1. Hukuk Dairesi 2016/11198 E. , 2017/2020 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tapu kaydında düzeltim, tazminat davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabul kısmen reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar ile davalı Hazine tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 18.04.2017 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacılar vekili Avukat ..., yine temyiz eden davalı Hazine vekili Avukat ... geldiler, davetiye tebliğine rağmen diğer temyiz eden İhbar Olunan ... vekili Avukat, İhbar Olunan ..., ihbar olunan ..., temyiz edilen davacı ... vekili Avukat gelmediler, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Asıl dava, tazminat; birleştirlen dava, tapuda pay tashihi isteklerine ilişkindir.
Getirtilen kayıt ve belgelerden; davaya konu 199 parsel sayılı taşınmazda 105/9216 payı mevcut olan ..."ın bu payını 07.06.1993 tarih 2159 yevmiye sayılı resmi akitle ..."a sattığı; anılan 105/9216 pay ... üzerinde kayıtlı iken, gerek tapu kaydında gerekse resmi akitte 105 olan payın başına "2" rakamı eklenmek suretiyle payın 2105/9216 olarak tahrif edildiği; ..."ın da, tahrif edilmiş olan bu 2105/9216 payını 16.10.1996 tarih 4843 yevmiye sayılı resmi akitte yarı yarıya (2105/18432"şer olarak) ... ve ..."a sattığı, ancak bu satış tapu kaydına geçilirken adı geçenlerin paylarının yazım hatası sonucu 2015/18432"şer olarak yazıldığı; sonradan, 199 nolu parselin kısmi kamulaştırma ile 575 ile 576 nolu parsellere ayrıldığı; diğer taraftan, tahrifat nedeniyle tapu memurları hakkında soruşturma başlatıldığı görülmektedir.
Asıl davanın davacıları ... ve ..., tapuda satın aldıkları toplam 2105/9216 payın gerçek oranının 105/9216 olduğunu sonradan öğrendiklerini, bu durumun kayıtlardaki tahrifattan kaynaklandığını, zarara uğradıklarını, tapu sicillerinin tutulmasında Hazinenin sorumluluğu bulunduğunu ileri sürerek; gerek pay azalmasından kaynaklanan zararlarının gerekse taşınmazda inşa ettikleri muhdesatın değerinin tazminini istemişlerdir.
Davalı Hazine, olayda illiyet unsurunun gerçekleşmediğini belirtip davanın reddini savunmuştur.
Birleştirilen davanın davacısı Tapu Müdürlüğü ise; ... ve ..."un tapuda mevcut pay fazlalıklarının düzeltilmesi isteğinde bulunmuştur.
Mahkemece, asıl ve birleştirilen davanın kabulüne; gerçek pay ile tahrif edilmiş pay arasındaki değer farkı olan 286.458,34 TL"nin davalı Hazineden alınarak davacılara verilmesine; birleşen davanın davalılarının 2015/18432 olan paylarının 105/18432 olarak ayrı ayrı düzeltilmesine karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.
Gerçekten de, Anayasanın 40 ncı maddesinin 3. fıkrasında “kişinin resmi görevliler tarafından vaki haksız işlemler sonucu uğradığı zarar da kanuna göre Devletçe tazmin edilir.” hükmü öngörülmüş, keza Anayasanın 129 ncu maddesinin 5. fıkrasında “memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davalarının ancak idare aleyhine açılabileceği” açıklanmıştır. 4721 sayılı Türk Medeni Knunu"nun(TMK) 1007. maddesi bu bağlamda yorumlandığında, tapu sicillerinin tutulmasından ve bundan doğan zararlardan Devletin sorumlu olacağı ilkesinin benimsendiği anlaşılmaktadır. Devletin sorumluluğunda, tapu sicilinin tutulması sırasında sicil memurunun hukuka aykırı işlemi ile sonuç arasında nedensellik bağının varlığı gerekli ise de, eylem ya da işlemin kusura dayanması gerekmez. Zira, Devletin sorumluluğu kusursuz sorumluluktur. Kusursuz sorumluluk, tapu siciline bağlı çıkarların ve aynî hakların yanlış tescili sonucu değişmesi ya da yitirilmesi ile bu haklardan yoksun kalınması temeline dayanır. Sicillerin doğru tutulmasını üstlenen ve taahhüt eden Devlet, gerçeğe aykırı ve dayanaksız kayıtlardan doğan zararı da ödemekle yükümlüdür. Kusurun varlığı ya da yokluğu Devletin sorumluluğu için önem taşımayıp, sadece Devletin memuruna rücuu sırasındaki iç ilişkide önemlidir. Anılan ilke 27.3.1957 tarih ve 1/3 sayılı İnançları Birleştirme Kararı ile benimsenmiş, B.K.nun 55 nci maddesindeki sorumluluğun kusura dayanmadığı 22.6.1966 tarih 7/7 sayılı İnançları Birleştirme kararı ile de tekrarlanmıştır.
Bunun yanında, tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse, tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalma; başka bir deyişle, zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı, zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edileceği miktardır.
Somut olayda saptanan olgular yukarıda değinilen ilke ve düzenlemeler çerçevesinde değerlendirildiğinde, tapu kaydında yapılan tahrifat nedeniyle asıl dava bakımından yazılı olduğu üzere tazminata karar verilmesinde ve birleşen dava bakımından da pay oranlarının düzeltilmesine hükmedilmesinde kural olarak bir isabetsizlik yoktur.
Öte yandan, paylı mülkiyete konu taşınmazda davacıların mülkiyet hakları tamamen ortadan kalkmadığından, paylı mülkiyet hükümleri uyarınca taşınmazda meydana getirdikleri muhdesattan ötürü herhangi bir hak kayıplarının söz konusu olmayacağı benimsenerek muhdesat bedelinin tazmini isteğinin reddedilmesi de doğrudur.
Tarafların bu yönlere değinen temyiz itirazları yerinde değildir, reddine.
Ancak, taşınmazda kısmi kamulaştırma yapıldığı sabit olup, davacıların da kamulaştırma bedeli aldıkları ileri sürüldüğünden, sebepsiz zenginleşmeye yol açılmaması ve mahsup def"isinin dikkate alınması yönünden bu hususun araştırılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinin düşünülmemesi isabetsizdir.
Kabule göre de, kısmen kabule ilişkin verilen kararlarda reddedilen kısım üzerinden ayrıca harç alınmasına gerek olmadığı gözetilerek artan harcın davacılara iadesine karar verilmesi yerine, kabul-ret oranlaması yapılması doğru değildir.
Tarafların temyiz itirazları açıklanan nedenlerden ötürü yerindedir. Kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 02.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden taraf vekilleri için 1.480.00."er-TL. duruşma vekâlet ücretinin karşılıklı olarak alınıp birbirlerine verilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 18.04.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.