1. Hukuk Dairesi 2017/387 E. , 2017/2039 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ... "nün raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, hukuki ehliyetsizlik ve aldatma (hile) hukuksal nedenine dayalı tapu iptal tescil talebine ilişkindir.
Davacı, maliki olduğu 968 ada 8 parsel sayılı taşınmazda bulunan 3 nolu bağımsız bölümün hile ile tapusunun davalı adına devrinin sağlandığını, satış bedelinin ödenmediğini ileri sürerek tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiş olup, yargılama sırasında davacının kısıtlanması üzerine vasisi ... davacının hastalığından yararlanılarak dava konusu taşınmazın tapuda ..."ya devredildiğini, işlem tarihinde davacının ehliyetsiz olduğunu, husumetin hatalı olarak Tapu Müdürlüğüne yöneltildiği bildirilerek dava ..."ya yöneltilmiştir.
Davalı ... Sicil Müdürlüğü, davanın husumetten reddini, dahili davalı ... ise satış tarihinde fiil ehliyetine haiz olduğunu, satış bedelinin ödendiğini, paranın iadesi halinde taşınmazı iade edebileceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalı ... Sicil Müdürlüğü yönünden pasif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle, dahili davalı ... yönünden ise iddianın ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 968 ada 8 parsel, 3 nolu bağımsız bölüm davacı adına tam payla kayıtlı iken 20.09.2012 tarihli akitle 38.500TL bedelle davalı ...’ya satıldığı anlaşılmaktadır.
Yargılama sırasında, ... Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 29.11.2012 tarih, 2012/1254 Esas, 2012 1393 Karar sayılı kararla davacı ...’un kısıtlanmasına, babası ...’un vasi olarak atanmasına karar verildiği, davaya vasi tarafından yetkilendirilen vekille devam edildiği, vasi tarafından davacının ehliyetsiz olduğu iddiasında bulunulduğu saptanmıştır.
...Araştırma Hastanesinden alınan 17.10.2012 tarihli raporda davacıya şizofreni ön tanısı konulduğu, davacının askerlik döneminde ... Deniz Hastanesinden nevrotik adaptasyon tanısı ile iki kez hava değişimi ile izne çıktığı ve 13.03.2003 tarihli raporla nevrotik bozukluk sebebiyle askerliğe elverişli olmadığının tespit edildiği, davacının yakın çevresinden dinlenen tanıklarca, davacının akli dengesinin yerinde olmadığı, kendisi ve ailesinin geçimini sağlayamadığı, satış işlemi yapabilecek ehliyete sahip olmadığı beyan edilmiştir.
Dosya içeriğine, toplanan delillere, ... ...İhtisas Kurulu ve ... Genel Kurulundan alınan raporlar ile akit tarihi itibariyle davacının fiil ehliyetine haiz olduğu belirlenerek ehliyetsizlik iddiası bakımından davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Davacının bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir, reddine.
Ancak, dava dilekçesinin içeriği ve iddianın ileri sürülüş biçiminden davada aynı zamanda hile iddiasına da dayanıldığı açıktır.
Bilindiği üzere; hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 36/1. (818 sayılı Borçlar Kanunun (BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.
Somut olayda; hile iddiası bakımından yapılan araştırma, inceleme ve değerlendirmenin hüküm kurmaya yeterli olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur.
Hâl böyle olunca; davada ileri sürülen aldatma (hile) iddiası yönünden; davacı hakkında alınan tüm sağlık raporları, dinlenen tanık beyanlarından davacının kandırılmaya yatkın olduğu saptanmış olup,dava konusu taşınmazın değerinin tespit edilmesi, bedelin ödenip ödenmediği, davacının irade fesadına uğratılıp uğratılmadığı ve satışa ilişkin bilgileri yönünden gerekirse tanıkların tekrar dinlenilmesi,yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılarak toplanan ve toplanacak tüm deliller değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik soruşturma ile yetinilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
Davacı vasi vekilinin bu hususa ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 19.04.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.