer davalının ise ferdi kaza poliçesi düzenlediğini, 11.04.2012 tarihinde murisin vefat ettiğini, ölmeden önce kayısı bahçesini ilaçladığını, otopsi raporunda akciğerde kanama görüldüğünün belirtildiğini, olayın teminat kapsamında bulunduğunu ileri sürerek, 40.000 TL"nin davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı .... vekili, müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı .... vekili, poliçenin iptal edildiğini, tazminat yükümlülükleri bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre, davacıların murisinin kalp damar hastalığı sonucu vefat ettiği, otopsi raporunda zehirlenmeye dair bulguya rastlanmadığı, ani ve beklenmedik kaza sonucu vefat olayının gerçekleşmediği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacılar vekili temyiz etmiştir.
Dava, TTK"da düzenlenen sigorta sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, 6102 sayılı TTK"nın 4. maddesine göre tarafların tacir olup olmadığına bakılmaksızın bu kanunda öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari davalardandır. Aynı Yasa"nın 5. maddesine göre de, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir. Davacı ile davalı ... şirketi arasındaki uyuşmazlık da mutlak ticari işlerden olan sigorta sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Bu itibarla, mahkemece davanın tüketici mahkemesi sıfatıyla görülmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
Bozma sebep ve şekline göre davacılar vekilinin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir...”
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, alacak istemine ilişkindir.
Davacılar vekili, müvekkillerinin murisi Orhan Aydın’ın 27.04.2010 tarihinde davalı banka ile konut kredisi sözleşmesi imzaladığını, bu kredi sözleşmesine dayalı olarak diğer davalı ile “Benim Evim Sigorta Poliçesi” adı altında ferdi kaza sigortası yapıldığını, murisin konut kredisi sözleşmesine uygun şekilde kredi bedellerini ve sigorta poliçe primlerini düzenli olarak ödediğini, murisin 11.04.2012 tarihinde vefat ettiğini, ancak ölmeden önce kayısı bahçesini ilaçladığını, otopsi raporunda akciğerde kanama görüldüğünün belirtildiğini, bu nedenle olayın teminat kapsamında bulunduğunu ileri sürerek, ferdi kaza sigortası kapsamında ödenen kredi taksitlerinin ve geriye kalan kredi taksitleri ile sigorta teminatının ve ödenen primlerin tamamı olan 40.000,00TL’nin murisin vefat tarihi olan 11.04.2012’den itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı .... vekili, müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı Zurich Sigorta A.Ş. vekili, poliçenin 28.04.2011 tarihinde iptal edildiğini, davacılarının murisinin vefat tarihi 11.04.2012 olduğundan poliçe teminatı kapsamında olmadığını, müvekkilinin herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Yerel Mahkemece dava tüketici mahkemesi sıfatıyla görülmüş ve teminat koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacılar vekilinin temyizi üzerine karar Özel Dairece yukarıda karar başlığında yazılı gerekçelerle bozulmuştur.
Mahkemece önceki kararda direnilmiş, direnme kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, eldeki davaya bakmakla görevli mahkemenin tüketici mahkemeleri mi ticaret mahkemeleri mi olduğu noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle, özel görevli mahkeme olan tüketici mahkemelerinin görev alanı üzerinde durulmasında yarar vardır.
6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun 28.11.2013 tarihli ve 28835 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanmış ve aynı Kanun’un 87’nci maddesi uyarınca yayımlandığı tarihten itibaren altı ay sonra yürürlüğe girmiş ise de, adı geçen Kanun’da geçiş hükümlerini düzenleyen geçici madde 1/2. bent uyarınca, bu Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten önceki tüketici işlemlerine, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına bu işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmiş ise kural olarak o kanun hükümleri uygulanacağından, eldeki uyuşmazlığın çözümünde işlem tarihinde yürürlükte bulunan 4077 sayılı TKHK hükümleri uygulanacaktır.
Toplumdaki değişmelere bağlı olarak ülkemizde tüketiciler ile satıcılar arasında çıkan uyuşmazlıkların giderek artması, uyuşmazlıkların çözümünün ise uzmanlık gerektirmesi dikkate alınarak özel nitelikte 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun (TKHK) çıkarılmış, Kanun’un uygulanmasından doğan ihtilaflara bakmak üzere de tüketici mahkemeleri ( TKHK, m. 23) ihdas edilmiştir.
“Amaç” başlığının Kanun’un 1’inci maddesi “Bu Kanunun amacı, kamu yararına uygun olarak tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarını koruyucu, aydınlatıcı, eğitici, zararlarını tazmin edici, çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı önlemleri almak ve tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini özendirmek ve bu konudaki politikaların oluşturulmasında gönüllü örgütlenmeleri teşvik etmeye ilişkin hususları düzenlemektir” şeklinde olup, Kanun’un 2’nci maddesinde ise bu Kanun’un 1 inci maddede belirtilen amaçlarla mal ve hizmet piyasalarında tüketicinin taraflardan birini oluşturduğu her türlü "tüketici işlemini" kapsadığı belirtilmiştir.
