22. Hukuk Dairesi 2017/17381 E. , 2018/24278 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi taraf vekillerince istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, davacının 07/11/2005-24/03/2014 tarihleri arasında davalı bankanın ... Şubesinde kobi portföy yöneticisi olarak çalıştığını, iş sözleşmesini haklı sebeple feshettiğini, işyerinde normal çalışma saatlerinin 09.00-17.30 arasında olduğunu, cumartesi ve pazar günlerinde çalışılmadığını, ancak davacının 01/10/2013 tarihine kadar işyerinde öğle tatili yapmadan çalıştığını, günlük çalışmanın ortalama 20.30’da sona erdiğini, 01/07/2013 tarihine kadar bir önceki şube müdürünün isteği doğrultusunda cumartesi veya pazar günü çalıştığını ileri sürerek, kıdem tazminatı, yıllık izin ücreti, fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, talep edilen alacakların zamanaşımına uğradığını, davanın istifa etmek suretiyle işyerinden ayrıldığını, işyerinde fazla çalışma yapılmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz Başvurusu:
Karar, yasal süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
1-Taraflar arasında davacının fazla çalışma yapıp yapmadığı noktasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp ispatlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda iş yeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, iş yeri iç yazışmaları, delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın bu tür yazılı belgelerle ispatlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları şahit beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada gözönüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
Somut uyuşmazlıkta, mahkemece davacının haftada beş saat fazla çalışma yaptığı, ancak taraflar arasındaki iş sözleşmesinde fazla çalışma ücretinin aylık ücrete dahil olduğunun kararlaştırıldığı, bu düzenleme dikkate alındığında davacının fazla çalışma ücretine hak kazanmadığı sonucuna varılmıştır.
Öncelikle yargılama sırasında iki ayrı bilirkişiden rapor alınmış olup, mahkemece gerekçeli kararda her iki bilirkişi raporundan da söz edildikten sonra, tanık beyanlarına göre davacının fazla çalışmasını ispatlayamadığı ifade edilerek hüküm verilmiştir. Hangi bilirkişi raporunun hükme esas alındığının belirtilmemesi hatalı olup, bu husus mahkeme kararının denetimini güçleştirmektedir.
Bununla birlikte iki ayrı bilirkişi raporunda davacının haftanın beş günü günlük çalışma süresinin 08.30-20.00 arasında olduğu ve davacının günlük 1,5 saat ara dinlenme ile çalıştığı, buna göre haftalık 5 saat fazla çalışma süresi bulunduğu sonucuna varılmış ise de, bu belirlemenin dosya kapsamına davacının iddiasına ve tanık anlatımlarına uygun olmadığı anlaşılmaktadır. Davacı, dava dilekçesinde davacının 01/10/2013 tarihine kadar işyerinde öğle tatili yapmadan çalıştığını ileri sürmüş olup, davalı bankaya ait şubenin öğle tatillerinde açık olduğu tanıklarca da ifade edilmiştir. Mahkemece, davacının günde 1,5 saat ara dinlenmesi ile çalıştığı kabul edilerek sonuca gidilmiş ise de, bu sonuç dosya kapsamı ile örtüşmemektedir. Mahkemece şubenin hangi tarihlerde açık olduğu, bu dönemlerde öğle tatilinin çalışanlar arasında ne şekilde kullanıldığı, bankanın öğle tatilinde açık olduğu dönemlerin davacının ara dinlenme süresinde çalışmasını gerektirip gerektirmediği yönlerinden gerekli araştırma yapılarak sonucuna göre davacının günlük ve haftalık çalışma süresi belirlenmelidir.
2-Taraflar arasındaki bir diğer uyuşmazlık konusu davacının hafta tatili çalışması bulunup bulunmadığı noktasındadır.
Somut uyuşmazlıkta mahkemece bilirkişi raporunda hesaplanan hafta tatili ücretinden indirim yapılmak suretiyle belirlenen hafta tatili alacağı hüküm altında alınmıştır. Hükme esas alınan 22/06/2015 tarihli bilirkişi raporunda, davacının yıl sonu aralık ayında hafta sonları altı saat çalıştığı kanaatiyle hafta tatili ücreti adı altında 1.364,88 TL hesaplanmıştır. Ancak, davacı dava dilekçesinde haftada yedi gün çalıştığına yönelik bir iddia ileri sürmemiş olup, sadece 01/07/2013 tarihine kadar bir önceki şube müdürünün isteği doğrultusunda cumartesi veya pazar günü çalıştığını ifade etmiştir. Davacının cumartesi veya pazar gününde çalıştığına yönelik beyanı dikkate alındığında, haftada bir gün hafta tatili kullandığı açıktır. Mahkemece davacının cumartesi veya pazar günlerine ilişkin çalışma iddiasını ispatladığı kanaatine varıldığı takdirde, bu sürelerin haftalık çalışma süresinin ve haftalık fazla çalışma süresinin belirlenmesinde göz önüne alınacağı muhakkak ise de, hafta tatili çalışması olarak değerlendirilmesi mümkün değildir. Davacının hafta tatili alacağı bulunmadığı halde, hafta tatili alacağına hükmedilmesi hatalı olup kararın bu sebeple bozulması gerekmiştir.
Sonuç: Temyiz olunan hükmün yukarıda açıklanan sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 13/11/2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.