3. Hukuk Dairesi 2016/937 E. , 2017/2586 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması davacı vekili tarafından istenilmekle, daha önceden belirlenen 07.03.2017 duruşma günü için tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Av. ... geldi. Aleyhine temyiz olunan davalılar adına gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunan vekilin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00"e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili; müvekkilinin, 26.06.1986 tarihli sözleşme ile 400 m² yüzölçümlü arsayı davalıların mirasbırakanı ..."tan bedelini ödeyerek satın aldığını, sözleşme ile taşınmazın zilyetliğinin de müvekkiline devredildiğini, ancak mirasbırakanın ölümü ile davalıların taşınmazdaki paylarını 3. kişiye sattıklarının öğrenildiğini ileri sürerek; dava konusu taşınmazın, dava tarihindeki rayiç bedelinin tespiti ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.
Davalı ... vekili; davacının satın aldığı yerlerin kadastro çalışmaları sırasında adına tescil edildiğini, dava konusu taşınmazın ise iddia edildiği gibi davacıya satılmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Diğer davalılar, davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece; taşınmazın el senediyle satıldığı tarih ile kadastronun kesinleştiği tarih arasında davacının adına tespit isteyebileceği 10 yıllık zilyetlik süresinin dolmadığı, bu kapsamda davacının taşınmazın tescilini isteyemeyeceği, dava konusu sözleşmenin geçersiz olması nedeniyle de davacının taşınmazın bedelini isteme hakkının bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; davacının, davalıların mirasbırakanından satın aldığı taşınmazın, miras yolu ile edinen davalılar tarafından 3. kişiye satıldığı iddiasıyla, taşınmazın gerçek değerinin tahsili istemine ilişkindir.
./..
-2-
Dosya içeriği ve toplanan delillere göre; uyuşmazlık konusu taşınmazın, davacıya davalıların mirasbırakanı ...tarafından "Arsa Satışı ve Zilyetliğinin Devri Senedi" başlıklı ve 26.06.1986 tarihli sözleşme ile satılarak zilyetliğinin devredildiği, kadastro sırasında 21.01.1988 tarihli tutanak ile taşınmazın dava dışı Fatma ile mirasbırakan ...adına paylı olarak tespit gördüğü, tespite itiraz edilmesi üzerine ... Kadastro Mahkemesinde açılan dava sonucunda 14.07.1993 gün ve 1988/1423 Esas 1993/47 Karar sayılı ilam taşınmazın dava dışı ... Belediyesi ile mirasbırakan ...adına paylı olarak tesciline karar verildiği, mirasbırakan Mustafa Remzi Tunç"un ölümü nedeniyle 24.05.2007 tarihinde taşınmazın davalılara intikal ettiği ve sonrasında davalıların taşınmazı 18.11.2009 tarihinde 3. kişiye sattığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, tapuda kayıtlı olmayan taşınmazlar menkul mal hükmünde olup, bu taşınmazların satışına ilişkin sözleşmeler herhangi bir şekle tabi bulunmamaktadır. Menkullerde mülkiyetin geçmesi için satış işleminin yanında menkulün zilyetliğinin de alıcıya devredilmesi yeterlidir(TMK. md. 763/1). Bu halde, alıcı sonradan tapuya bağlanan taşınmazın mülkiyetini edinemez ise, satıcıdan taşınmazın gerçek değerini talep edebilir.
Diğer taraftan, taşınmazın tapuda kayıtlı olması halinde ise; 743 sayılı TKM"nin 634. (TMK"nun 706.), 818 sayılı BK"nun 213.(TBK"nun 237.), Tapu Kanunu"nun 26. ve Noterlik Kanunu"nun 60. maddeleri uyarınca, taşınmaz satışının geçerli olabilmesi için sözleşmesinin resmi şekilde yapılmış olması gerekir. Satım sözleşmesi, resmi şekle uyulmadan yapılmış ise geçersiz olup, geçerli sözleşmelerde olduğu gibi taraflarına hak ve borç doğurmaz. Bu durumda taraflar verdiklerini sebepsiz zenginleşme kuralları gereğince geri isteyebilirler.
Yapılan bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; davaya konu satış sözleşmesi içeriğinden taşınmazın tapuda kayıtlı değil iken davacıya satıldığı, ancak taşınmaz ile ilgili olarak kadastro mahkemesinde görülen dava sonucunda verilen ilamda ise, bölgede ilk kadastro çalışmalarının 1956 yılında yapıldığı, ayrıca 1988 yılında bölgede 3290 sayılı yasa ile değişik 2981 sayılı yasa uyarınca yeniden kadastro çalışmalarının gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır. Bu halde, uyuşmazlığın çözümü için, öncelikle taşınmazın satış sözleşmesinin imzalandığı tarihde tapuda kayıtlı olup olmadığının araştırılması gerekir. Ne var ki mahkemece, bu yönüyle bir araştırma yapılmamıştır.
Hal böyle olunca, mahkemece; davaya konu taşınmaz ile ilgili olarak Kadastro Mahkemesinde görülen dava dosyası ile diğer bilgi ve belgeler celbedildikten sonra, taşınmazda keşif yapılarak satım tarihinde taşınmazın tapuda kayıtlı olup olmadığının belirlenmesi, taşınmazın tapuda kayıtlı olmadığının tespiti halinde (zilyetliğinde davacıya devredilmiş olduğu gözetilerek) dava tarihi itibariyle taşınmazın gerçek değerinin, aksi halde ise ödenen satış bedelinin denkleştirici adalet ilkesi uyarınca dava tarihinde ulaştığı güncel değerin tahsiline karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme ile davanın tümden reddedilmiş olması doğru görülmemiştir.
./..
-3-
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK"nun 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilen davacı için takdir edilen 1.480 TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 07.03.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.