14. Hukuk Dairesi 2016/5016 E. , 2016/9056 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 26.10.2010 gününde verilen dilekçe ile kadastral parselin ihyası istenmesi üzerine bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 15.12.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar ... Büyükşehir Belediyesi, ... Belediyesi ve ... v.d tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, kadastral mülkiyet durumunun ihyasına yönelik tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, 1490 (3041) parsel sayılı taşınmazın 4.322,97 m2"lik kısmının, devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğu halde ... Büyükşehir Belediyesi adına ihdasen tescil edilerek, adı geçen belediyece yapılan imar uygulaması sonucu kamu alanında kullanılmak üzere terkin edildiğini, bu ihdas parselinin anılan miktarı üzerine de 4917 ada 4 ve 5 sayılı imar parsellerinin oluşturulduğunu ancak, belirtilen şuyulandırma işleminin ve öncesinde aynı bölgede ... Belediyesince yapılmış olan 37 no"lu imar düzenlemesinin idari yargı yerinde iptal edildiklerini ileri sürerek tapu iptali ve hazine adına tescil ile kadastral parselin ihyasını istemiştir.
Davalılardan bir kısmı, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davalı ... Belediyesi hakkında açılan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına, diğer davalılar hakkındaki davanın kabulüne dair verilen kararın Dairemizce noksan soruşturmayla karar verilmesinin doğru olmadığı belirtilerek bozulması üzerine bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda, davalı ... Belediyesi hakkında açılan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına, diğer davalılar hakkındaki davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davalılar ... vekili ve ... Büyükşehir Belediyesi vekili ile... Belediyesi vekili ayrı ayrı temyiz etmişlerdir.
Hemen belirtilmelidir ki; tapu sicilinin tutulması prensiplerinden biri tescil, diğeri sicilin aleniliği (güvenilirliği), bir diğeri Hazinenin kusursuz sorumluluğu, sonuncusu ise geçerli bir hukuki sebebinin bulunması, yani kaydın illetten mücerret olmamasıdır. İmar parselinin dayanağı olan idari işlemin iptal edilmesi ile sicilin dayanıksız kalacağı ve TMK"nın 1025. maddesi hükmü uyarınca yolsuz tescil durumuna düşeceği; bu durumda; dayanıksız kalan tapu kaydının iptal edilerek kadastral parselin geometrik ve hukuki durumunun ihyasına karar verilmesi gerekeceği tartışmasızdır.
Öte yandan; çekişmeli taşınmazın Belediye sınırları içerisinde ve kadastro sırasında tespit dışı bırakılan yer olduğunun belirlenmesi halinde, 1966 yılında yürürlüğe giren 775 sayılı Kanunun 3/2 maddesinde öngörülen belediyeye devri gerekli taşınmazlardan olup olmadığının açıklığa kavuşturulması gerekeceği kuşkusuzdur. Şayet kanun gereğince belediyeye devri gereken yerlerden olduğu tespit edilirse, Hazinenin taşınmazda mülkiyetten kaynaklanan bir hakkının bulunmadığı gözetilerek Hazinenin davasının reddine karar verilmesi, diğer taraftan; 775 sayılı Kanunun 3. maddesi her ne kadar 19.07.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4916 sayılı Kanun ile ilga edilmiş ise de bu tarihten önce doğmuş olan haklara etkili olmayacağı, bir başka ifadeyle kazanılmış hakkın korunması gerektiği açıktır. Ayrıca kapanmış yollar bakımından da 3194 sayılı Kanunun 17. maddesi hükmü uyarınca belediye adına tescilin öngörüldüğü ve 2644 sayılı Tapu Kanununun 21. maddesi hükmünün de kapanmış yolların içinde bulunduğu tüzel kişi adına tescili gerektiğini düzenlediği gözden uzak tutulmamalıdır.
Ancak, anılan bu hususlar Dairemizin önceki bozma ilamında belirtilmesine ve mahkemece bozma ilamına uyulmasına rağmen bozma gereklerinin tamamen yerine getirildiği söylenemez. Bilindiği üzere, bozma kararına uyulmuş olmakla bozma kararı lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hakkın doğacağı ve buna göre bozma kararında belirtildiği şekilde araştırma ve inceleme yapılması gerekeceği kuşkusuzdur.
