22. Hukuk Dairesi 2017/17801 E. , 2018/24291 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili, müvekkili işçinin iş sözleşmesini, fazla çalışma, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücretlerinin ödenmemesi sebebiyle 4857 sayılı İş Kanunu’nun 24/II-e maddesi uyarınca haklı sebeple feshettiğini, tazminat ve işçilik alacaklarının ödenmediğini ileri sürerek, kıdem tazminatı, yıllık izin, fazla çalışma, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalı vekili, davacının istifa etmek suretiyle haklı bir sebep bulunmadan iş sözleşmesini feshettiğini, ücret, fazla mesai ve yıllık izin ücreti alacaklarının davacıya ödendiğini, müvekkili işverenin ibra edildiğini, dava konusu alacak taleplerinin haksız olduğunu ve zamanaşımına uğradığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davacının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasında, davacının çalışma süresi noktasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
Somut olayda, dava dilekçesinde davacı işçinin 24/10/2008 tarihinde işe girdiği iddia edilmiş ise de, bilahare 09/11/2015 tarihli ıslah dilekçesi sunularak, davacının 11/06/2003 tarihinde davalı şirket ile organik bağ içerisinde, aynı adreste faaliyet gösteren ... İş Kollektif şirketinde çalışmaya başladığı, çalışmasının kesintisiz şekilde davalı şirket bünyesinde devam ettiği, işe giriş tarihinin 11/06/2003 olduğunun esas alınması gerektiği ileri sürülerek, dava dilekçesi ıslah edilmiştir. Mahkemece, dava dilekçesinin ıslah edildiği dikkate alınmaksızın, işe giriş tarihinin 11/06/2003 tarihi olduğuna yönelik iddianın değerlendirme dışı tutulması hatalıdır. Anılan sebeple, bu yön dikkate alınarak, iddia, savunma ve tarafların delilleri tartışılması suretiyle işe giriş tarihi bakımından uyuşmazlık çözümlenmelidir.
3-Bir diğer uyuşmazlık, iş ilişkisinin işçinin istifası ile sona erip ermediği ve dolayısıyla kıdem tazminatına hak kazanılıp kazanılmadığı noktasındadır.
Genel olarak iş sözleşmesini fesih hakkı, karşı tarafa yöneltilmesi gereken tek taraflı bir irade beyanı ile iş sözleşmesini derhal veya belirli bir sürenin geçmesiyle ortadan kaldırabilme yetkisi veren, bozucu yenilik doğuran bir haktır. İşçinin haklı nedenle iş sözleşmesini derhal feshi 4857 sayılı İş Kanunu"nun 24. maddesinde düzenlenmiştir. İşçinin önelli fesih bildiriminin normatif düzenlemesi ise aynı kanunun 17. maddesinde ele alınmıştır. Bunun dışında kanunda işçinin istifası özel olarak düzenlenmiş değildir. İşçinin haklı bir nedene dayanmadan ve bildirim öneli tanımaksızın iş sözleşmesini feshi, istifa olarak değerlendirilmelidir.
Somut olayda, dosyaya sunulan işçi imzalı fesih dilekçesinde “Çalışmakta olduğum ... Cad. No: 38 .../... adresindeki işyerinizden 01.09.2010 tarihinde tamamen kendi isteğimle ayrılıyorum.İbra ederim” ifadesi yazılıdır. Dava dilekçesinde ise, işçinin iş sözleşmesini, fazla çalışma, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücretlerinin ödenmemesi sebebiyle 4857 sayılı İş Kanunu’nun 24/II-e maddesi uyarınca haklı sebeple feshettiği ileri sürülmüştür. İstifa belgesindeki ifadenin genel bir içerik taşıması sebebiyle, davacı tarafın dava dilekçesinde somut fesih sebeplerini bildirmesinde, çelişkili bir yön bulunmamaktadır. İstifanın ardındaki gerçek durum üzerinde durulmalıdır. Dilekçe içeriğinde yazılı “ibra ederim” ifadesinin hukuken bir geçerliliği yoktur. Dosyaya sunulan 01/09/2010 tarihli ibraname ise, makbuz hükmündedir. Bu halde, davacı işçinin iş sözleşmesini, fazla çalışma, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücretlerinin ödenmemesi iddiasına dayanarak feshettiği esas alınmalıdır. Mahkemenin de kabulünde olduğu üzere, davacının ödenmemiş bir kısım fazla çalışma, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücretlerinin bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu halde, iş sözleşmesinin, davacı işçi tarafından 4857 sayılı Kanun’un 24/II-e maddesi uyarınca haklı nedenle feshedildiği ve böylece kıdem tazminatına hak kazanıldığı kabul edilmelidir. Aksi yönde kanaat ile kıdem tazminatına yönelik talebin reddine karar verilmesi hatalıdır.
4-Dosyaya sunulan 01/09/2010 tarihli ibranamenin makbuz hükmünde olması sebebiyle, üzerinde yazılı yıllık izin ücreti ödemesi miktarının mahsubuyla yetinilmesi gerekirken, yıllık izin ücreti alacağının tümden reddine karar verilmesi yerinde değildir.
Yukarıda yazılı sebeplerden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 13/11/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.