3. Hukuk Dairesi 2016/8311 E. , 2017/2609 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki iştirak nafakasının indirilmesi davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili, Tarafların Antalya 3. Aile Mahkemesinin 2010/766-843 sayılı kararı ile anlaşmalı olarak boşandıklarını, kararın temyiz edilmeden kesinleştiğini, davacının duyma ve konuşma engelli olup okuma yazmasının da olmadığını, boşanma için gerekli evrakları hazırlatan davalıya güvenen davacının bu evrakları imzaladığını, davalının nafaka konusunda davacıyı yanılttığını, malulen emekli olan davacının kirada oturduğunu ve emekli maaşı ile geçinmeye çalıştığını belirterek, boşanma kararında her bir çocuk için 300,00" er TL olarak belirlenen nafakanın 100,00" er TL ye indirilmesini talep etmiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile Antalya 3.Aile Mahkemesinin 2010/766-843 sayılı ilamı ile müşterek çocuklar İrem ve Sudenaz için takdir edilen aylık 300,00"er TL iştirak nafakasının 150,00"şer TL"ye indirilmesine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Tarafların Antalya 3. Aile Mahkemesinin 2010/766 Esas ve 2010/843 Karar sayılı ve 27/07/2010 tarihli ilamı ile anlaşmalı olarak boşandıkları, tarafların müşterek çocukları İrem ve Sudenaz"ın velayetinin annelerine verilmesine, müşterek çocuklar için ayrı ayrı 300 TL iştirak nafakasına hükmedildiği, kararın 26/07/2010 tarihinde kesinleştiği, işbu davanın ise 12/11/2010 tarihinde açıldığı görülmüştür.
Taraflar, TMK’nun hükümleri çerçevesinde “anlaşmalı olarak” boşanmışlardır. Aralarında yaptıkları protokol, hukuki niteliği itibariyle Türk Medeni Kanunu hükümlerinden kaynaklanmakta ise de; genel sözleşme hükümlerine tabidir. Böylece kanunun, emredici nitelikte kamu düzeni ve genel ahlaka aykırı saymadığı hususlarda taraflar serbest iradeleriyle sözleşme yapabileceklerdir (BK, md.19). Nitekim, somut olayda, iştirak nafakası tarafların özgür iradeleri ile protokole bağlanmış olup boşanma davasında bu anlaşma mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına, çocuğun ihtiyaçlarına ve de hukuki statüye uygun bulunmuş, verilen karar temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir. Kesin hüküm tarafları ve mahkemeyi bağlayıcıdır (HUMK, md.237).
TMK."nun 331.maddesi hükmü uyarınca; “durumun değişmesi halinde hakim, istem üzerine nafaka miktarını yeniden belirler veya nafakayı kaldırır.”
Nafaka iradı, tarafların yaptıkları sözleşmeye dayansa bile indirilebilir.
Somut olayda, dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden davacının sosyal ve ekonomik durumunda önemli bir değişiklik olmadığı ve boşanma kararının kesinleşmesinden kısa bir süre sonra dava açtığı anlaşılmaktadır. Boşanma davası sırasında boşanmanın temini amacı ile protokol hükümleri gereğince ödemeyi kabul eden davacının şimdi böyle bir dava açarak iştirak nafakasının indirilmesini istemesi usul ve yasaya aykırıdır. Açıklanan nedenlerle mahkemece, iştirak nafakasının indirilmesi isteminin reddine karar verilmesi gerekirken talebin kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 07.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.