Somut olaya gelince; ... Belediyesi tarafından 37 ve 38 nolu imar düzenlemelerinin yapıldığı, bunlardan 37 nolu şuyulandırma işleminin idari yargı yerinde iptal edildiği, 38 sayılı düzenlemenin ise halen geçerliliğini koruduğu bilinmekte olup, hükme esas alınan bilirkişi raporunun kendi içerisinde çelişkili olduğu anlaşılmıştır. Anılan rapor ile eki olan krokide, dava konusu taşınmazda ... Belediyesi tarafından 38 nolu imar uygulamasının yapıldığı, daha sonra da ... Büyükşehir Belediyesi tarafından 37 nolu III. etap imar düzenlemesine tabi tutulduğu belirtilerek, çekişmeli yerin 38 nolu imar uygulaması sırasında imar planında yol ve parkta kaldığı açıklanmasına rağmen, raporun 6. sayfasının ilk paragrafında sadece imar yolunda kaldığından söz edildiği gibi, bu uygulama sırasında imar planında park ve yolda kalan alanlar da krokide ayrıntılı bir şekilde gösterilmemiş; 1490 sayılı ihdas
parselinin 62, 181 ve 717 sayılı kadastral parseller kapsamında kalan kısımlarıyla ilgili de tespit ve değerlendirmede bulunulmamıştır. Yine raporda, dava konusu alanın hem ilk uygulama tarihinde 775 Sayılı Yasanın (mülga) 3/2. maddesi uyarınca Belediyeye devri gereken yerlerden olduğu belirtilip, hem de 3194 sayılı Yasanın 11/3. maddesi uyarınca Hazine adına tescilinin gerektiği yönünde görüş bildirildiği görülmektedir. Ayrıca mahkemece de, 775 Sayılı Yasanın mülga 3. maddesi koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği bakımından yeterli araştırma ve soruşturma yapılmadığı gibi, 62, 181 ve 717 parsel sayılı taşınmazlara ilişkin tedavüllü kayıtlar ile yapılan imar uygulamalarına ilişkin Belediye Encümen kararları getirtilerek dava konusu alanın ... Belediyesi tarafından yapılan hangi uygulama kapsamında kaldığı konusunda da gerekli inceleme ve denetleme de yapılmamıştır. Bilindiği üzere, ... Belediyesi"nin yaptığı 38 nolu imar düzenlemesi idari yargı yerinde iptal edilmediğinden bu düzenleme kapsamında kalan yerler bakımından idari karar geçerliliğini korumakta olup, sicil dayanağı idari karar iptal edilmediği sürece kadastral parselin ihyasına yönelik tapu iptal ve tescil davasının dinlenemeyeceği tartışmasızdır.
O halde; dava konusu taşınmazın hangi tarihte belediye veya mücavir saha içerisine alındığının araştırılması, hangi imar uygulamalarına tabi tutulduğunun ve şuyulandırma işlemleri öncesi ve sonrası niteliklerinin (ilk uygulama ve ikinci uygulama öncesi ve sonrası nitelikleri, nereden ihdas ile oluşturulduğu, vs) kadastral paftalar ve imar parselleri krokileri ile 62, 181 ve 717 parsel sayılı taşınmazların tüm gittilerini gösterir şekilde tedavüllü tapu kayıtları (kütük sayfaları) ve dayanakları olan imar uygulamalarına ilişkin belgeler (Belediye Encümen Kararları, şuyulandırma cetvelleri,vs) de getirtilerek ve gerekirse yerinde yeniden keşif yapılarak şüpheye yer bırakmayacak şekilde belirlenmesi ve rapor eki ölçekli krokide infaza elverişli biçimde gösterilmesi, raporlardaki çelişkilerin giderilmesi, 775 sayılı yasanın mülga 3. maddesinin koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin, başka bir ifadeyle dava konusu taşınmazın belediyeye devri gereken yerlerden olup olmadığının net bir şekilde saptanması, ondan sonra toplanan ve toplanacak olan deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturmayla yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru görülmemiş, hükmün bu nedenlerle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalılar ... vekili ve ... Büyükşehir Belediyesi vekili ile... Belediyesi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 01.11.2016 tarihinde oybirliği ile karar verildi.