Tüketici mahkemelerinin görevleri, Kanun’da; “Bu Kanunun uygulanmasıyla ilgili olarak çıkacak her türlü ihtilaflara tüketici mahkemelerinde bakılır” denilmek suretiyle belirlenmiştir ( TKHK m., 23/1). Madde de, açıkça “bu Kanun…” tabiri kullanıldığına göre, TKHK’nin kapsamının ne olduğunu belirlemek gerekir. 4077 s. TKHK’nin kapsamı aynı Kanun’un 2’nci maddesinde gösterilmiş olup, “Bu Kanun, 1’inci maddede belirtilen amaçlarla mal ve hizmet piyasalarında tüketicinin taraflardan birini oluşturduğu her türlü tüketici işlemini kapsar” denilmek suretiyle 1’inci maddeye yollama yapılmıştır.
Aynı Kanun’un "tanımlar" başlıklı 3’üncü maddesinin (e) bendinde göre tüketici; “Bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan veya yararlanan gerçek ya da tüzel kişileri”; (k) bendinde kredi veren; “Mevzuatları gereği tüketicilere nakit kredi vermeye yetkili olan banka, özel finans kuruluşu ve finansman şirketlerini,” ifade eder şeklinde tanımlanmıştır.
Öte yandan, Kanun’un kapsamı belirlenirken “her türlü tüketici işleminden” bahsedilmiş olup, “tüketici işlemi”nin ne olduğu da “tanımlar” başlıklı 3’üncü maddesinde açıklanmıştır. Buna göre; tüketici işlemi, mal veya hizmet piyasalarında tüketici ile satıcı-sağlayıcı arasında yapılan her türlü hukuki işlemi ifade etmektedir ( TKHK, m. 3/h). Bir hukuki işlemin, 4077 sayılı TKHK kapsamında kaldığının kabul edilmesi için yasanın amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen taraflar arasında mal ve hizmet satışına ilişkin bir hukuki işlemin olması gerekir.
Kanun’da tüketici ile satıcı - sağlayıcı arasındaki “her türlü hukuki işlem” denildiğine göre hukuki işlem, 4077 sayılı Kanun’da düzenlenen bir sözleşme türü olmasa ve hatta sözleşme olarak ortaya çıkmış bir hukukî işlem olmasa dahi tüketici işlemi olarak nitelendirilebilecek ve böylece TKHK kapsamında kalacak, dolayısıyla bu tür işlemlerden kaynaklanan davalar tüketici mahkemelerinin görev alanında kabul edilecektir (BULUT, U.: Sözleşme Görüşmelerinden Doğan Sorumlulukta Tüketici Mahkemelerinin Görevine İlişkin Bir Yargıtay Kararı İncelemesi, Ankara Barosu Dergisi, Y.70, S. 2012/2, s. 336-337).
Nitekim aynı hususlara Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 04.07.2018 tarihli ve 2018/13-594 E., 2018/1317 K. sayılı kararında da yer verilmiştir.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya gelindiğinde, davacı vekili müvekkilinin davalı banka ile imzalanan Konut Finansmanı Sözleşmesinin 18’inci maddesinin 5’inci bendi gereğince davalıların her ikisinin ortaklığında, davalı bankanın dain-i mürtehin olduğu ve davalı ... şirketince düzenlenen “Benim Evim Sigorta Poliçesi”nde belirtilen teminatlardan aile bireyleri ferdi kaza kapsamında ödenen kredi taksitlerinin ve geriye kalan kredi taksitlerinin, sigorta teminatının ve ödenen primlerin tamamının yasal faiziyle birlikte davalılardan tahsili isteminde bulunmuştur.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nun 4’üncü maddesine göre tarafların tacir olup olmadığına bakılmaksızın bu Kanun’da öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari davalardandır. Aynı Kanun’un 5’inci maddesine göre de, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir. Davacı ile davalı ... şirketi arasındaki uyuşmazlık da 6102 sayılı TTK’nın 4’üncü maddesi gereğince mutlak ticari işlerden olan sigorta sözleşmesinden kaynaklanmakta ise de, adı geçen sigorta sözleşmesi davacı ile davalı banka arasında imzalanan Konut Finansmanı Sözleşmesinin 18’inci maddesi gereğince davalı ... şirketi ile imzalanmış olup, davacı her iki davalıdan da talepte bulunduğuna ve temel uyuşmazlık bizatihi sigorta sözleşmesinden kaynaklanmayıp, taraflar arasında imzalanmış olan konut kredisinden kaynaklandığına göre, eldeki davanın daha özel nitelikte mahkeme olan tüketici mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiği tartışmasızdır. Öte yandan, davacının ticari ve mesleki amaçlarla hareket etmeyip tüketici ve dava konusu alacağın dayanağı bankacılık işleminin 4077 sayılı TKHK’nın 10’uncu maddesi kapsamında bir tüketici işlemi olduğu ve tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemeleri görevli bulunduğundan eldeki davaya bakmakla görevli mahkeme tüketici mahkemeleridir.
Hâl böyle olunca, yerel mahkemece yukarıda açıklanan hususlara değinilerek verilen direnme kararı usul ve yasaya uygun olup, yerindedir.
Ne var ki, bozma nedenine göre davanın esasına yönelik diğer temyiz itirazları Özel Dairece incelenmediğinden, bu yönde inceleme yapılmak üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
S O N U Ç : Yukarıda açıklanan gerekçelerle direnme kararı yerinde olup; davacılar vekilinin işin esasına ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için, dosyanın 11. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3’üncü maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440’ıncı maddesine göre kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 14.02.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.