11. Hukuk Dairesi 2020/5534 E. , 2021/6325 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada Samsun Asliye Ticaret Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 21.02.2020 tarih ve 2019-580/170 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davacının İhlas Kurumu A.Ş. nezdinde ... numaralı kâr ve zarar katılım akdi cari hesaplarında bulunan 10.192,60 Avro alacağının davalı Sıla Otomotiv Dağ. Org. İnş. Gıda Mad. İth. İhr. San ve Tic. Ltd. Şti. tarafından devralındığını, yapılan temlik sözleşmesi uyarınca bu bedelin aylık 300 Avro ve son taksitin 292,60 Avro olmak üzere toplam 34 taksitte ödenmesinin kararlaştırıldığını, ilk ödemenin 28/06/2011 tarihinde başladığını, son ödeme tarihinin ise 28/03/2014 olduğunu, davalı yanın 3 aylık 900 Avro"yu ödediğini, kalan taksitleri ödemediğini, toplam 9.262,60 Avro"nun müvekkiline ödenmediğini, alacakları için Samsun 5. İcra Müdürlüğünün 2015/4069 takip sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, ödeme emrini alan davalının geçmiş borcu bulunmadığı iddiası ile itiraz ettiğini, bu sebeple kötüniyetli itirazın iptali ile alacağın tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın yetkisiz mahkemede açıldığını görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğunu, davaya konu sözleşmenin alacağın temliki değil borcun nakli sözleşmesi olduğunu, borcu devir alan şirketin devreden şirketin ileri sürebileceği itiraz ve def"ileri ileri sürebileceğini, devreden sıfatına haiz olan İhlas Finans A.Ş."nin halen tasfiye halinde olduğunu, tasfiye sonuçlanmadan dolayısıyla kâr-zarar durumu belli olmadan davacının alacak talebinde bulunmasının mümkün olmadığını, bu sebeple takip başlatılmasının mümkün olmadığının, yapılan ödemelerin mahsubu gerektiğini beyanla davanın reddini savumuştur.
Mahkemece, Dairemiz bozma ilamına uyularak ve tüm dosya kapsamına göre yapılan yargılama sonucunda; bozma sonrası aldırılan bilirkişi raporuna itibar edilerek, davanın kısmen kabul ve kısmen reddi ile, 8.257,84 Avro (22.988,17 TL) asıl alacak, 1.127,27 Euro (3.138,09 TL) işlemiş faiz olmak üzere toplam 9.385,11 Avro (taleple bağlılık gereği toplam alacak 26.106,63 TL olmak üzere) alacak hakkındaki itirazın iptaline, takibin devamına, fazla talebin reddine, asıl alacağa takip tarihi sonrası %6 oranında faiz uygulanmasına (Kamu bankalarınca uygulanan faiz oranına ve talebe göre), asıl alacak likit kabul edilmekle %20 oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Karara karşı davalı vekili tarafından temyiz kanun yoluna başvurulmuştur.
Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin bütün temyiz itirazları yerinde değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davalı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 1.337,88 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, 17/11/2021 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞIOY
Dava, taraflar arasındaki 1.12.2010 tarihli temlik sözleşmesi uyarınca, davalı aleyhine girişilen icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Takip konusu anılan tarihli sözleşme davacı temlik edenin davadışı finans kurumundaki alacağının ivazlı temlikine ilişkin olup davalı temlik alan yapılan temlike karşılık 28.6.2011 ila 28.3.2014 tarihleri arasında 34 ay taksitle toplam 10.192 Euro’nun vade tarihlerindeki TL karşılığını davacıya ödemeyi üstlenmiştir. Sözleşmenin özellikle 4.3 maddesinde bu husus açıkça belirtilmiş, ödemenin TL üzerinden yapılacağı taraflar arasında kararlaştırılmıştır. Bu durumda, taraflar arasındaki alacağın temlikine ilişkin sözleşmenin 818 sayılı BK’nın 83/2. maddesi çerçevesinde yabancı para üzerine varit olduğundan, bir başka söyleyişle sözleşmede davalı için kararlaştırılan ivaz ödemelerinin yabancı para ile yapılması gerektiğinden söz etmek mümkün değildir. Nitekim dosya kapsamı gözetildiğinde, davalının yapmış olduğu kısmi ödemelerin sözleşme hükmüne uygun olarak TL cinsinden gerçekleştirildiği de anlaşılmaktadır.
Hal böyle olmakla, davacı alacaklının, borçlunun temerrüde nedeniyle gerek 818 sayılı Kanun’un 83/3. maddesi ve gerekse de 6098 sayılı Kanun’un 99/3. maddesinde öngörülen seçimlik bir hakkının varlığının kabulü ile buna bağlı olarak ödenecek taksit tutarlarının belirlenmesi için bir çarpan olarak kullanıldığı anlaşılan yabancı para cinsinden yahut takip tarihindeki TL karşılığı üzerinden bir ödeme yapılmasını talep etmesi hukuken mümkün değildir. Bu nedenle, bu yönde bir değerlendirmeye yer verilmeyen bilirkişi raporunun hükme esas alınması doğru olmadığı gibi kurulan hükmün de aynen ödemeyi gerektirip gerektirmediği anlaşılamadığından infazda tereddütlere yol açabilecek mahiyette olduğu açıktır.
Bu durumda yapılacak iş, taksit tarihleri itibarı ile TL cinsinden ödemelerin tutarlarının hesaplanarak takip tarihinde ödenmeyen asıl alacağın toplam ne miktarda olduğunun saptanması ve 818 sayılı Kanun’un 117/2. maddesinde öngörüldüğü üzere kesin olarak kararlaştırılmış vade tarihlerinden itibaren ve ödenmesi gereken her bir taksit tutarı nazara alınarak Türk Lirası için öngörülen faiz oranları üzerinden takip tarihi itibarıyla hesaplanacak işlemiş faiz tutarının belirlenmesi, asıl alacak ve işlemiş faiz tutarından oluşacak toplam takip tutarı üzerinden ise itirazın iptali ile asıl alacak tutarına takip tarihinden itibaren işletilecek faiziyle birlikte takibin devamına karar vermekten ibaret olup kararın davalı yararına bozulması gerektiği düşüncesinde olduğumuzdan Daire çoğunluğunun onama kararına katılamıyoruz.