3. Hukuk Dairesi 2015/17986 E. , 2017/2553 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili ,davacı ile davalı arasında yapılan tarihsiz sözleşme ile 38 UN 93 plakalı Pegaut Bipper 2008 kapalı kasa kamyonetin davalı tarafından davacıya 17.000,00 TL karşılığında satıldığını, satış bedelinin 3.500,00 TL"sinin hemen, 12.000,00 TL"sinin de üç gün sonra ödenmek suretiyle anlaştıklarını,davacının satış bedelinin 3500 TLsini sözleşme anında, 15.500,00 TL"lik kısmını da davalıya sonradan ödediğini ancak davalının aracı davacıya teslim etmediğini, bu nedenle 15.500,00 TL"nin 10/02/2014 tarihinden , olmadığı takdirde dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı,davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece davanın kabulü ile,15.500,00 TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş,hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
6100 sayılı HMK’nun 27. maddesinde; davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgililerinin kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip oldukları, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunması, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içerdiği, açıklanmıştır.
Açıklanan madde hükmü uyarınca; yargılamanın sağlıklı bir şekilde sürdürülebilmesi için öncelikle tarafların yargılamadan haberdar edilerek duruşmaya çağırılması, diğer bir anlatımla taraf teşkilinin sağlanması gerekir. Bu da çıkarılacak davetiyenin Tebligat Kanunu hükümlerine uygun olarak tebliği ile mümkündür.
Bu bağlamda; taraf teşkili sağlanmadan hüküm verilememesi, Anayasanın 36. maddesi ile düzenlenen iddia ve savunma hakkının kullanmasına olanak tanınması ilkesinin doğal bir sonucudur.
./..
-2-
Somut olayda; mahkemece dava dilekçesinin davalıya tebliğe çıkartıldığı ancak davalı hakkında 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezasına hükmedildiği,01.09.2014 tarihinde cezanın infazına başlandığını, koşullu salıverilme tarihinin 05.06.2016 olduğu, 19.12.2014 tarihinde yani dava tarihinden (11.06.2014) sonra ancak karar tarihinden (12.03.2015) önce Pınarbaşı Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından hapis hali sona erene kadar kısıtlandığı, kendisine Neşe Kılıçarslan"nın vasi olarak atandığı anlaşılmıştır. Şu durumda, dava dilekçesinin usulünce davalı vasisine tebliğ edilmediği, dolayısıyla taraf teşkili sağlanmadan hüküm tesis edilmiş olduğu ortadadır.
Buna göre, mahkemece; dava dilekçesinin, usulünce davalı vasisine tebliğ edilmesi ve savunma olanağı tanınması, sonrasında ise davanın esasına girilerek hasıl olacak sonuca göre bir hüküm kurulması gerekirken, taraf teşkili sağlanmadan yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 06.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.