16. Hukuk Dairesi 2015/13648 E. , 2017/6295 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :KADASTRO MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : KADASTRO
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay"ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sonucunda .... Köyü çalışma alanında bulunan 180 ada 22, 25, 85 ve 86 parsel sayılı 6.071.69; 7.241.81; 958.59 ve 5.595,76 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlardan 22 parsel; irsen intikal ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle ... ve müşterekleri; 25 parsel hibe ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle ...; 85 parsel kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği; 86 parsel ise tapu kaydı ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle ... adına tespit edilmiştir. Davacı ...; çekişme konusu taşınmazların kendisi adına tespit gören aynı ada 84 parsel sayılı taşınmaz ile bir bütün olarak müşterek muris...’den intikal ettiği ancak kendisi adına miras payına nazaran eksik yer tespit edildiği iddiasına dayanarak dava açmıştır. Davacı ...’ın, yargılama sırasında ölmesi üzerine davaya mirasçıları tarafından devam edilmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda davanın reddi ile çekişme konusu taşınmazların tespit gibi tesciline karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, ortak muris ....’nın 1962 yılında öldüğü, ölümünden sonra mirasçılar arasında fiili bir paylaşımın bulunduğu, mirasçılardan dava dışı ...’un payını diğer mirasçı ve bir kısım davalılar murisi...’e sattığı, davacıya paylaşım sonucu çekişmeli taşınmazla komşu 180 ada 84 parsel sayılı taşınmazın kaldığı, fiili taksime uygun olarak 40 yılı aşkın süredir kadastro tespitindeki maliklerince taşınmazın kullanıldığı, fiili taksimin eşit oranda yapılma zorunluluğu olmadığı şeklindeki gerekçe ile hüküm verilmiş ise de yapılan araştırma, inceleme ve uygulama hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Şöyle ki, davacı kadastroca kendisi adına tespit edilen 180 ada 24 parsel sayılı taşınmaz ile çekişme konusu taşınmazların bir bütün halinde müşterek muris....’dan intikal ettiği halde, kendisi adına çekişmeli 180 ada 22, 25, 85, 86 parsel sayılı taşınmazların yüzölçümlerine nazaran küçük yüzölçümlü 180 ada 24 parsel sayılı taşınmazın yazıldığı, 180 ada 24 parselinde yüzölçümü dikkate alınmak suretiyle miras hissesine düşecek yüzölçüm miktarının belirlenerek bu miktarın adına tescili istemiyle dava açmıştır. Dava dilekçesinin incelenmesinde açıkça taksimin varlığı ya da yokluğu hususunda bir beyanda bulunmamıştır. Taşınmaz başında 11.4.2013 tarihinde yapılan keşifte ise davacı vekili “anne (muris)...’dan gelen miras hakkı kardeşler arasında yapılan paylaşım doğrultusunda eşit verilmemiştir.” şeklinde beyanda bulunmuştur. Öte yandan davacının kendi adına tespit edilen 180 ada 24 parsel sayılı taşınmazın dosya arasında bulunan kadastro tutanak örneğine ekli itiraz dilekçesinde ise kendisinin bilgisi dışında paylaşım yapıldığına dair itirazının bulunduğu anlaşılmaktadır. Açıklanan bu haliyle davacının iddiasının terekenin taksim edilmediğine mi yoksa terekenin taksim edildiğini kabul etmekle birlikte kendisine küçük yüzölçümlü taşınmaz verildiğine mi ilişkin olduğu tam olarak anlaşılamamasına rağmen mahkemece davacıya dava dilekçesini ve iddiasını açıklaması yönünde süre ve imkan tanınmamış olması isabetsiz olduğu gibi; Mahkemece yapılan keşif sırasında bir mahalli bilirkişi ve tutanak tanığı taksim hususunu bilmediklerini, ancak mahalli bilirkişi beyanına göre davacının dava konusu taşınmazlara bir kere geldiğini ve yerini sorduğunu, bir kısım davalılar murisi olan mirasçı ...."in de davacıya, “senin yerin de burası” diyerek gösterdiğini bildiğini beyan etmiş; bir kısım davalı tanığı ise...’nın tüm çocuklarının taşınmazları paylaştığını beyan etmiştir. Alınan beyanlar uyuşmazlığı çözmek bakımından yeterli bulunmadığı gibi paylaşımın var olup olmadığı hususunda birbirleriyle de kısmen çelişkilidir.
Doğru sonuca varılabilmesi için öncelikle davacı tarafa iddiasının, terekenin taksim edilmediğine mi yoksa terekenin taksim edildiğini kabul etmekle birlikte kendisine küçük yüzölçümlü taşınmaz verildiğine mi ilişkin olduğu açıklattırılmalı; miras bırakan...’dan intikal edip tüm mirasçılar adına tespit edilen taşınmazlar bulunup bulunmadığı araştırılarak varsa kadastro tutanak örnekleri ve tapu kayıtları dosya arasına getirtilmeli, bundan sonra mahallinde yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan şahıslar arasından seçilecek yerel bilirkişiler ve taraf tanıkları huzuruyla yeniden keşif yapılmalıdır. Yapılacak keşifte yerel bilirkişi ve taraf tanıklarından öncelikle kök miras bırakan...’dan intikal eden taşınmazların tüm mirasçıların katılımı ile paylaşılıp paylaşılmadığı ve paylaşılmış ise paylaşımın ne zaman yapıldığı, çekişmeli taşınmazların paylaşımda kime düştüğü, paylaşımda her bir mirasçıya yer verilip verilmediği, kadastro tespit tarihine kadar taksimin bozulup bozulmadığı, paylaşımdan sonra taşınmazları kimin kullandığı maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılmalı, çekişme konusu taşınmazlardan 86 parsel sayılı taşınmazın 3573 sayılı kanun uyarınca verilen 1954 tarihli zeytincilik tapusu ile ... adına tapuya bağlandıktan sonra kayden hibe edilerek tespit maliki ...’e intikal ettiği ve tespitin de bu tapuya dayanılarak yapıldığı anlaşılmakta olduğuna ve dosya kapsamında alınan bir kısım beyanlardan bu taşınmazın da kök muris ....’dan geldiği ifade edildiğine göre; anılan tapunun çekişmeli taşınmazı kapsayıp kapsamadığı zeytincilik haritasıyla kadastro paftası çakıştırılmak ve komşu parsel tutanakları ile denetlenmek suretiyle usulünce tespit edilmeli, bu taşınmaz yönünden tespite esas tapu kaydının taşınmaza uymaması hali ile bu taşınmaz ve diğer taşınmazlar yönünden yöntemine uygun bir paylaşımın bulunmadığının anlaşılması halinde; murisin 1962 yılında öldüğü ve ölüm tarihi itibariyle terekesinin elbirliği hükümlerine tabi olduğu; Medeni Kanun"un 640 ve 702 maddeleri uyarınca elbirliği mülkiyetinde bir mirasçı tarafından sürdürülen zilyetliğin tereke adına sürdürüldüğünün kabulü gerekeceği kuralı göz önünde bulundurularak, tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken bu şekilde araştırma ve inceleme yapılmadan hüküm kurulmuş olmas isabetsiz olup, davacılar vekilinin temyiz itirazları açıklanan bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz eden davacılara iadesine,
10.10.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.